Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

“Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” türküsünün gözyaşlarına boğan acıklı hikayesi

Yazının Giriş Tarihi: 04.02.2019 00:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.02.2019 00:06

Geçen hafta bir yakınımın kızının kınasına gittim.

Her zaman ki gibi kına yakılırken yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar türküsünü,

Hem söyledik,

Hem ağladık.

Hem söyleyip hem  ağladığımız,

Türkünün acıklı hikayesini araştırdım.

Ben çok etkilendim ve sizlerle paylaşmak istedim.

Çoğu türkümüzün ardında hüzünlü hikayeler saklı, ama “Yüksek Yüksek Tepelere” türküsünün öyle bir hikayesi var ki, derin bir ah çektiriyor.

Tekirdağ’ın Malkara ilçesinin köylerinde,

Herkesin bildiği, filmlere konu olabilecek,

Acıklı hikaye,

Şöyle...

Çok eskiden köyün birinde Zeynep isimli,

Çok güzel bir kız varmış.

16’sına yeni bastığında Zeynep’i köylerindeki bir düğüne gelen Ali isimli bir genç görür ve çok beğenir.

Ali, köyüne döndüğünde,

Hemen dünürcü gönderir. 

Zeynep’i Ali’ye verirler ve hemen düğünleri olur.

Zeynep’in gelin gittiği köy ile,

Kendi köyü arası üç gün üç gece mesafededir.

Zeynep; annesini, babasını ve kardeşini tam 7 yıl göremez. 

Bu özlem, Zeynep’in yüreğinde,

Her gün biraz daha büyüyerek,

Dayanılmaz bir hal alır.

Zeynep, köyün büyük tepesinde bulunan evinin bahçesine çıkarak kendi köyüne doğru için için kendi yaktığı türküyü mırıldanır ve gözleri uzaklarda sıla özlemini gidermeye çalışır.

Kocası, Zeynep’in özlemine pek aldırış etmez. Kaldı ki eski sevgisi de pek kalmadığından Zeynep’i hor görmeye, ona eziyet etmeye başlar.

En sonunda bu özlem ve horlanma Zeynep’i yataklara düşürür.
Gün geçtikçe hastalığı artan Zeynep’in,

Düzelmesi için köyden gelip geçenler de,

Annesinin, babasının çağrılmasını ister. 

Başka çaresi kalmadığını anlayan kocası, kayınvalidesi ve kayınpederine haber vermeye gider.

Altı gün altı akşam süren bir yolculuk sonrası,

Köye ulaşan anne-baba, Zeynep’i yatakta bulur. Perişan bir halde olan Zeynep, 

Annesi ve babasına da türküyü söylemeye başlar...

Çevrelerindeki bütün köy kadınları duygulanıp, ağlarlar. 

Annesi fenalık geçirir. 

Bayılan Zeynep, hasretini giderir ama artık çok geç kalınmıştır. 

Bir daha iyileşemez ve ölür. 

Herkes Zeynep için gözyaşı döker.

İşte o gün bu gündür bu türkü, ayrılığın türküsü olarak dillerde dolaşır:

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar. 

Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler. 

Annesinin bir tanesini hor görmesinler.

Uçan da kuşlara malum olsun, 

Ben annemi özledim. 

Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim.

Babamın bir atı olsa, binse de gelse. 

Annemin yelkeni olsa, uçsa da gelse.

 Kardeşlerim yollarımı bilse de gelse.

Uçan da kuşlara malum olsun,

Ben annemi özledim. 

Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim.

Yıllardır kına geceleri esnasında dökülen gözyaşlarının ardında Zeynep’in gözyaşlarının döküldüğü böylesine acıklı bir hikaye saklı.

İşte bizde bu acı dolu hikayeyi türkülere döküp,

Geline kına yakarken hem ağlatıyor,

Hem ağlıyoruz.

Bu haftalıkta bu kadar.

Tekrar görüşünceye dek,

Sevgiyle kalın...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.