Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Amiral battı

Yazının Giriş Tarihi: 06.04.2021 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.04.2021 00:00

Dünyanın bin bir türlü hali var. Kimisi gülüyor, kimisi ağlıyor, kimisi gününü gün ederken bazıları ise hayatta iken sürekli “yaşadım mı öldüm mü anlayamadım” şarkısını söyleyip duruyor.

Türkiye gündemine yine darbe ve vesayet söylemleri oturdu. Bu olay, Cumartesiyi Pazara bağlayan gece, sayıları önce 103 olarak açıklanan daha sonra ise 104 olduğu anlaşılan emekli Deniz Amirallerinin hükümete ve siyasete muhtıra hükmünde bir açıklamayı servis etmeleriyle başladı.

Olayın özeti zaten malum. Emekli generaller, amiraller, ülkemizin içinde bulunduğu durumdan ve bazı tartışmalardan rahatsızlık duyup tepkilerini dile getirmişler. Verilmek istenilen mesaj bu.

Acaba olay bu kadar masum mu?

Bu işin arkasında kimler ve hangi güçler var ki bu 104 amiral durduk yerde ortaya çıkıp bir takım akıl hocalarının kaleminden çıktığı anlaşılan bur yazı ile göz dağı vermeye kalkışsın?

İşte asıl çözümlenmesi gereken mesele bu.

İnsanlar, birbirlerini sevmek zorunda değildir. İnsanlar birbirleriyle iyi geçinmek zorunda da değildir. Ama, insanlar toplum içinde yaşarken, aynı ülkede yaşarken, milli duygularda bir ve beraber olmak zorundadır. Manevi duygularda insanları küçük görecek şekilde yaftalamaktan kaçınmalıdır. Yahudilerin özel günlerini Bayram gibi kutlarken, Müslümanların kandil günlerini es geçmemelidir.

Madem ki, insanlar arasında birlik, beraberlik, ülke sevgisi, vatan millet sevgisi, Türkiye’nin birliği ve dirliği için bu açıklamayı yaptıklarını iddia ediyor bir takım zevat, o zaman istedikleri insan haklarına önce kendileri saygı gösterip, yazdıklarına dikkat edecekler. Nerede ise 1960 senesinden bu yana artık klişe haline gelen askeri muhtıraları andıran üslupla bir takım yerlere şirin gözükmeye çabalarken, milli idareye baş kaldırmayacaklar.

Türkiye bu tür olaylara alıştı. Hele 12 Eylül 1980 sonrasında, işkence çeken, zindanlara atılan, bugün ise pek çok partide söz sahibi olan, milletvekili olan insanların bu 104 amiralin sözde demokrasi ve vatan sevgisi kisvesi altında, Türkiye Cumhuriyeti kurucusu gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün arkasına sığınıp, vatanperver gibi gözükmeye çalışmasına artık pek çok kişi olumlu gözle bakmıyor. Hatta, Atatürk’ün isminin böylesi olaylarda kullanılmasından da rahatsızlık duyuluyor. Bir kere, bu vatanını seven, bu ülke uğruna, ay yıldızlı bayrak uğruna şehit düşenlerin kemiklerini sızlatıyor bu kişiler. Kendi silah arkadaşlarının kemiklerini sızlatıyorlar. Ailelerini yok sayıp, “benim derdiğimizi yapmazsanız ben size gününüzü gösteririm” mantığı ile aba altından sopa göstermek neyin nesi?

Hani ülkemizde bir soruşturma vardı. Senelerce süründürülüp durdu. Sonrada, “yeterli delil bulunamadı” diye kapatılmıştı hatırladığım kadarıyla dosyalar. Deniz Kuvvetleri içinde illegal bir yapılanma iddiasıyla ilgili “Batı Çalışma Grubu” ile ilgili, halkın ve vatandaşların, özellikle de askerlerin, siyasetçilerin yaftalandığı ile ilgili iddialar unutuldu gitti.

Bugün yaşadığımız olayları ve 104 Amiralin aynı askeri kanatta görev yaptığını hatırlayınca aklıma birden geliverdi. Okurlarımıza ve sizlere de hatırlatmak istedim. Sahi, ne oldu Batı Çalışma Grubu iddiaları? Bu bildiride imzaları olanlar, o zamanlar bu komutanlıkta görevli değiller miydi? Sorusu akla gelebiliyor.

