Yoğun hasar alsalar da bir şekilde bu beladan bir şekilde yırtacakları açıkça görülüyor.
Belki en şanssızı demek haksızlık olur;
Ama bizim korona illetine yakalan en şanssızlar arasında olmadığımızı da kimse söylemez.
Çünkü tek ayak üzerinde yakalandık.
Bu yüzden dengeyi kurmakta diğerlerine göre handikaplıyız.
Tek ayak üzerinde dememin sebebi şu;
Ülkemiz virüsten önce de ciddi bir ekonomik krizin bozduğu dengeler üzerinde dengede durmaya çalıyordu.
İşsizlik,enflasyon,fahiş bedelli faturalar,bir türlü çözülemeyen ya da çözdükçe dolanan sosyal sorunlar,siyasette ki bitmek tükenmek bilmeyen kayıkçı kavgaları,dövizde ki garip ötesi artışlar ve daha niceleri ile cebelleşmekten son derece yorgun düştüğümüz bir anda şimdi de covid-19 geldi her şeyin üzerine tüy dikti.
Bu kadar sorun üzerine hepsini azdıran yepyeni bir sorunumuz daha oldu.
Açıklanan ekonomik kalkana batkıca da yeni sorunun öyle pekte kolay kolay gidici olmadığı görülüyor.
Koronavirüs son derece tehditkar ve ısrarcı bir bela.
Öyle ricalarla filan önü alınabilecek bir şey değil.
İnsandan insana bulaştığı için ilk yapılması gereken insanın insanla temasını kesmek.Kaldı ki bunu bütün bilim insanları üzerine basa basa söylüyor.
Aslında,insanların izolasyonları konusunda daha radikal önlemler almadan du bakali nolcek diye beklemenin,her gün vaka,ölüm ve taburcu sayısını saptamanın varılacak sonucun istenilenden çok ötede oluşmasına yol açabilecek olması da ne yazık ki ihtimal dahilinde.
Ama durum da malum.
Bu kadar insanı evinde tutmak için onlara belli bir süre de olsa bakabilmek gerekiyor.
Bu da para demek.
Ama dedim ya tek ayak üzerinde yakalandık bir kez.
O para yok.
Vardı da,nooldu filan deyip birbirimizin asabını iyice bozmamızın da şu anda hiçbir manası yok.
Fiili durum bu.
Sanırım iş yine Türk Milletinin o olağan üstü ferasetine emanet.
Demem o ki,
Belediyeler (çoktan başlayanları var)bu belayı def edene kadar sosyal destek kurulları tesis etsinler ve virüsten dolayı evlerinde kalan ancak bu yüzden maddi sıkıntıları tavan yapanlara aktarılacak bir fon oluşturup banka hesap numaralarını da bizimle paylaşsınlar.
Ama bir şartla;
Etkin bir denetim ve şeffaflıkla;
Yani atılan taşın ürkütülen kurbağaya değmesi şartıyla.
Gerçi hiç ihtiyacımız yok ama biz de yeniden kanıtlayalım Türk ferasetenin ne olduğunu.
Elele vererek bu belayı da en az kayıpla tarihe gömelim.
Belli ki işin bir bölümü başa düştü
Ötesine sonra bakarız.
Arkadaş iyi de biz de var mı diye sormuyorsun ne iş?
Sormuyorum çünkü biliyorum biz de de yok.
Ama biz de ekmeği bölüşmek diye bir şuur var.
Bir de elma var;
Gönül almaya yarısı bile yeten.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Yarım Elma
Şu virüs belasına yakalan ülkeler arasında en şansızı hangisi ?
Hastalığın başladığı ileri sürülen Çin mi?
Hastalığa len git sen de kimsin diye efelenen İtalya mı?
Sürü bağışıklığı filan derken virüse kafadan kendisi yakalanan başbakanı olan İngiltere mi?
Var mı bana bakan diye naralar atarak tüm dünyaya posta koyup sonrada panikleyen ABD mi?
Her uygulamasını saklayan hatta bazen kendinden bile saklayan Rusya mı?
Merkel’in Almanyası mı?
İrili ufaklı Avrupa devletleri mi?
