Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Bir ömür karantinada olmak

Yazının Giriş Tarihi: 25.09.2020 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.09.2020 00:01

Bugünlerde özgürlük kavramından çok söz ediliyor. Çünkü özgürlük, özgürce her şeyi yapabilme fırsatı olarak görülüyor.

  Özgürlüğün tersi tutsaklıktır. Tutsaklık acı verir. Ruhunuz acıdığı gibi bedeninizde acır.  Bu nedenle özgürlük hiç bir şeyle kıyaslanmayacak kadar kıymetlidir. Bu zorlu süreçte bunun özlemini derinden hissediyor, dört duvar arasında kalmanın zorluğunu yaşıyoruz. Her söz ve sohbetimizi dönüp dolaştırıp bu illetten nasıl kurtulup özgürlüğümüze kavuşacağımıza getiriyoruz.
 

   Karantinaya alınan kardeşlerimizin anlattıkları tüylerimizi ürpertiyor. Sağımız ve solumuzdaki, en yakın komşularımızın karantinaya alındığını gördükçe çemberin iyice daraldığına şahit oluyoruz.

   Haberlerde izliyoruz: yeniden açılan okullarda ki tedbirlerden bahsediliyor. Çocuktur oyun oynayacak ebette ki. Ancak her şey özgürce olmayacak. Maske ve mesafeye dikkat edilerek oynanacak. Öyle ki, oynadıkları top bile hayali olacak. Yani top varmış da birbirine atıyorlarmış gibi hayal edilecek. Kim bilir kazandım diye sevinenler ve alkış tutan çocuklar dahi olacak.  Bu bile ne kadar zorlu bir süreçten geçtiğimizin en büyük göstergesidir. 

   Peki, bu virüs nedeniyle en yakınının cenazesine katılamayan birisinin gözyaşları içerisinde ölümün acısını tarif etmesinden nasıl dersler çıkarmalıyız. Hiç düşünüyor muyuz? 

 Yıllarca evladını göremeyen bir annenin, kavuştuğunda, ona sarılamaması nasıl zor bir durum değil mi?

  İnsanlar bir araya gelmekten kaçınıyor, dostluklar uzaktan uzağa yaşanıyor.

 Toplum içerisinde ki bir öksürük herkesi tedirgin etmeye yetiyor. Tedbirler, öneriler, tedavide uygulanan yöntemler,  özellikle aşı çalışmaları gündemimizde yerini koruyor. 

 

   Bu illete yakalanan insanların çektikleri çile tarif bile edilemez.  Bu hastalığı sağ salim atlatanlar ciğerlerine kadar nefesi çekebilmenin özgürlüğünü hissediyor “ aman Allah’ım çok sıkıntılı bir hastalık Allah düşmanıma dahi göstermesin” temennilerinde bulunuyorlar.

  Hastalığı ağır geçenler, belli bir süre solunum cihazıyla hayata tutunmaya çalışanlar, neticede bu mücadeleyi kayıp edip  “Koronadan öldü” diye kayıt düşülenlerin özgürlük hayalleri başka bir bahara kaldığını mı zannediyorsunuz.

 Aslında bütün bu yaşanan imtihanları acizliğimiz üzerinden yorumlayabilsek birçok dersler çıkarabiliriz. En büyük ders, çok aciz ve güçsüz oluşumuzu anladığımızdır.  İrademizin sınırlı, güç ve kudretimizin her şeye yetmediğini bilmeliyiz.  Bu nedenle insan hasta olduğu zaman kendini tutsak hissedip sıhhatli olduğu zaman özgür hissetmemeli? Darda kaldığımız zaman sebepleri yerine getirme gereği duyuyoruz da rahata çıktığımız zaman mutlak güç ve kudret sahibi Rabbimizi neden unutuveriyoruz. Sebepleri ilahlaştırma hatasına düştüğümüz zamanlar kadar hiçbir şey yapmadan tevekkül ettiğimiz zamanlar da oluyor.  İşte bunu anlatmak istiyorum. 

 

   Örnek olarak; bütün bunları hiç olmamış gibi farz edip, sıhhatli olduğumuz zamanları hayal ederek özgürlüğe ne kadar sahip olduğumuzu düşünelim. Mesela hiç bir hastalığınız yok, kolayca nefes alıp veriyorsunuz, özgürce gezip tozuyorsunuz, insanlarla sıkı fıkısınız. Peki, bir saat sonra ne olacağınız belli mi? Bir adım öteyi görebiliyor, bir saat sonrayı kestirebiliyor muyuz?

 Sıhhatliyken dahi aldığı nefesi vermesi elinde olmayan insan gerçek anlamda özgür müdür sizce? Bir de böyle düşünelim!

   Sizin yarına dair yapmış olduğunuz hesap ve kitabınızın üzerinde hesapların asıl sahibi olan yüce Yaratanın takdirine rağmen özgürlük nereye kadar?

   Demek ki özgürlük göreceli bir kavramdır. Herkes o kavrama yüklediği mananın mücadelesini veriyor aslında.  Hâlbuki bir mümin “Beni Allah tutsak etmiş kim esir edebilir” anlayışı içerisinde olmalı.

   Tedbirler kul olmanın gereğidir. Hepsi o kadar! Tedbir, özgürlük için değil, sağlık ve sıhhatli bir ömür geçirebilmek içindir. Sağlıklı olmak daha iyi kulluk yapma niyetiyle olmayınca gerçek özgürlükten söz etmemiz mümkün olmaz. Her istediğimizi elde etmeye yetecek şeyler değildir özgürlük. Ya da öyle anlaşılmamalı.

   Bizim anladığımız özgürlükten ötesi, kaderin tecellisinden başkası değildir.

 

   Özet olarak:

    Özgürlüğü bahşeden yüce Yaradan her istediğimizi özgürce yapmamıza değil, onun istediği şeyleri yapmamıza razıdır.

    “Dünyaya bir daha mı geleceğim” anlayışıyla kendini sorumsuz ve alabildiğine özgür zannedenler bilmeliler ki;  asıl özgürlük her şeyi yoktan var eden, bütün hayatı istediği gibi takdir ve tayin eden Rabbe kulluk etmektir.

  Şeytanın telkinleri doğrultusunda, nefsin prangalarında, heva ve hevesin tutsaklığında bir ömür karantinada yaşamak asıl hastalıktır.  Hele hele,  ruhunuz entübe olmuş, özgürce kulluk edemiyorsanız işte o zaman iş kontrolden çıkmış demektir.

  Kalbi ve ruhi hastalıklarımızın şifası ve aşısı olan kurana uyup bütün hastalıklardan korunabiliriz.   Ateşe düşmekten korktuğumuz gibi günahlardan kaçarak, bencilliğin tahribatlarından ruhumuzu muhafaza edip aldığımız tedbirlerle tevekkül ve teslimiyet içerisinde bir ömür kullukla kurtuluşa ermemiz mümkündür.

Kurtuluşa erenlerden olmak ümit ve duasıyla…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.