15 Temmuz 2016 günü neler yaşandı? Darbecilerin ellerine aldıkları milli envantere kayıtlı silahlarla yapmaya çalıştıkları darbe nasıl geri püskürtüldü. Siyaset dışında, iktidar değişikliği isteyenlerin silah gücüyle, darbe gücüyle yapmaya çabaladıkları değişim istemi nasıl kursaklarında kaldı…

Peki, şimdi ne oldu da bu kişiler yine böylesine bir başkaldırı içine girdiler? Acaba Neden?

Bu açıklama sonrasında siyasetçilerin verdikleri tepkiler arasında benim en çok beğendiğim iki liderin açıklaması oldu. Birisi MHP lideri Devlet Bahçeli, “Bu darbe heveslilerin rütbeleri sökülmeli, emeklilikleri iptal edilmeli, maaşları kesilmeli…” sözü bana göre, bu kişilerin suçlanıp, hapse atılmalarından daha ağır bir cezadır. Bütün darbe heveslisi ve devletin kendisine verdiği rütbeleri, üniformaları kendi çıkarları doğrultusunda ve ideolojik amaçları doğrultusunda kullanmak isteyenlere karşı verilecek en iyi ceza olabilir.

İkinci dikkat çeken tepki ise Meral Akşener’den geldi. “… maden rahatsızsınız, siyasete ayar vermeye çalışıyorsunuz. O zaman kuran partinizi, çıkın halkın karşısına, üniforma gücüyle değil, siyasi arenada mücadelenizi edin…” sözleri de demokrasinin dışında iktidar arayanlara verilecek en güzel cevap oldu.

Aklıma 1. Dünya savaşında icat edilen Amiral Battı oyunu geldi. Önce Wikipedi’deki sözlük anlamını hatırlayalım.

Amiral battı oyununun, I. Dünya Savaşı'ndan beri kalem ve kâğıt ile oynandığı bilinmektedir. Oyununun kökeninin I.Dünya Savaşı sırasında oynanan Fransız Attague (Gizli Hedef) oyununa dayandığı düşünülüyor. Oyunun ilk ticari versiyonu 1931'de ABD’de Starex şirketi tarafından Salvo adı ile piyasaya sürüldü. 1967 yılına kadar birçok farklı isimde basılı kağıt-kalem oyunu olarak satıldı. 1967'de Milton Bratley firması tarafından ilk kez minyatür plastik gemiler ve delikli plastik tablalar kullanılarak bir kutu oyunu olarak piyasaya sürüldü. 1977'de aynı şirket bu kez bilgisayarlı bir "Elektronik Amiral Battı" çıkardı, bunu 1989'da "Elektronik Konuşan Amiral Battı" izledi. Hala bu oyun internet ortamında var.

Oyunun oynanma şekli şöyle: 5 gemi ile oynanır. (Denizaltı bu oyunda yoktur)

Oyuncular gemileri, sarı ve beyaz füzeleri paylaşırlar. (Kırmızı torpiller bu oyunda yoktur)

Oyuncular gemileri mavi tablaya yerleştirirler, hangi oyuncunun başlayacağına kendi aralarında karar verirler.

İlk başlayan oyuncu ilk atışını şu şekilde yapar. Kırmızı tabladaki deliklerden birini seçer ve bu deliğin solundaki harfi ve üstündeki rakamı söyleyerek “atış” yapar. Örneğin “B2” ya da “F8” der. Diğer oyuncu gemilerini koyduğu mavi tablada bu deliğin karşılığı olan yere bakar. Eğer burada bir gemisi varsa “yara aldı” ya da “isabet” eğer o delikte gemisi yoksa “boş” ya da “ıska” der. Atışı yapan oyuncu “yara aldı” haberini alırsa elindeki "sarı füzeyi" veya “boş” haberini aldıysa "beyaz füzeyi" kırmızı tabladaki deliğe yerleştirir. Her oyuncunun sırayla bir atış hakkı vardır.

Sıra ikinci oyuncuya geçer. O da aynı şeklide harf ve rakamdan oluşan bir delik koordinatı seçer ve atışını yapar.

Sırası gelen her oyuncu atışlar sonucunda kırmızı tablanın deliklerine isabet için sarı, boş için beyaz füzesini koyarak diğer oyuncunun gemilerinin yerini bulmaya çalışır.

Bir gemiyi batırmak için üzerinde bulunduğu bütün deliklere isabetli atış yapmak şarttır. Bunun için sırası gelen oyuncu ilk isabet olan deliğin hemen sağı, solu, yukarı veya aşağısını denemelidir. Doldurduğu delik sayısı kadar isabet alan gemi batar ve mavi tabladan çıkarılır.

Rakip oyuncunun tüm gemilerini ilk batıran oyuncu oyunu kazanır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.