Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Beton tabutlar

Yazının Giriş Tarihi: 05.11.2020 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.11.2020 00:00

İnsanlar için en acı ölüm, kaza sonucu, vücudunun zarar görerek hayatın kaybedilmesi olarak bilinir. Deprem ve enkaz altında kalarak ölen insanlarımız için de bu acı kaçınılmaz bir son o6luyor. Kibrit kutusu gibi üst üste dizilen evlerin içinde göçen, çöken enkaz altında ezilerek hayatlarını kaybedenlerin, beton tabutlarda ölmesine yol açanların hesap vermesi gerekiyor.

Dünkü yazımda ifade etmiştim. İmar ve inşaat sektöründeki gelişmelerden kısaca söz edip, bu işlerin herhangi bir müteahhidin veya herhangi bir mimar veya mühendisin tek başına yapabilmesinin mümkün olmadığını üstü kapalı olarak ifade gündeme taşımıştım.

Evet, durum aynen böyle.

Bir okurum mesaj atmış!

“İlkokul mezunu bile olmayan sözde müteahhitler lüks araçlarda gezerken, çalışacak iş bile bulamayan mimar ve mühendislerin olduğu bir ülkede depremde göçen çürük yapıların inşa edilmediğini kimse söyleyemez” diye.

Aynen böyle bir sonuçla karşı karşıyayız.

Her ne kadar yapılan iş ve işlemler kitabına uydurulup yasal şartları yerine getirilmiş gibi gösterilse de bazı inşaatların tamamlanması ile ruhsatlarında belirtilen inşaat metrekaresi arasında dağlar kadar fark bulunduğunu, imar durumlarına uymayan bu inşaatlarında birtakım oyunlarla uydurulduğu gerçeğinin de kimse üzerini örtmeye çabalamasın.

Bugün bizim başımıza ne geldiyse, geçmişte yapılan bu tür işlemlerle ilgili olarak etkili ve yetkili kişilerden hesap sorulmayışından gelmedi mi?

Yapılan ihbar ve şikayetlerin göz ardı edilmesinden, “bana ne” denilmesinden gelmedi mi?

Vatandaş, mahallesindeki, sokağındaki yeşil alanlar, kamu alanlarının betonlaşmasıyla ilgili olarak yaptığı şikayetler üzerine “kötü insan” olarak ilan edilmedi mi?

Bütün bunlara, siyasi gelecek ve oy uğruna yapılan imar aflarını da eklediğimiz takdirde beton tabutların nasıl inşa edildiği sorusuna hep beraber cevap bulabiliyoruz.

Şimdi, olun oldu. Geçmişe yönelik yapılan hatalardan ders çıkarılıp, geleceğe yönelik önlemleri almanın zamanı geldi. İzmir depremi bize bir kez daha deprem gerçeği ve insanların çürük çarık binaların enkazları altında kalarak ölmeleri neticelerini hatırlattı. Deprem değil binalar öldürür sözünü bir kez daha hatırlattı.

Ülkemizde zaman geçirilmeden ve acilen bir kentsel dönüşüm kanunu çıkarılması gerekiyor. İmar Kanunu sil baştan yenilenmesi gerekiyor. Bakın, Avrupa’nın pek çok ülkesinde 500 yıl önce yapılmış bina aynen korunuyor. Bina zarar görse, ekonomik kullanma ömrünü tamamlasa bile yerine aynı tür ve aynı metrekarede bina yapılıyor. Bizde, durum tam tersi, tek katlı bina yıkılıp yerine 10 katlı, 20 katlı gökdelenler inşa ediliyor. Sonra da çıkılıp, deprem riski, bina sağlamlığı, yapı estetiği gibi konularla halkın kafası karıştırılıyor. Tabi ki, insanların baktıkları zaman karşılarında güzel ve ilgi çeken yapılar görmesi gerekir. Ama, estetiği, görüntüsü güzel diye çürük binaların inşa edilmesine izin verenlerin hiç mi suçu yok bu dünyada….

Madem ki hak, hukuk ve adaletten söz ediyoruz. O zaman, adalet çarkları herkes için çalışmalı. Sadece, yapıyı inşa eden müteahhit, projeleri çizen mimar, onaylayan mühendisler, belediye görevlileri değil, yapılan bütün bu işlemleri denetlemeyen rütbeleri ne olursa olsun kamu görevlileri, şikayetleri değerlendirmeyen adli görevliler, imar affı çıkarıp bu tür sonuçları yaşamamıza neden olan siyasetçiler, ayrım yapılmadan hepsi ile ilgili gerekli işlemler başlatılmalıdır.

Ki, başka insanlarımız enkaz altında kalıp ölmesinler.

Allah, bizleri ve ülkemizi her türlü kazadan beladan korusun.

İzmir depremi nedeniyle pek çok güncel konularla ilgili fikirlerimizi sizlerle paylaşamıyoruz. Korona belası insanlık için hala ciddi bir tehdit. Amerika seçimleri, kimin kazanacağı dünya ekonomisi için önemli. Ülkemizdeki döviz, altın fiyatlarının yükselmesi, gizli devalüasyon yaşanmasına yol açıyor. TL her geçen gün değer kaybediyor. Çarşı- pazar fiyatları el yakıyor.

Bu tarihler birde ülkemizdeki 2002 yılında yaşanılan siyasi belirsizlik ve koalisyon devrine son verilen 3 Kasım seçimlerinin miladı. 18 yıl oldu. Ak Parti tek başına iktidarda. Ekonomik ve sosyal sıkıntılardan bunalan halkımız, siyasi partileri tasfiye eden bir seçimle AK Parti’yi iktidar yapmıştı. Şimdi, aynı sıkıntıları yaşıyoruz.

Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara gelişlerinin 18. Yılında Gönül Seferberliği başlattı. Bu esnada Bursa’da 50 bin yeni üye hedefi açıklandı. İl Başkanı Ayhan Salman, 50 bin üye hedeflerini aşarak, AK Parti’nin Bursa’daki üye sayısının 400 bini aştığını açıkladı.

Bugün deprem gündemi ile doluyuz. Yarın öbür gün, depremin yaraları sarılırken, ülkemizin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik durum gündemi yeniden tartışılacak. Vatandaşlarımız hem ekonomik hem de siyasi istikrar istiyorlar.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.