Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Üç aylar manevi bir eğitim sürecidir

Yazının Giriş Tarihi: 08.03.2019 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.03.2019 00:02

Üç aylara girmiş bulunuyoruz mamulünüz olduğu üzere. Recep, Şaban ve Ramazan diye anılan bu ayların farklı özellikleri ve güzellikleri vardır. Her şeyden önce bütün zaman dilimleri ibadet ve itaatle geçirilirse kıymetli ve değerlidir. Ancak özellikle bazı günler, aylar ve zaman dilimleri vardır ki onların kıymeti ve fazileti çok daha fazladır. Bunlardan biride üç aylardır.

Şunu hemen belirtmekte fayda vardır. Recep ayının da içinde bulunduğu haram aylar denilen Recep Zilkade, Zilhicce ve Muharrem ayları İslam dininden önce de kıymetli ve hürmet edilmesi gereken aylar olarak bilinirdi. Bu haram aylara girildiğinde kan davaları güdülmez, savaşılmaz, kimseyle düşmanlığa devam edilmezdi.  Bu davranış bu aylara hürmetin gereği yapılırdı. Zaten haram aylar denilmesinin sebebi de budur. İslam dini geldikten sonrada bu aylara hürmet devam etmiştir.

Diğer zamanlara göre üç aylarda yapılan iyiliklerin ve ibadetlerin sevabının kat be kat verileceği bildirilmiş bu aylar girince peygamberimiz ve ashabı daha çok ibadet ve itaate özellikle, oruç tutmaya yönelmişlerdir.

Peygamberimiz(s.a.v.) buyuruyor ki:

 “Recep ayında oruç tutanı Allah mağfiret eder” diye buyurmuştur.

İnsan hata ve kusur işlemeye meyilli olarak yaratılmıştır. Ancak insan günahının farkına varıp tövbe ettiğinde kıymetli hale gelmekte, işlediği günahları yüce Mevla’nın merhameti gereği affedilmektedir. Peygamberimiz(s.a.v.) “Her insan günah işler günah işleyenlerin hayırlısı tövbe edenlerdir” buyuruyor. Öyleyse bu mübarek zaman dilimlerini günahlarımızın affedilmesine vesile bilmeli, kendimizi ibadete vererek, Rabbimizin bizi bağışlaması için vesileler aramalıyız.

Yüce Allah,” … şüphesiz Allah, çok tövbe eden ve çok temizlenenleri sever.” (Bakara,222) buyuruyor.  Bu nedenle Recep ayıyla başlayan, Şaban ayıyla devam eden ve Ramazan ayıyla zirveye ulaşan, bayramla taçlanan bir yolculuktur. Bu yolculuk temizlenme, arınma ve Rabbe ulaşma yolculuğudur. 

Şaban ayının faziletiyle ilgili ise Peygamberimiz(s.a.v.) şöyle buyuruyor:

 “Şaban öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gafil olurlar. Bu ayda ameller, alemlerin rabbine arz edilir. Bende amellerin oruçluyken arz edilmesini isterim.” (Nesai)

On bir ayın sultanı olan, içerisinde bir ömre bedel kadir gece bulunan, rable yakınlığın zirveye ulaştığı Ramazan ayı ile ilgili ise Peygamberimiz(s.a.v.) şöyle buyuruyor:

“Ramazan ayı mübarek bir aydır Allah Teâlâ, size ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin (kadir gecesinin) hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmıştır.” (Nisai)

Yine “Ramazan bereket ayıdır Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır” (Taberani) buyuruluyor.

Ayrıca üç ayları kıymetli eden sebeplerden bir diğeri ise 5 kandil gecesinin 4’ü bu aylarda olmasıdır. 

Peygamber efendimiz(s.a.v.) buyuruyor ki:

“Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaip gecesi, şaban ayının 15. Gecesi cuma gecesi Ramazan Bayramı ve kurban gecesi.” (i. Asakir)

Evet, bu aylar, bu günler ve geceler rahmetin sağanak sağanak yağdığı, fırsat Kapılarının açıldığı, tövbe imkanlarının daha bir karşılık bulduğu aylardır. Zaman sermayesi elimizden kayıp gitmekte, nice anlamsız, gayesiz ve faydasız şeyler uğruna heba edilmektedir. Bu nedenle bu ayların bizlere sunduğu imkanları bir fırsat olarak görüp, en güzel şekilde değerlendirmeliyiz.  Bu üç aylarda başımızı ellerimizin arasına alıp bir köşeye çekilerek, belki gecenin bir vaktinde uyanıp geçmiş günlerimizi muhasebeye tabi tutmalıyız:

Nereden geldik nereye gidiyoruz? Niçin yaratıldık, biz nasıl yaşıyoruz. Kime kulluk ediyor, kimin arkasından yürüyoruz. Kuran bize neyi emrediyor, biz bunlara hangi ölçülerde uyuyoruz. Allah’ın kelamı açıp okuyor muyuz; okuduğumuzu anlıyor, anladığımızı tatbik ediyor muyuz? Allah’ın nice nimetlerinden faydalanıyoruz peki şükrünü eda ediyor muyuz?  Allah’ı ve resulünü her şeyden daha çok sevdiğimizi iddia ettiğimiz halde bu sevgimizi nasıl ve ne şekilde ispat ediyoruz.

Cennetin ve cehennemin varlığına inandığımız halde bizi cehenneme sürükleyen amelleri işlemeye devam ederken hiç korkmuyor muyuz? Cennete gireceğimiz amellerimiz nelerdir.  Ölümün varlığını inkâr etmiyoruz ancak ölmeyecekmiş gibi niye yaşıyoruz. Allah’ın rızasını mı, insanların taktirini mi önceliyoruz? Riya, kibir, enaniyet haset hayatımızı karartırken, kalbimizi katılaştırırken ne yapıyoruz? Günah işlediğimizde bir mümin hassasiyetiyle üzülüyor, sevap işlediğimizde seviniyor muyuz?  Fakiri, fukarayı, yetimi, öksüsü, yolcuyu, yolda kalmışı görüp gösteriyor muyuz? Bütün bunları bir muhasebe edip kendimize gelmeliyiz.  İş işten geçmeden uyanmalıyız. 

Geçmişin muhasebesini yaparken geleceğe ümit tohumları ekmeliyiz.  Gaflet içerisinde geçirdiğimiz her gün için nefsimize hayıflanmalıyız. Onu terbiye etmek için oruçla belini kırmalı, sadakayla gücünü elinden almalı elini, kolunu, dilini bağlamalıyız. Şeytanı secdeyle öfkelendirmeliyiz. Zikir’e kalbimizi alıştırmalı, dünyevi sevgileri kalbimizden çıkarmalıyız. Ölümü tefekkür etmeli, ölüm için hazırlanmalıyız. Sukut ederek, malayaniden uzak durarak azalarımıza sekinetin inmesine vesile olmalı, ruh dünyamızı namazla oruçla, ibadet ve itaatlerle beslemeyiz.

Üç ayları bu şuur ve uyanıklık içerisine geçirmeyi Yüce Rabbim cümlemize nasip etsin.

Selam ve dua ile….

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.