Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Yeni Türkiye

Yazının Giriş Tarihi: 07.09.2014 02:15
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.09.2014 02:15


 

Geçen hafta tatil molam nedeniyle yazım yoktu. Türkiye’nin en önemli koltuklarında değişimin olduğu bir haftaydı aslında. Uzaktan da olsa bu değişimleri izlemeyi ihmal etmedim ama değerlendirme ve özellikle öne çıkan ‘yeni Türkiye’ vurgusunu yorumlama bu haftaya kaldı. İşin bir de yeni Türkiye, eski muhalefet boyutu var. Elimden geldiğince o konuyu da ele alacağım.

 

Değişim sancısız oldu

Erdoğan’ın köşke çıkmak için boşalttığı AK Parti Genel Başkanlığı ve TC Başbakanlık koltuğunu bırakacağını açıkladığı isim Ahmet Davutoğlu, parti tabanından ve kongre delegelerinden beklenen desteği aldı. Burada Erdoğan’ın işaret etmesinin önemi büyük olsa da, Davutoğlu’na son aylarda iyice belirginleşen teveccühün de etkisi tartışılamaz. Özellikle son 2 yıldaki gelişmeler göz önüne alındığında, Erdoğan’ın koltuğu devretmeyi hiç düşünmediği Abdullah Gül’ün son dakika çıkışları bazı isimleri heyecanlandırıp hareketlendirdi ancak etkisiz kaldı. Böylece Erdoğan, köşke çıkarken istediği değişimi sancısız bir şekilde gerçekleştirmiş oldu.

Altını çizmekte fayda var ki, bu işin daha ilk aşaması. Zeminin uygun olmadığını gören ve yapısı itibarıyla risk almayı sevmeyen Abdullah Gül, şimdilik İstanbul’da beklemeyi seçti ancak ilk sivil gününde yaptığı ziyaretler ile de gereken mesajları verdi. Dün TBMM’de güvenoyu alarak resmen 62. Hükümet’in Başbakanı olan Davutoğlu ismi yıpranmaya ve tartışılmaya başlandığında şüphesiz ilk gündeme gelecek veya ortaya çıkacak isim Abdullah Gül’dür. Her ne kadar Abdullah Gül, bu süreçte açıktan renk vermediyse de, eşinin açıklamaları Gül ailesinin haleti ruhiyesi hakkında önemli ipuçları verdi.

Sonuç olarak olağandışı gelişmeler olmazsa Abdullah Gül’ün 2015 seçimlerine kadar partinin başına geçme şansı yok. Zaten AK Parti 5. Olağan Kongresi 2015 seçimlerinden sonra Eylül ayında yapılacak. Kanaatimce burada belirleyici etken, 2015 seçimlerinde alınacak sonuç ve o zamana kadar paralel yapının ne kadarının temizleneceğiyle alakalı olacak.

 

Yeni Türkiye’den murad ne?

Gelelim ‘yeni Türkiye’ meselesine. Erdoğan’ın köşk adaylığıyla başlayan ve makamına geçtikten sonra daha da sık dile getirilen bu söylem ne ifade ediyor? Burada sorunun yüzde yüz karşılığını verebileceğimi iddia etmem ama benim anladığım kadarıyla ‘yeni Türkiye’de paralel yapıya ve ona yakın siyasetçilere yer yok. Yeni kabineye ve özellikle yapılan görevlendirmelere baktığımızda bazı ipuçları ortada ancak asıl değişimin 2015’e kadar kongreler eliyle yerel teşkilatlarda ve 2015 seçimleri sonrasında ise TBMM’de ve kabinede olacağı görülüyor.

AK Parti’nin ‘yeni Türkiye’ öngörüsü ve hedeflerinde; başkan gibi belirleyici hareket eden aktif bir Cumhurbaşkanı var. Terör sorununu tamamen bitiren, bölgesinde ve özellikle de İslam coğrafyasında etkisi ve ağırlığı olan bir Türkiye var. Yıllardır konuşulan ama gerçekleştirilemeyen yeni anayasayı hayata geçiren bir Türkiye var. Son 12 yıldaki ekonomik gelişmeleri daha da ileriye taşıyacak, 2023’ün ekonomik hedeflerine yaklaşacak bir Türkiye var. Bu hedeflerin ne kadarının başarılabileceğini de şüphesiz zaman gösterecek.

        

Yeni Türkiye, eski muhalefet

AK Parti cenahında tüm bunlar konuşulurken bir de hala değişmeyen ‘eski’ muhalefetimiz var. 12 yıldır iktidarda olan bir partiyi yıpratmak bir yana oyunu arttırarak yoluna devam etmesini izleyen, ayağına gelen iktidarı yıpratma fırsatlarını ıskalayıp yanlış politikalarla kendisi yıpranan bir muhalefetimiz var. Günceli okuyamadığı için ‘eski’ kalan ama her seçim sonrası seçmeni suçlayan ve ders almayan bir muhalefet. Bu satırları okuyan muhalefet partilerine mensup siyasetçiler belki bana kızacak ama Cumhurbaşkanlığı seçiminde biraz zamanın ruhunu okuyup söylem değişikliğine giden Selahattin Demirtaş’ın aldığı oy oranı ortada duruyor.

Muhalefet partilerinin ıskaladığı fırsatlara bir örnek verirsek, mesela son paralel yapı olayında Gülen Örgütü ile işbirliği yapmak yerine öncelikle siyasete sahip çıkıp, ‘sizin cemaat olarak bu siyaset sahnesinde belirleyicilik gibi bir rolünüz olamaz, bu paralel yapının devletten temizlenmesi noktasında hükümete tam destek veriyoruz’ deselerdi. Balyoz ve Ergenekon davalarının komplocusu olarak tanımladıkları bir grubun bu komploları yürüttüğü kadrolar görevden alındığında karşı çıkacağına destekleselerdi, ardından da hükümete ‘bak biz yıllardır bunu söylüyorduk o zaman neredeydiniz, ucu size dokununca mı harekete geçtiniz, bu adamları zamanında iş birliği içinde o görevlere siz getirmediniz mi?’ diye sorsalardı. Ardından da iddialarla ilgili hükümeti yıpratsalardı kesinlikle halkta bir karşılığı olurdu ve Erdoğan’ın paralel yapı üzerine kurduğu, son iki seçimde etkili olan propagandasını zayıflatırlardı.

Muhalefet partileri, orduya kumpas kuruyor diye yıllarca eleştirdiği bir yapıyla siyasi ittifak içerisine girdiğinde yine tarihi bir fırsatı kaçırmış oldu. Geriye doğru örnekleri arttırmak mümkün fakat bu örneklerin hepsini yazmak için yerimiz yeterli değil.    

Böyle bir ortamda yapılan CHP Kurultayı’nda Kemal Kılıçdaroğlu tekrar seçilse de Muharrem İnce’nin aldığı oy oranı kendisine ciddi bir mesaj içeriyor. Bu mesajın parti tabanında çok daha güçlü olduğu kanaatindeyim. Yazıyı yazdığım saatlerde devam eden seçim sonrasında oluşacak 60 kişilik PM listesinin de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu çok memnun edeceğini sanmıyorum.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.