Antik dönemde Miletopolis, Roma Döneminde ise Mihaliç adı ile bilinen, sırayla Misyalılar, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Büyük İskender, Bergama Krallığı ve Romalıların dönemlerini yaşayan Karacabey’in 1336’da Osmanlı topraklarına dahil edildiğini ve Türk yurdu olduğunu tarihi kayıtlardan biliyoruz. Karacabey’in Cumhuriyet öncesinde 14 Eylül 1922 tarihine kadar 2 yıl 2 ay gibi bir süre Yunan işgalinde kaldığını yakın dönem kaynaklar yazıyor.
Ve o dönemde tamamen yakılıp yıkılan Karacabey, Cumhuriyet ile birlikte adeta küllerinden yeniden doğarken, günümüze kadar geçen süreçte bir taraftan tarım ve hayvancılık ile tarıma dayalı sanayinin, diğer taraftan da sektörel çeşitliliği ile tarım makinalarından otomotiv yan sanayisine kadar değişik alanlarda üretimin ve ihracatın gerçekleştirildiği önemli bir merkez oluyor.
Günümüzde, Bursa da yetiştirilen tarla ürünlerinin yüzde 35’i, sebze üretiminin yüzde 46’sı, su ürünleri üretiminin yüzde 32’si, hayvansal üretimin yüzde 13’ü, kanatlı ve arıcılık üretiminin yüzde 26’sı ve tarımsal gelirin yüzde 28’i ile Karacabey ilçesinin 1.sırada yer almasını sağlıyor. Karacabey merkezli Sütaş ve Matlı ülkemizin 500 büyük sanayi kuruluşu arasında yerini alırken, NSK ile Fimaks 5 kıtada 100’den fazla ülkeye ihracat yapıyor ve daha pek çok başarılı firma üretime ve istihdama önemli katkılar sağlıyor.
Karacabey’in bu özellikleri, Karacabey Ticaret ve Sanayi Odası ile UÜ Karacabey MYO tarafından birlikte düzenlenen ve 1-3 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen Karacabey Sempozyumu’nda değerlendirildi.
İki gün boyunca Karacabey’in sorunlarının çözümüne yönelik önerilerde bulunmak ve gelecek vizyonunun belirlenmesine katkı sağlamak amacıyla düzenlenen sempozyumda, Karacabey’in, tarihi kültürel ve sanatsal değerleri, doğal kaynakları, çevre ve turizm değerleri, tarım ve hayvancılığı, eğitimi, sağlık ve sportif yönü, kentleşmesi, sosyal yapısı, sanayi ticaret ve ekonomik yapısı ele alındı.
Daha önce düzenlenen çalıştaylarda değerlendirilen Karacabey’in kuvvetli ve zayıf yönleri ile fırsatları ve tehditleri, Karacabey Sempozyumu’nda masaya yatırıldı.
İki günün ardından izlenimim şu ki;
Karacabey hızla değişiyor. Bu değişimde başka etkenlerle birlikte Karacabey’den geçecek İstanbul-Bursa-İzmir Otobanı büyük rol oynayacak.
Bu Sempozyumda Karacabey kendisini konuştu ve değerlerinin farkına vardı. Bu farkındalık Karacabey’in kendisine sahip çıkmasının başlangıcı olacak.
Buradaki kritik faktör, Karacabeyliler veKaracabey’in yerel dinamiklerinin bu değişiminde, Yeni Karacabey’in oluşumundaki karar sürecinde yer alıp alamayacağı veya ne kadar yer alabileceğidir.
Bunu da zaman gösterecek…
Karacabey Ticaret ve Sanayi Odası ile UÜ Karacabey MYO yönetimlerini kutlarım.
