Sandıkların açılması ile birlikte halkın seçimine herkesin saygı duyacağını biliyoruz. Bursa Haber Gazetesi olarak an be an seçimin nabzını hem köşe yazarlarımız ile hem de muhabirlerimizle sahada sizlerin arasında tuttuk. Bursa Milletvekili adaylarının çalışmalarını tamamen objektif yansıtığımız seçim sürecinin sonuna gelmenin huzurunu yoğun tempodan arda kalan yorgunlukla yaşıyoruz. Türkiye'nin sandıkta yaptığı demokratik seçimin sonrasında milletin ve dinamik kitlelerin beklentilerine yer vermek istiyorum yazımda. Hem sosyal medya argümanlarımızda hem de gazetemizde seçim sonuçlarına ilişkin tüm detayları bulacağınız için seçime ve seçilmişlere dair değerlendirmelerimi bir sonraki köşe yazımda sizlerle buluşturacağım. Vatandaşın sosyal ve ekonomik özgürlüklerinin tesisi noktasında ciddi adımların acilen hayata geçirilmesi gerekiyor. Elbette Kandil operasyonunun başarı ile sonuçlandırılmasının hem ardından OHAL sürecinin sonlandırılması herkesin ortak arzusu. Ekonomik kalkınmanın önünde en büyük engel olarak duran faizli borç ötelemelerin ve de taksitlendirmelerin hükümetin lugatından acilen çıkarılması gerekiyor. Daha öz bir vergi reformuna hepimiz ihtiyaç duyuyoruz. Ve elbette toplumsal barış için sosyal ve ekonomik Af olmazsa olmaz bir beklenti. Yerel dinamiklerin yarattığı yatırımsızlığın önüne geçmek adına siyasi partilerin kendilerini daha fazla halkla buluşturan örgüt ve teşkilat yapılarına bürünmeleri gerekiyor. Denetim ve sorgulayan bir yönetişim en büyük eksiğimiz. Daha sosyal ve daha sosyal medyası güçlü siyasi partilerin yerel seçimlerde şansının büyük olacağını kabul etmemiz şart. Basın ve medyayı ötekileştirilen bir bakış açısı ile yol alınamayacağını tüm partilerin ve adayların gördüğünü kabul ediyorum. Basın ve Medya ilişkileri olumsuz olan kişi, kurum, dernek ve de siyasi partiler ile iş dünyasının geleceğe dair varlık iddiasında bulunmaları ütopyadan öteye geçecek bir cümle değil. Gençlerin arttığı bir Türkiye'de işsizlik ile işçi maaşları arasında ki uçurumun en önemli geçer değeri olan 'eğitimli ama kalifiye olmayan personel' çelişkisine artık son vermeliyiz. Kalifiye personel güçlü maaş ve sosyal haklar isterken, işletmeler ucuza üretmekten ve çok kazanıp kalitesiz olmaktan vazgeçmeliler. Kurumsal alt yapısı güçlü, ticaret hacmi büyük, gelecek hedefleri gerçekleştirilebilir ve herşeyden önce sosyal sorumluluk projelerine katma değer üreten kuruluşların desteklenmesi gerekiyor. Tarım ve köylü ile çiftçi barışına imza atarken, yitirdiğimiz hayvancılık ve doğal mahsül yani GDO'suz mahsül kavramını yeniden güçlendirmeliyiz. Eğitim sisteminde on yıllardır yaptığımız hataların üzerine sünger çekmek yerine hatalı bürokratları görevden alarak ilk adımı atmalıyız. Ve yine iktidar kim olursa olsun veyahut Cumhurbaşkanı, Ankara'da ki tüm bürokratlar ile alt kadroların değişmesiyle işe başlanması gerekiyor. Yüz yılın 30 yılını ya da son 10 yılını Ankara'da aynı koltuklarda makam ve güç semirerek geçirenlerin dönemi artık bitmeli. Ve hizmet yerine hezimet üretenlerden artık vazgeçilerek liyakat öncelikli atamalara hız verilmeli. Sağlık çalışanlarının sorunlarına duyarsız kalınmamalı. Ve elbette Adalet çalışanları ile Cezaevi personellerinin artık isyan noktasında olduğunu kabullenerek sosyo ekonomik çözümleri hayata geçirmeliyiz. Özgür basın kavramını güçlendirilirken, kamu kuruluşları ile devlet yöneticilerine basın mensubu unvanı altında hakaret edilmesinin önüne geçilmesi gerekiyor. Ve elbette şantaj yayıncılığına son verilirken, BYGEM bünyesinde yıllardır süre gelen çözüm üretemeyen bürokratların yerine de daha akılcı kişiler getirilmeli. Türkiye madem topyekun bir temiz eller dönemine geçmeyi planlıyor o zaman bunu devlet ilk önce kendi bünyesinde yapmalı. Ve yine devlet vergiden taviz vererek halkın ekonomik özgürlüğünü kuvvetlendirmeli. Türkiye seçimini yaptı ve seçilenler artık Türkiye'yi ve içinde yaşayanları daha fazla birleştirmeli diyerek yarınların daha güzel olmasını temenni ediyorum.