Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Van Bahçesaray'da çığ

Yazının Giriş Tarihi: 11.02.2020 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.02.2020 00:01

1989 Şubat ayında usta birliğimiz Siirt'e askerliğimizin tamamını bitirmek için gitmiştik, 70. Piyade tugayında iki ay kaldıktan sonra Yağmurtepe karakoluna geçmiştim, kalan 13 ayımızı orada geçirecektim. Askerlik olarak rahat bir yerdi. spor yok, iştima yok, selam vermek yok, künye okumak yok. Ne var derseniz 24 saatin 12 saatinin 6 saati nöbet diğer 6 saati de ani bir PKK baskınına ilk müdahaleyi yapacak olan hazırkıta göreviniz vardır, haftanın 7 günü, ayın 30 günü bu görev böyledir hafta sonu tatili vesaireniz yoktur. Dış dünya ile bağlantı ve ulaşım yoktu, İran lideri Ayetullah Humeyni nin vefatını iki ay sonra elimize geçen eski bir gazeteden öğrenmiştik.!

Yağmurtepe karakolunda ortalama 20 askerdik Tugaya giden içme suyu Kezer çayından çekilir oradaki karakoldan motorlarla pompalanır ve bizim karakolda su havuzda dinlendirilip klorlanarak içmeye hazır hale gelince, yine motorlarla pompalanarak Siirt'teki 70 piyade tugayına pompalanırdı. Üç ay aralıkla teskereye giden askerlerin yerine yenileri gelir ve bu hengame böyle devam ederdi, isimler değişir, sistem değişmezdi. Karakola gelişim 1989 Nisan ayıydı ve Mübarek Ramazan ayının ortasıydı, kavurucu bir yaz sıcağını da yaşamıştık, bazen hafif bir meltem rüzgarı estiğinde o sıcaklar yüzünüze alev gibi çarpardı. kimi asker bayılır, kiminin de burnu kanardı bunaltıcı sıcaklardan.

Yaz ayları da geçtikten sonra sonbahar sürecinde yeni askerlerde gelmişti gidenlerin yerine. Zaman orada geçmiyor gibi olsa da günler birbirini süratle kovalıyordu, derken 1990 yılbaşını gördük. Siirt'e 1953 ten 37 yıl sonra ilk kez kar yağdığı söyleniyordu.! yöre halkı tarafından. Yeni gelen askerlerden ikisi Van'lıydı biri uyanık bir tipti Tahir İlbilgi kendisi İstanbul'da şömine ustası olarak çalışmış, şehir hayatını görmüş geçirmişti. Diğer Van'lı asker ise Selahattin Yücel'di saf temiz kalpli biriydi, verilen görevi elinden geldiği kadarı ile yapmaya çalışır, kimseyi kırmamaya dikkat ederdi, ben de daima onu kollardım, Selahattin Yücel'in okuma yazması da yoktu, köyünden dışarıda askere kadar çıkmamıştı. Selahattin'in bu durumuna üzüldüğüm için ona okuma yazma öğretmek için her gün zaman ayırırdım ve ben Mayıs sonunda teskereye gelene kadar bu çabamı devam ettirmiştim.

Etrafın karla kaplı olduğu  Ocak, Şubat aylarıydı, her gün Tugaydan yemek arabası gelirdi, o gün nasıl olduysa yemeklerle birlikte bir kaç gazete de gelmişti. Öğle yemeğini yedikten sonra, karakol çavuşu Harun Mutlu gazeteleri alıp koğuşta ki yatağında en ince ayrıntısına kadar okuyordu, arada gazeteyi kenara bırakıp bazı askerlere okuduğu haberleri anlatıp yorum yapıyor, biz de kendisini pek dikkate almıyoruz, kafası çalışmayan bir tipti çoğunlukla saçma sapan ve patavatsız konuşurdu.

Çavuş bir anda gazeteyi bırakarak Selahattin Yücel'e seslendi.

-Selahattin sen Van Bahçesaray'lıydın değil mi

-Evet çavuş oralıyım.!

-Köyünüzün adı ne?

-.............

-Ahmet Yücel neyin oluyor?

-Amcam olur

-Amcan ölmüş oğlum yanında biriyle Çığ altında kalmış.

Bir anda koğuşta ani bir sessizlik oluştu, herkes dondu kaldı. Selahattin Yücel'e baktık bir anda kaskatı kesildi, nefes alamıyor, ve küt diye yere düştü.! Koşup yerden ranzaya kaldırdık, Selahattin şoka girip bayılmış vücudu kaskatı kesilmişti. Dönüp çavuşa okkalı bir küfür ettim. Hemen tugayı arayıp ambulans göndermelerini istedik, ambulans gelince ilk müdahale yapılıp Selahattin'i hastaneye götürdüler. Bütün karakol çavuşa kızıp hakaret etti, çavuş günah çıkartırcasına ''nereden bileyim öyle olacağını'' gibi şeyler söylese de askerlerin tepkisinden uzun zaman kurtulamadı.

30 Yıl önce askerde yaşamış olduğumuz bir Çığ acısıydı anlattığımız aradan geçen bunca yıla rağmen aynı bölgede ve aynı ilçede çığ can almaya devam ediyor. Neden bunun önlemi ve tedbiri alınmaz anlayamıyoruz, her yıl benzeri acılar yaşamaya devam ediyoruz. Hafta içi kaybettiğimiz 38 cana rahmet dilemekten öteye gidemiyoruz, bir şey yapamıyoruz, daha acısı ise can kurtarmaya gidenlerin de canlarından olması değil mi. Önce insan demeyi öğrenmedikçe ileri bir adım atamayız.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.