Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Basının gücü (!)

Yazının Giriş Tarihi: 15.01.2019 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.01.2019 00:05

Çok değil daha 2000’li yılların başında basın Yasama, Yürütme ve Yargıdan sonra dördüncü kuvvet olarak anılırdı.

Yaşanılanları halkla paylaşmak, yorumlamak, eleştirmek olumsuzlukları müsebbipleri ile birlikte ifşa etmekten ve kamuoyu oluşturmaktan kaynaklanan gücü ile hem toplum hem de siyaset üzerinde ciddi bir etkisi vardı.

Basın halkın gözü, kulağı ve denetim mekanizmasıydı.

Hiç unutmam ‘’Manşet Olmak’’ diye bir deyim vardı. İnsanlar, kuruluşlar, kurumlar bu deyim ile anılmamak için ciddi çaba gösterir, kendilerine özgü bir oto kontrol sistemi bile oluştururlardı.

O zamanlar ‘’Çağırırım şimdi gazetecileri buraya memlekete rezil ederim hepinizi’’tehdidi sadece eski Türki filmlerinin repliği değildi.

Basın çağrılırsa ne olacağını herkes bilirdi. Hem ne olacağını hem de nasıl bir bedel ödeyeceklerini.

Gerçi basın o zamanlar çağırılmayı beklemezdi. Her gazetenin bölgelerini avuçlarının içi gibi bilen Acar Gazeteci olarak ta adlandırılan muhabirleri vardı.

 ‘’Adam gastelik olmuş birader ötesi var mı?’’denildiğin de ötesi hakikaten yoktu.

Ve tabi ki gazetecilik son derece saygın bir meslekti. O yüzden sarı basın kartı denilen gazeteci kimliğine ulaşmakta son derece zordu.

Bizim milletin o zamanlarda da okumak ile arası açıktı elbet. Fakat gazeteler evlere, dükkanlara, köylere, kasabalara, kurumlara, kuruluşlara ve benzerlerine mutlak surette girerdi.

İnsanlar belki kitap okumazlardı ama gazetelerinde de vazgeçmezlerdi.

‘Yazıyooorrr’ ‘Yazıyooorrr’ nidaları ile koşturan gazeteci çocuklarda nostalji değildi o yıllarda.

Ya şimdi?

Teknoloji eskinin yanında çağ atladı; Gazetelerin internet siteleri de kuruldu o da yetmedi mobil uygulamalara geçtiler. Bunu televizyon kanalları ile güçlendirerek sürdürenlerin sayıları da hiç az değil. Özellikle ulusal basının hemen hepsinin televizyon kanalları da var.

Yani basının teknolojiyi de arkasına alıp dördüncü güç olma özelliğinin çok daha iyi pekiştirmiş olması gerekiyor değil mi?

Değil;

Değil çünkü artık basın dördüncü güç filan değil. Hatta güç olup olmağı bile tartışılır.

Basın artık kendisine güven olmadığı yolunda ki istatistikleri yayınlayıp haberleri de yaptığına göre o da kendinden umudu kesmiş durumda demektir.

Artık kimse basını ve medyayı ciddiye almıyor; bunun en büyük göstergesi de basının basın olmaktan çıkıp medyalaşması.

Şimdi denilebilir ki ne farkı var? ha medya ha basın. İkisi de aynı.

Yok; durum Ali Veli, Veli Ali olayı değil. Basının medyadan en güçlü farkı sadece okumaya yönelik olması. Yani belli bir kültür düzeyini gerektirmesi. Diğerine sadece bakmak yetiyor.

 De; Onun da cılkı çıktı.

Eğer on üç ayrı gazete de on üç ayrı köşe de on üç ayrı kişi tarafından aynı başlıkla yazı yazılıyorsa kültür düzeyi filanda nafile, olay basın olmaktan çıkmış fotokopiye dönüşmüş demektir.

Yazanın okuyana, okuyanın yazana ne saygısının ne de müdanasının olmadığı bir iklimde basının gücünden söz etmek pekte akıl karı değil gibi.

Ben en büyük yanılgının da burada olduğunu düşünenlerdenim.

Köşe yazılarında ki yorumlar için söyleyecek hiçbir sözüm yok; elbette köşelerde yazanlar olaylar ve konular ile ilgili düşüncelerini, yorumlarını yazacaklar ve okuyucu için alternatifler sunacaklardır.

Ancak iş yorumdan çıkıp aynı başlığın şemsiyesinin altında gölgelenmeye indirgenince o işin ciddiyetti de kalmıyor, inandırıcılığı da…

Hiç düşündünüz mü Türkiye’de kaç gazete ve dergi var?

Türkiye İstatistik Kurumunun 2017 yılı Yazılı Medya İstatistikleri ne göre gazete ve dergi sayısı, 2017 yılında 2016 yılına göre yüzde 2,3 azalarak 6 bin 124 olmuş. Bu yayınların yüzde 59,6’sını dergiler oluşturmuş.

Gazete ve dergilerin tirajı, 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 2,6 azalarak ülkede 2017 yılında yayımlanan gazete ve dergilerin yıllık toplam tirajı 1 milyar 661 milyon 102 bin 580 olurken, bunun yüzde 93,9’unu gazeteler oluşturmuş. Yerel gazetelerin ülkede de yayınlanan gazeteler içerisinde ki oranı ise yüzde 90.8’miş.

Peki, toplam okunma oranları ne kadar?

En az on kaynaktan baktım, sonuç artı eksi 2 puan şaşsa da ortak veri yüzde 20.

İstatistikler Türkiye Nüfusunun 28.3 ünün çocuk olduğunu gösteriyor. Bu durumda yetişkin insan oranımız da 71.7 oluyor.

Nüfusumuzu 81 milyon olarak kabul edersek demek ki yetişkin insan sayımız 58 milyon kişi civarında.

Gazete okuma oranı yüzde 20 olduğuna göre ülkemizde rakamsal olarak 11 milyon altı yüz küsur kişi gazete okuyor.

Ya okuduklarına inananlar;İşte öyle bir istatistik yok.

Valla bu durumda gazete okuyan sayısı iyi bile.

Ona nazar değmese bari…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.