Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ulucami Postanesinin yeri Niyazi Mısri Vakfı’na ait

Yazının Giriş Tarihi: 19.12.2017 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.12.2017 00:02

"Niyazi Mısri Vakfı’na ait Ulucami Postanesi’nin Bursa’nın elinden çıkması engellenmeli…" diyordu Osmangazi Belediye Meclisi’nin MHP’li üyesi Cemil Aydın… Sizlerin de tanıdığınıza inandığım Can ve Ozan Ulusoy’un dedeleri Niyazi Mısri…

Peki ama Niyazi Mısri kimdi, nereliydi, Niyazi Mısri divanı ve Niyazi Mısri ilahileri kimleri nasıl etkilemişti? Biraz araştırma yaptım. Karşıma bir din adamı, bir filozof, bir olgun insan çıktı ki sormayın gitsin…

Niyazi Mısri hazretlerinin asıl adı Mehmet… 8 Şubat 1618'de Malatya'nın şimdiki adı Soğanlı olan İşpozi’de dünyaya gelmiş. Şair ve mutasavvıf olarak eserler vermiş. Niyazi Mısri Anadolu’da söylenen şekliyle ‘büyük evliyalardan…’ Halveti yolunun Mısriyye kolu kurucusu ve şeyhi. Babası, yöresinin önde gelenlerinden Nakşibendiyye tarikatı mensubu Soğancızade Ali Çelebi… Niyâzî ve Mısrî ise mahlasları. Mısrî mahlasını, tahsilini Mısır'da yaptığından dolayı almış… Çeşitli medreselerde eğitim görmüş ve farklı yerlerde tasavvuf bilgisini geliştirmiş. Osmanlı askeri gücünün maneviyatını yükselten vaazlarıyla tanınıyor. Devlete çalışıyor…

Mehmet Niyazi, Malatya'da, önce İslami ilimlere ait temel bilgileri, sonra da medrese tahsiline başlayıp, tefsir, hadis, fıkıh ve tasavvuf ilimlerini öğrendi. Medreseden icazet alıp çıkınca, çeşitli camilerde verdiği vaazlarla halkın dikkatini çekti. Bu arada Malatya'daki Halveti şeyhi Hüseyin Efendiye intisab edip feyz aldı. Hüseyin Efendinin kısa bir süre sonra vefat etmesi üzerine anne ve babasından izin alıp uzun bir seyahate çıktı. Diyarbakır-Mardin yoluyla Bağdat'a gitti…

Burada tahsilini tamamladıktan sonra Kahire'ye giden Mehmet Niyazi, Şeyhuniyye denilen yerde Kadiriyye tarikatı büyüklerinden bir zatın dergahına yerleşti ve talebesi oldu. Hocasının bereket ve himmetiyle kemale erdi. Mısır'da uzun yıllar kalarak ilmini ilerletti ve Camiülezher'de ders verdi.

1646 yılında İstanbul'a gelen Mehmet Niyazi, Sultanahmet civarındaki Sokullu Mehmet Paşa Dergahına yerleşti ve uzun süre riyazette kaldı. Sonra devrin tanınmış alim ve mutasavvıflarıyla görüştü. Mısır'da uzun yıllar kaldıktan sonra İstanbul'a geldiği için, Niyazi Mısri diye tanındı.

Bir süre İstanbul'da kaldıktan sonra da ‘Bursa'ya geçen Niyazi Mısri, Ulu Cami yakınlarındaki bir medreseye yerleşerek inzivaya çekildi.’ Halkın isteği üzerine, Şeker Hoca Camiinde Cuma geceleri vaaz verdi. Buradan Uşak'a geçerek, Elmalılı Şeyh Yusuf Sinan'ın halifesi Şeyh Mehmed'in dergahına yerleşti. Daha sonra ümmi Sinan'la tanışarak bütün varlığıyla ona bağlandı. Hocasıyla beraber Elmalı'ya gidip vaazlar verdi. Bir müddet sonra tekrar Uşak'a oradan da Çal ve Kütahya'ya geçen Niyazi Mısri, hocasının vefat haberi üzerine Uşak'a tekrar döndü. Fakat üzüntüsünden Bursa'ya gitti.

Bursa'ya yerleşerek burada evlenen Niyazi Mısri, Ulu Camide devamlı vaazlar verdi. Şöhreti bütün ülkeye yayıldı. 1665'te sadrazam Fazıl Ahmet Paşanın daveti üzerine Edirne'ye gitti. Dönüşte İstanbul'a uğradığında, bazı cahillerin tasavvuf aleyhine estirdikleri hava sebebiyle, Sultan 4. Mehmet, alimler ve tasavvuf büyükleriyle devlet erkanının da toplandığı bir gün Ayasofya Camiinde vaaz verdi. Bu vaazında; tasavvuf yolunun hak olduğunu, tasavvuf ehlinin yaptıkları zikrin İslama aykırı olmadığını en açık şekilde izah etti. Bursa'ya döndü. Bugünlerde şeyhi Uşaklı Mehmed Efendinin vefatı üzerine Halvetiyye yolunun Mısriyye kolunu kurdu…

Sultan 4. Mehmet, Kamaniçe seferine çıkmadan önce, Niyazi Mısri'yi ordunun manevi gücünü yükseltmek amacıyla Edirne'ye davet etti. 300 talebesiyle Edirne'ye gidip sefere katıldı. Seferden dönüşte Edirne'de verdiği vaazlar nedeniyle 1673'te Rodos Adasına gönderildi. Dokuz ay sonra, 1674'te Rus Savaşı çıkınca, halkı sefere teşvik için, talebeleriyle, Edirne'ye geldi. Savaş sonrasında yaptığı bir vaazında, savaşların millet ve devlet üzerindeki acı tesirlerini anlatması yanlış anlaşılarak, rikab-ı hümayun kaymakamı tarafından önce Gelibolu'ya, oradan da Limni Adasına sürgün edildi. Limni'de 1677'den başlayarak 15 yıl boyunca çileli bir hayat yaşadı. Vefatından bir yıl önce 1692 yılında af edilerek Bursa'ya, oradan da Edirne'ye geldi. Selimiye Camiinde vaaz ederken devlet işleriyle ilgili söylediği bazı sözler yüzünden tekrar Limni'ye gönderildi. 1693 senesinde Limni Adasında vefat etti…

İşte böylesi bir yaşamın Bursa ayağındaki dergahın yerinde şimdi PTT var. Özelleşecekse önce aileye çok düşük bedelli teklif edilmeli. Devlete yakışan da budur bence…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.