Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Adalet, kalkınma ve milliyetçilik...

Yazının Giriş Tarihi: 01.05.2022 00:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.05.2022 00:04

Türk siyasetinin son 20 yılına damga vuran üç kavramdır; adalet, kalkınma ve milliyetçilik. 2002 yılından bugüne iktidarda olan AK Parti ve lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, adalet ve kalkınma sözcüklerininin büyüleciyici etkisi ile Türkiye'ye adeta çağ atlattı.  İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanlığı'na uzanan yolda halkın gönlünü kazanan ve halk gücü ile Türkiye'yi yöneten Erdoğan'ın üç sihirli kavramla geçirdiği 20 yılı kısaca özetlemeye çalışacağım bugün.

Türkiye'de adaletin olmadığı, kalkınma adına yaprak kıpırdamadığı bir dönemde Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki siyasi hareket, Milli Görüş gömleğini çıkararak Türkiye'yi yüzyıllık reformlarla yöneteceğine halkı ikna etmeyi başardı. Halkın güvenini kazanan Erdoğan ile ekibi, Adalet ve Kalkınma Partisi çatısı altında milyarlarca dolar değerinde dev hizmetleri hayata geçirirken Türkiye'yi özelleştirmeye de bir nevi teslim etti. Yüzlerce kamu kuruluşu "zarar ediyor" denilerek yabancılara satıldı! Türkiye adına birçok inanç gurubu ile ortak masalarda buluşan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanları ile yöneticileri, aynı zamanda Bakanlar ve Cumhurbaşkanı makamlarından aldıkları güçlerle ülkeyi otobanlarla, havalimanları ile buluştururken aynı zamanda dev kampüslü şehir üniversiteleri kurmayı ihmal etmediler. Adalet kavramına farklı bir bakış açısı taşıyan Erdoğan liderliğindeki AK Parti, modern Adalet Sarayları ve full korumaları Cezaevlerini de 20 yıl gibi kısa sürede Türkiye'ye kazandırmayı başardı. Şehir hastaneleri ile sağlık hizmetlerini şehirlerin dışına taşıyan AK Parti, birçok şehirde raylı taşımacılık hizmetlerini devreye alırken, Bursa hariç birçok büyükşehir birbirine hızlı tren ve havayolu ağları ile entegre edildi.

Bugün her ne kadar Bursa'nın hızlı treni olmasa ve Yenişehir Havalima'nından şehirlere uçaklar kalkmıyor olsa bile; Yunuseli'nden kalkan tek motorlu uçaklarında düştüğü bir dönem yaşıyoruz. Evet; adalet ve kalkınma güçlü bir Türkiye inşa ederken aynı zamanda özelleştirme ile elimizden alınan bir Türkiye gerçeğini de bizlere 15 Temmuz ihanet girişimi ile hatırlattı. Gezi olayları sonrasında gerçekleştirilen en etkili saldırı olarak nitelendirebileceğimiz 15 Temmuz 2016 tarihindeki hain darbe girişimi sonrasında Türkiye, yeniden "Milliyetçilik" kavramı ile yüzleşti. Ki, o güne kadar her türlü "Milliyetçilik" kavramının ayaklar altına alındığı hususu Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Bakanları nezdinde defalarca mitinglerde ve televizyon programlarında ifade edilmişti.

***

Ve bugün Cumhur İttifakı adı altında adalet, kalkınma ve milliyetçilik kavramlarının Türkiye için verdikleri yaşam mücadelesini görüyoruz. Milliyetçilik kavramını geç özümseyen, değerini geç anlayanlar yüzünden Türkiye, 2012 yılından bugüne son 10 yıldır sosyal ve ekonomik olarak sürekli kaybediyor. Türkiye'nin yabancılar tarafından bu kadar net bir çizgi ile içeriden ve dışarıdan abluka altına alınmasındaki en temel gerçek ise; özelleştirme sürecinde terk ettiğimiz "Milliyetçilik" kavramı diyebiliriz. Milliyetsiz bir özelleştirme ile Türkiye'nin topraklarını, fabrikalarını, finans kaynaklarını, kamu kuruluşlarını ve sayıldığında sayfalara sığmayacak değerdeki trilyonlarca lira değerindeki gücünü özelleştirenler bugün "Milliyetçilik" ile ayakta kalma mücadelesi veriyor.

Oysa bugün Milliyetçilik adına yapılması gereken tek şeyin; Milliyetçi Hareket'in hızla iktidara yürümesi gerçeği olduğunu bilenler, Sayın Devlet Bahçeli'den Türk Gençliği'nin yolunu açmasını bekliyor. İşte bu beklenti içerisinde Türkiye; yeni bir adalet, kalkınma ve milliyetçilik akımı ile kendini bulmaya çalışırken küresel güçler Türkiye'ye; demokrasi, çok partili yönetim ve halkçılık empoze etmeye devam ediyor.

Kısacası; adalet ve kalkınmanın yetmediğinin net olarak görüldüğü günümüzde Türkiye'nin acilen mülteci ülkesi olmaktan çıkması ve kuruluş ilkelerine yeniden dönerek güçlü ve modern Türkiy Cumhuriyeti Devleti'nin yeni anayasasını yazarak ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan güçlenmesi hem İslam hem insanlık adına elzem bir gerekliliktir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.