Bu çalışmanın benzerini en kısa zamanda Orhangazi’nin, İznik’in, Gemlik’in, İnegöl’ün de yapmasını dilerim.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Web.tv
Nadir TÜLEK
Yeni Karacabey
Antik dönemde Miletopolis, Roma Döneminde ise Mihaliç adı ile bilinen, sırayla Misyalılar, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Büyük İskender, Bergama Krallığı ve Romalıların dönemlerini yaşayan Karacabey’in 1336’da Osmanlı topraklarına dahil edildiğini ve Türk yurdu olduğunu tarihi kayıtlardan biliyoruz. Karacabey’in Cumhuriyet öncesinde 14 Eylül 1922 tarihine kadar 2 yıl 2 ay gibi bir süre Yunan işgalinde kaldığını yakın dönem kaynaklar yazıyor.
Ve o dönemde tamamen yakılıp yıkılan Karacabey, Cumhuriyet ile birlikte adeta küllerinden yeniden doğarken, günümüze kadar geçen süreçte bir taraftan tarım ve hayvancılık ile tarıma dayalı sanayinin, diğer taraftan da sektörel çeşitliliği ile tarım makinalarından otomotiv yan sanayisine kadar değişik alanlarda üretimin ve ihracatın gerçekleştirildiği önemli bir merkez oluyor.
Günümüzde, Bursa da yetiştirilen tarla ürünlerinin yüzde 35’i, sebze üretiminin yüzde 46’sı, su ürünleri üretiminin yüzde 32’si, hayvansal üretimin yüzde 13’ü, kanatlı ve arıcılık üretiminin yüzde 26’sı ve tarımsal gelirin yüzde 28’i ile Karacabey ilçesinin 1.sırada yer almasını sağlıyor. Karacabey merkezli Sütaş ve Matlı ülkemizin 500 büyük sanayi kuruluşu arasında yerini alırken, NSK ile Fimaks 5 kıtada 100’den fazla ülkeye ihracat yapıyor ve daha pek çok başarılı firma üretime ve istihdama önemli katkılar sağlıyor.
Karacabey’in bu özellikleri, Karacabey Ticaret ve Sanayi Odası ile UÜ Karacabey MYO tarafından birlikte düzenlenen ve 1-3 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen Karacabey Sempozyumu’nda değerlendirildi.
İki gün boyunca Karacabey’in sorunlarının çözümüne yönelik önerilerde bulunmak ve gelecek vizyonunun belirlenmesine katkı sağlamak amacıyla düzenlenen sempozyumda, Karacabey’in, tarihi kültürel ve sanatsal değerleri, doğal kaynakları, çevre ve turizm değerleri, tarım ve hayvancılığı, eğitimi, sağlık ve sportif yönü, kentleşmesi, sosyal yapısı, sanayi ticaret ve ekonomik yapısı ele alındı.
Daha önce düzenlenen çalıştaylarda değerlendirilen Karacabey’in kuvvetli ve zayıf yönleri ile fırsatları ve tehditleri, Karacabey Sempozyumu’nda masaya yatırıldı.
İki günün ardından izlenimim şu ki;
Karacabey hızla değişiyor. Bu değişimde başka etkenlerle birlikte Karacabey’den geçecek İstanbul-Bursa-İzmir Otobanı büyük rol oynayacak.
Bu Sempozyumda Karacabey kendisini konuştu ve değerlerinin farkına vardı. Bu farkındalık Karacabey’in kendisine sahip çıkmasının başlangıcı olacak.
Buradaki kritik faktör, Karacabeyliler ve Karacabey’in yerel dinamiklerinin bu değişiminde, Yeni Karacabey’in oluşumundaki karar sürecinde yer alıp alamayacağı veya ne kadar yer alabileceğidir.
Bunu da zaman gösterecek…
Karacabey Ticaret ve Sanayi Odası ile UÜ Karacabey MYO yönetimlerini kutlarım.
Bu çalışmanın benzerini en kısa zamanda Orhangazi’nin, İznik’in, Gemlik’in, İnegöl’ün de yapmasını dilerim.