Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Yüzsüzlüğün siren takmış hali…

Yazının Giriş Tarihi: 12.02.2020 00:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.02.2020 00:03

Olacağı buydu.

İstanbul’da trafik keşmekeşi hem yeni bir sektör doğurmuş hem de yüzsüzlüğe siren taktırmış.

Pek çoğunuz görmüşsünüz de, ben yine de önce haberin kısa bir özetini paylaşayım;

‘’İstanbul trafiğinde hızlı yol almak isteyenlerin yeni buluşu ruhsatsız ve kayıt dışı çalışan özel ambulanslar. Yüksek ücret karşılığında amacı dışında kullanılan bazı özel ambulanslar yolcu taşımacılığı yapıyor.Milliyet gazetesi muhabirleri, bir özel ambulans firmasıyla 700 TL karşılığında trafiğin en yoğun olduğu saatlerde normalde 1 saat 20 dakikada gidilebilen 40 kilometrelik yolu 38 dakikada katederek durumu ispatladı.

 Muhabirler, kaçak çalışan bir Ambulans Hizmetleri firmasıyla iletişime geçtiler. Telefona çıkan firma yetkilisine, Şişli’deki bir hastaneden Ümraniye’deki bir hastaneye hasta nakletmek istediklerini söylediklerinde 400 TL karşılığında götürülebilecekleri karşılığını aldılar.Bir müddet sonra da tekrar aynı firmayı arayarak  kendilerini iş insanı olarak tanıttılar. Bu kez ambulansı hasta için değil toplantıya yetişmek için kullanmak istediklerini söylediler; yanıt 700 lira oldu.’’

Haberin ayrıntılarında nasıl bir yolculuk yaptıklarına dair olaylar da anlatılıyor.

Yani sonuçta muhabirler  ‘’Ambulans Taksi’’söylentisini somuta çevirerek ülkemizde böyle bir garabetinde yaşandığını kanıtlamışlar.

Geçen yıl İstanbul’da yaşayan bir arkadaşımdan duymuştum konuyu.

Önce ‘yok artık’, biraz sakin kafayla düşününce de ‘olur mu olur valla’demiştim.

Oluyormuş işte…

İşin trajikomik bir yanı daha var;

Kırmızı şeritli ambulanslar acil durum, mavi şeritli ambulanslar ise hasta nakil ambulansları. Ambulanslar sirenlerini ve tepe lambalarını hasta almaya giderken ve taşırken açtıkları için trafikte seyir halindeyken içinde hasta var zannı ile  durdurulmuyor muş.

 Mevzuata göre, İl Sağlık Müdürlükleri özel ambulanslara ceza yazamıyorlarmış.

 Hastane önlerinde yapılan denetimlerde ise yakalanan ruhsatsız özel ambulanslara sadece trafik ekipleri tarafından Karayolları Trafik Mevzuatı’na göre, 30 günden 60 güne kadar hak mahrumiyeti ve para cezası kesebiliyormuş.

Yani en çok 60 gün sonra Ambulans Taksiler icra-i sanatlarına devam edebiliyorlarmış.

Yok artık değil alenen bir yuh artık durumu yani…

Tabi bura da sadece bu hizmeti(!)sunanlara yüklemek yeterli değil.

Malum ekonomiler arz ve talebe göre şekillenir.

Böylesi bir aymazlığı talep edenlerin de aynı kefeye konulması lazım .

Ambulans gibi hepimizin ne zaman  ihtiyacımız olacağını asla bilemediğimiz bir hizmet üzerinde yapılan bu açıkgözlük trafikten ziyade bir insanlık suçu.

Düşünsenize;

Dikiz aynasından arkanızdan bağıra çığıra gelen ambulansı görüyorsunuz,ona yol verebilmek için kendinizi yolun sağına ya da soluna atmak için telaş yapıyorsunuz

İçinde sırıta sırıta oturmuş sizin bu hallerinizi dalga geçerek izleyen müşteriler var.

Siz hasta var sanıyorsunuz.

Bırakın salak yerine konulmayı,en hassas olduğunuz yerden, vicdanınızdan vuruluyorsunuz.

Şimdi;

 ‘Arkadaş sen yerel bir gazetede yazıyorsun olay İstanbul’da geçiyor,bundan bize ne?’ denilebilir.

Denilebilir denilmesine de,

Her ne kadar kötü örnek örnek olmasa bile  bu kötülüğün ciddi bir sirayet gücünün de olduğunu göz ardı etmemek lazım.

Malum İstanbul’un ki kadar değilse de Bursa’nın da trafiği günün belli saatlerinde evlere şenlik oluyor.

Ne malum bir uyanığın İstanbul’da ki bu ticareti kıskanıp ‘hadi burada da yapalım’ demeyeceği?

İstanbul’da testi kırılmış; Bursa’da kırılmadan önce önlem alınması için mutlaka yapılacak bir şeyler vardır.

112 sürücü ve sağlık ekiplerinin kul hakkına giren,trafikte hasta taşıyormuş rolü yaparak insanlarla dalga geçen en hafif tabir ile bu yüzsüzlerin ilimizde de icra-i sanat eylemelerini hiç istemem.

Ha bir de hatırlamak isterim ki;

İyilik ne kadar bulaşıcı ise, kötülükte en az onun kadar bulaşıcıdır.

Hele ki ülkenin ar ve namus konusunda  alacakaranlık kuşağını yaşadığı, maddi manevi her ama her şeyin satılık olduğu dönemlerde.

Ne güzel değil mi? Dikiz aynasına artık iki kere bakmak gerekiyor.

Belki de üç beş kez.

Arkadan gelen siren sesi sahici siren sesi mi

Yoksa yüzsüzlüğün siren takmış hali mi diye…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.