Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

45 Yıl önce Polatlı'dan taşınmıştık

Yazının Giriş Tarihi: 19.06.2022 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.06.2022 00:05

Bugün 19 Haziran, benim için unutulmaz bir gün. Doğduğum, 9 yaşına kadar yaşadığım ve çocukluğumun en mutlu anlarını yaşadığım Polatlı'dan Bursa'ya taşındığımız günün 45. Yıldönümü neredeyse yarım asır olmuş.

Belediye sinemasına ablamın ve komşu kızların yanında, film başlamış olduğu için, o karanlığa ilk girişim. Hiç unutmam Cüneyt Arkın'ın "yanaşma" filmini ilk seyredişim. İlk köpeğim Fındık, ikincisi Toni, Fındık Ankara yolun da araba çarpması sonucu ölmüş, günlerce ağlamıştım gerçek bir arkadaştı benim için. Toni ise büyüme çağında olsa da ben okuldayken Belediye yetkilileri tarafından zehirlenmişti, Kötü haberi ise okul dönüşü yemeğimi yiyene kadar bekleyen rahmetli Babaannem üzülerek vermişti. Bana ikinci kez kaybettiğim bir dost için ağlamak düşmüştü. Sonrasın da ise çok sevdiğim köpeklere bir daha bu kadar bağlanmamayı düşünmüştüm.

İlkokula başlamama bir iki yıl vardı, Ablam, abim komşu çocuklar Devrim ilkokulunun duvarından okulun bahçesine bakıyor ve teneffüste olan öğrencileri izliyorduk. Erkek öğrenciler birbirleri ile boğuşurken, kız öğrenciler daha disiplinli duruyor, ip atlıyorlar ve koro halin de,

"saray yolu düz gider, aman bir edalı kız gider."

Türküsünü ahenkle söylüyorlardı. O kadar hayranlık ve dalgınlıkla bu güzelliği izlerken, yanımdan ayrılıp gidenleri bile fark etmemiş ve orada yalnız kalmıştım. Uzak bir mesafeden kulağında gelen "İsmet" sesleriyle ancak kendime gelebilmiştim.

Bu esnada bize en çok arkadaşlık edenler ise Feride halamın çocukları Nurettin, Osman, İsmet, Mehmet ve Hamza'ydı kızlar en büyüğümüz Münevver abla ve en küçük kuzenimiz Nilüfer'di.

Her günümüz birlikte geçerdi, evlerimiz Fatih mahallesinde birbirine birkaç yüz metre mesafedeydi. Komşularımız At arabacı Tatar İzzet amca, Karşı komşumuz Rıfat amca üst komşu yörükler, kısacası bir Türkiye mozaiği bir sokağımız vardı. TRT tek kanal dönemi herkes aynı filmi ve diziyi izler ertesi gün ortak kritiği ve yorumu yapılırdı. Rıfat amca roman dı ve ilk televizyonu o almıştı. Televizyonu bahçeye çıkarır ve tüm komşuları hafta da bir kez oynayan Türk filmi için davet ederdi.

Okula başladım öğretmenimiz Merhum Şükrü Canarslan'dı normal bir öğretmenin çok, çok üstünde bir kişilik ve müstesna bir insandı. Derste mandolin çalar bizi sanata teşvik ederdi. Pekiyi ile geçtiğim 1. Sınıfta aklımda kalan Kıbrıs barış harekatı ve karartma geceleriydi.

2.Sınıfta ise Şükrü hoca derste "çıkarın defterleri ve herkes bir şiir yazsın bakalım" demesiyle tam sayfa yazdığım ilk şiiri kendi sesiyle sınıfa okuyup bizleri teşvik etmesi unutulmaz anlardan biriydi benim için. Kendisini rahmet ve saygı ile anıyorum.

Polatlı'da iki sinema vardı. Belediye ve Yeni sinema. Aynı seansta üç film birden oynardı. Pazartesi ve perşembe filmler değişirdi, haftada altışar filmden 12 film izlerdik. Tam bir sinema severdik, üç film ve demir para ile alınan bilet, gazoz parası da olurdu cebimiz de, paranın alım gücü olan yıllardı bizim çocukluğumuz. Askerler de çarşı izinlerini heykel ve sinemalar aralığın da geçirirdi. Askerliğini Polatlı'da yapan Müslüm Gürses ile bura da karşılaşıp sohbet ettiğimizi de düşünüyorum, birçok asker bu yürüyüş yolunda bizlerle sohbet eder şakalaşırlardı.

Eti caddesi Ercan kitap kırtasiyenin birkaç dükkan üstünde bulunan Cihan lokantası babamın dı 1976 da orayı satıp Bursa'ya geldi ve Ankara lokantasını açtı 1977 yılı 19 Haziran günü eşyaları kamyona yükledikten sonra bizde kamyonun üstünde o, büyük evimize, komşulara, akrabalara gözyaşları içinde veda ederken, bir bilinmeze doğru hüzünle yol almaya başlamıştık.

1980 Yılında kadar üç yıl Polatlı'ya hiç gidemedim, evden herkes birkaç kez gidip gelse de, nedense benim gidişim olmadı. Artık her gece rüyamda Polatlı'yı görüyorum, lakin bunun rüya olduğunu gördüğüm rüya da bile biliyordum. 1980, 12 Eylül darbesine giden süreçte orta okul öğrencisiydim. Olaylar bitmiyor du okulumuz Çınar lisesin de iki öğretmen vurularak öldürülmüştü. Öğrenciler saldırıya uğrayıp darp ediliyor, polis yetersiz kalıyordu. Okuldan olaylar sebebiyle soğumuştum. Sonunda evden Polatlı'ya kaçtım 12 yaşındaydım, gece yarısı Feride hamamlara geldim şaşırdılar, evden kaçtığımı söyleyip okula gitmeyeceğimi de ifade ettim. 15 gün Polatlı da kaldım ve devamsızlıktan kaydımı sildirip okula veda etmiş oldum.

Sınıf öğretmenimiz Hasan Ağcihan benim okulu bırakmama hep üzülmüştü. " İsmet okumalıydı, kendisine yazık etti" derdi kıymetli hocamız haklıydı elbette. Şanssızlığımız kötü bir sürece denk gelmiş olmamızdı. Hasan Ağcihan gibi insan sarrafı bir hoca ilk dönemde bana sınıf başkanlığı teklifinde bulunmuş ben ise kibarca affını istemiş bu görevi ilkokul da yapmış oldugumu, burada da öğrencilerle uğraşmak istemediğini söylemiştim.

Değerli okurlar 45 yıl önce bugün kamyon üstünde geldiğimiz Bursa'dan yaşadığımız süreci anlatmaya çalıştık. Duygusal bir insansanız bu dünya da işiniz zordur vesselam.

Anlattığım kendi çocukluğum Aslin da Türkiye hikayesidir ve misyonların benzer hikayesi vardır.

Rahmetli babama neden taşındık diye sorduğumda "Polatlı'da kalsak fazla bir geleceğiniz olmaz, Büyük bir şehirde daha şanslı olursunuz ve büyümeye başladığınız bu tercihi yaptım" demişti. Allah rahmet eylesin.

Ve herkesin bir gurbet hikayesi vardır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.