Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ya istiklal ya ölüm!

Yazının Giriş Tarihi: 30.10.2018 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.10.2018 00:01

İnsanların, tarihi şahsiyetler üzerindeki eleştirilerine bir yere kadar tahammül eder oldum… Sanki 1920’li yıllarda yaşamışlar, olan bitenleri görmüşler veya o zamanki kozmik odada bulunmuşlar gibi; Konuşanlar, yazanlar, çizenler pek bir arttı Türkiye’de… Şu andaki özgürlüğünü sağlayan kadroların hangi şartlar, hangi ekonomik koşullar ve hangi devletlerin baskısı altında olduğunu unutanlar, kurucu kadrolara ‘ayyaş’ bile dediler. Keşke o ayyaşlar kadar bilseniz keşke o ayyaşlar kadar vatanperver olabilseniz!

Viyana bozgunu sonrası sürekli geri çekilen Osmanlı devletinde olup bitenleri yakından izleyen dev bir kadro kuruldu 1900’lü yılların başında. Kendini geliştiren, aldığı eğitimin üzerine 3 bin kitaptan aldığı dersleri ekleyen, halkıyla iç içe bir yaşam geçiren, emperyalizme karşı dünyanın en büyük savaşını veren, askeri alanda elde ettiği başarıları ekonomide de tekrarlayan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, bundan 95 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti’ni ilan etti.

Emperyalizme karşı verilen büyük bir savaştı İstiklal Savaşı. Batının jandarması olarak Anadolu’ya çıkarma yapan Yunan ordusu perişan edilmiş, İngiltere, Fransa, İtalya ve Ermeni birlikleri ülkeden atılmıştı. Mustafa Kemal Atatürk ile başta Kazım Karabekir, İsmet İnönü, Rauf Orbay ve Refet Bele olmak üzere diğer silah arkadaşları, Türkiye’yi demokrasiye götüren yolda omuz omuza savaştılar o gün. İç ve dış düşmanlara büyük bir yenilgi tattırılmış, Türk halkı esaretten kurtarılmıştı.

Yol yok, demiryolu yetersiz, havaalanı yok, uçak yok, otomobil yok, fabrikalar gayrimüslimlerin elinde, doktor yok, mühendis yok, elektrik yok, üste başta yok, fakirlik diz boyu

Böylesi bir ortamda kuruldu cumhuriyet. Hemen ekonomik önlemler alındı. Yollar yapıldı. İmece usulüyle köylerde çiftlikler kuruldu. Alman mühendisler, doktorlar geldi. Tarıma ve hayvancılığa dayalı fabrikalara örnek olarak Bursa’da Merinos fabrikası hayata geçti (Dünyanın en büyük tekstil müzesi olarak düzenlenebilirdi…) Şeker fabrikaları, silah fabrikaları, maden işleyecek fabrikalar art arda açıldı. Sağlık yatırımları, hastaneler, sağlık ocakları, halkevleri, öğretmen okulları, mühendis ve doktor yetiştiren okullar açıldı. Sermaye biriktirebilmek için bankalar devreye girdi. Köylü emeğinin karşılığını alsın diye kooperatifleşme başladı. Kadınlar sosyal hayatta boy gösterdi. Her meslekte inanılmaz başarılara imza attılar. Tiyatroda, sinemada, sanatta başarılı kadınlarımız yerlerini aldı. Okuma ve yazma seferberlikleri ile halkın dünyayı tanıması sağlandı.

Türkiye 1923-1938 arasında ortalama yüzde 27 büyüdü.

Bugün bu topraklar üzerinde özgür ve bağımsız yaşıyorsak, bunu başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, tüm şehit ve gazilerimize borçlu olduğumuzu asla unutamayız, unutmamalıyız. Karşı bile olsak saygı duymalıyız…
Türkiye Cumhuriyeti, modernleşme projesidir. Cumhuriyet kurulduktan sonra eğitim, ekonomi, hukuk, kültür, alanında büyük yenilenmeler yaşandı bu ülkede. Böyle bir değişimi yaşamış bir başka ülke daha bulmak zordur.

Saltanat ve hilafetin kaldırılmasıyla, Cumhuriyet devrimleri yeni ve modern bir Türkiye yarattı. Ancak Türkiye, 1950’den sonra emperyalizme bağımlı bir ülke haline getirildi. Rant ekonomisi ülkeye egemen oldu. İnşaat yaparak kalkınma sağlandığı sanıldı. Ülkemiz sıcak para akımlarına muhtaç hale getirildi, paradan para kazanmanın yeteceği pompalandı. Yattığı yerden para kazanarak alışveriş merkezlerine yönelen yeni bir toplum inşa edildi… Toplum fakirleşirken parası olanların şatafatlı yaşam sürmelerine ses çıkarılmadı. Ağır sanayi yatırımlarının devamı gelmedi. “Fabrika yapan fabrika” diye tanımlanan yatırımlar unutuldu. Köylü kente göç ederken gözler kapatıldı. Büyük toprak satışlarıyla orada yaşayanlara güle güle denmeye başlandı ve kulaklar duymadı. Suyumuz borularla yüzlerce metre ötede şişelendi kimse görmedi. Yeşil alanlara fabrika kuruldu, zeytinlikler bina doldu.

Cumhuriyetimizin 95’nci kuruluş yıldönümünde, ülkemizin bağımsızlığını, bölünmez bütünlüğünü, Cumhuriyet değer ve kazanımlarını, laikliği, planlı ulusal kalkınma yöntemlerini, sanayileşme ve demokratikleşmeyi, ülkede barış politikasını savunmak bir zorunluluktur

Unutmadan; İstanbul Havaalanı ülkemize hayırlı olsun.

Cumhuriyet, her şeyden önce haçlı emperyalizminin karşısında olup, "Ya İstiklal ya ölüm" diyebilmektir!

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.