Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

BEYRUT'un Makus Talihi

Yazının Giriş Tarihi: 09.08.2020 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.08.2020 00:05

Ortadoğu’da söz sahibi olmak,bir yer kapabilmek için her fırsattan istifadeye çalışan bazı Avrupalı güçler, Beyrut’ta geçen hafta meyana gelen büyük faciadan bile istifadeye çalışıyorlar…

1516 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılan Lübnan kesintilerle 1918 yılına kadar elimizde kaldı.

Katolik cizvit (1831)ve daha sonra Protestan kolejleri (1860) açıldıktan sonra zaten patlamaya hazır bomba haline gelen Beyrut'ta huzur hiç kalmadı.

Ortadoğu'nun en büyük, ticari limanı olmuş olan Beyrut Limanı bölgede ticaretin gelişmesine, dolaysıyla refahın ve lüksün artmasına sebep olmuştur.

Osmanlı'ya karşı 1612 yılındaki isyan sonrası Kavalalı İsyanına kadar bölge de Osmanlı hakimiyeti tesis edilmiştir.

Lübnan çeşitli milletlerden ve dinlerden, mezheplerden kişilerin yaşadığı bir bölge.

Dürziler, Maruniler, Ermeniler, daha sonra yerleşen Şia'lar, müslümanlar, ticaret amacıyla orada yerleşen ççeşitli milletlere ve dinlere ait küçük topluluklar.

Esas etkili olan Müslümanlar, Maruniler ve Dürziler olmuştur.

Asırlar boyunca Dürzi ve Maruni çekişmesi hep devam edegelmiştir.

Fakat Osmanlı'nın zayıflaması sonucu Kavalalı isyan etmiş, Kütahya'ya kadar gelmiş, büyük devletlerin araya girmesiyle zor durdurulmuştur.

1831-1840 yılı arası Beyrut Kavalalıların idaresinde kalmıştır.

Kavalalı İbrahim Paşa şehirden çıkarılabilmesi için Osmanlı-Avusturya- İngiliz gemilerince şehir bombalanmış harabeye dönmüştür.

Beyrut'un ilk bombalanması böyledir.

1840-60 tarihleri arasında Cizvit papazların ve İngiliz-Amerikan misyonerlerinin aadleriyle Maruniler ve Dürziler arasında ki çatışma hiç bitmemiştir.

1858-60 yılında Osmanlı Devleti yabancı devletlerin oraya karışmasını engellemek için Keçecizade Fuat Paşa'yı tam yetkiyle bölgeye yolladı.

Paşa Şam Valisi Mareşal Ahmed Paşa dahil 185 kişinin idamını gerçekleştirdi.

Osmanlı; bölge huzura ersin diye kendi valisini bile astı.

Hatta Mareşal Ahmed Paşa idama giderken;

"Devletin dertleri benimle sona ercekse, kanım helal olsun" deyip, idam mangasına "ateş " emrini de kendisi verir.

Daha sonra Avrupa Devletleri olaya karışır ve Lübnan içişleirnde serbest, kağıt üstünde Osmanlı'ya bağlı olarak devam eder.

Ama hiç bir zaman huzur olmaz.

1915 yılında Cihan Harbi sırasında İttihad ve Terakki Lübnan'ı tekrar Osmanlı toprağı olarak ilan eder.

1917 yılında 4.ordu kumandanı Cemal Paşa'nın "Aiye" kasabasında kurduğu divan-ı harp'te 21 aşiret liderini idam ettirmesi bölgede Osmanlı'ya karşı huzursuzluğun kaynağı oldu.

1918 yılında elimizden çıkıp Fransızların idaresine geçen Lübnan'da Aliye Divan-ı Harbi'nin idam ettiği kişilerle ilgili Arap milliyetçi hareketleri devamlı propaganda yaptılar ve Beyrut ve Şam'da anıtlar diktiler.

1975 yılına kadar Orta Doğu'nun Paris'i diye adlandırılan, lüksün ve safahatın adresi Beyrut yine bir iç savaşa kurban gitti ve hiç huzur kalmadı.

Daha sonra bölgede etksiini artıran İran destekli Hizbullah siyasi sahneye çıktı ve İsrail gerginliği baş gösterdi.

Bu sefer Hizbullah-İsrail gerginliğiyle zaman zaman çatışmalar baş gösterdi.

Sedir Ağacı'nı bayrağına işleyen bu çok milliyetli, çok dinli küçük ülke ne yazık ki hiç huzuru bulamadı.

Silah ve bomba seslerinin hiç susmadığı, suikastların eksik olmadığı Beyrut dün yine korkunç bir patlamayla derin bir ayra daha aldı.

Bağdat, Şam Halep'den sonra kadim bir İslam şehri daha harabeye döndü.

Sonraki şehir neresi olacak acaba?

Ortadoğu halkları uyanıp emperyalistlerin uşağı idarecilerden kurtulmadıkça bu makus talih asla değişmeyecek..... alıntıdır

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.