Kore mi?
Japonya mı?
İran mı?
Araplar mı?
Evet ilk bakışta böylesi bir bela ile karşı karşıya kalan tüm insanlık şanssız.
O kabul.
Ama en şansızları hangisi?
Çünkü bunların hepsinin ortak paydası salgından önce çoğunun iyi kötü istikrarlı ekonomileri olması.
Zaten yine çoğunun virüsle mücadelede açıkladıkları ekonomik önlem paketlerinde ki rakamlar da bunu açıkça ortaya koyuyor.
Katrilyon dolarlar,milyon eurolar-sterlinler havada uçuşuyor.
Yoğun hasar alsalar da bir şekilde bu beladan bir şekilde yırtacakları açıkça görülüyor.
Belki en şanssızı demek haksızlık olur;
Ama bizim korona illetine yakalan en şanssızlar arasında olmadığımızı da kimse söylemez.
Çünkü tek ayak üzerinde yakalandık.
Bu yüzden dengeyi kurmakta diğerlerine göre handikaplıyız.
Tek ayak üzerinde dememin sebebi şu;
Ülkemiz virüsten önce de ciddi bir ekonomik krizin bozduğu dengeler üzerinde dengede durmaya çalıyordu.
İşsizlik,enflasyon,fahiş bedelli faturalar,bir türlü çözülemeyen ya da çözdükçe dolanan sosyal sorunlar,siyasette ki bitmek tükenmek bilmeyen kayıkçı kavgaları,dövizde ki garip ötesi artışlar ve daha niceleri ile cebelleşmekten son derece yorgun düştüğümüz bir anda şimdi de covid-19 geldi her şeyin üzerine tüy dikti.
Bu kadar sorun üzerine hepsini azdıran yepyeni bir sorunumuz daha oldu.
Açıklanan ekonomik kalkana batkıca da yeni sorunun öyle pekte kolay kolay gidici olmadığı görülüyor.
Koronavirüs son derece tehditkar ve ısrarcı bir bela.
Öyle ricalarla filan önü alınabilecek bir şey değil.
İnsandan insana bulaştığı için ilk yapılması gereken insanın insanla temasını kesmek.Kaldı ki bunu bütün bilim insanları üzerine basa basa söylüyor.
Aslında,insanların izolasyonları konusunda daha radikal önlemler almadan du bakali nolcek diye beklemenin,her gün vaka,ölüm ve taburcu sayısını saptamanın varılacak sonucun istenilenden çok ötede oluşmasına yol açabilecek olması da ne yazık ki ihtimal dahilinde.
Ama durum da malum.
Bu kadar insanı evinde tutmak için onlara belli bir süre de olsa bakabilmek gerekiyor.
Bu da para demek.
Ama dedim ya tek ayak üzerinde yakalandık bir kez.
O para yok.
Vardı da,nooldu filan deyip birbirimizin asabını iyice bozmamızın da şu anda hiçbir manası yok.
Fiili durum bu.
Sanırım iş yine Türk Milletinin o olağan üstü ferasetine emanet.
Demem o ki,
Belediyeler (çoktan başlayanları var)bu belayı def edene kadar sosyal destek kurulları tesis etsinler ve virüsten dolayı evlerinde kalan ancak bu yüzden maddi sıkıntıları tavan yapanlara aktarılacak bir fon oluşturup banka hesap numaralarını da bizimle paylaşsınlar.
Ama bir şartla;
Etkin bir denetim ve şeffaflıkla;
Yani atılan taşın ürkütülen kurbağaya değmesi şartıyla.
Gerçi hiç ihtiyacımız yok ama biz de yeniden kanıtlayalım Türk ferasetenin ne olduğunu.
Elele vererek bu belayı da en az kayıpla tarihe gömelim.
Belli ki işin bir bölümü başa düştü
Ötesine sonra bakarız.
Arkadaş iyi de biz de var mı diye sormuyorsun ne iş?
Sormuyorum çünkü biliyorum biz de de yok.
Ama biz de ekmeği bölüşmek diye bir şuur var.
Bir de elma var;
Gönül almaya yarısı bile yeten.