Bursa, kimilerine göre çok şanslı, kimilerine göre ise belki de ülkemizin en şanssız şehirlerinden birisi.

İki farklı görüşünde bana göre kendilerince haklı yönleri var.

Bursa şanslı, çünkü Bursa’nın denize sahilleri var. İki tane büyük gölü var. Bu göllerinde sahillerinin yaz turizmi için kullanılması mümkün. Uludağ’ı var. Ülkemizin en önemli merkezlerinden birisi ama gelişmesine yönelik çalışmalar hep söylentilerde kalıyor.

Tarih ve kültür, medeniyet başkenti unvanı var.

Tabi, bütün bunların turizme kazandırılması için öncelikle tanıtım gerekli.

Bursa şansız, çünkü denizleri ve sahillerinde kirlilik oranları dünya sağlık örgütünün kabullerinin çok üzerinde çıkıyor.

Bursa şansız, Çünkü, dünyanın en güzel ada köyü olabilecek bir özelliliğe sahip Uluabat’ta siyasi rant turizm rantından daha önde geliyor.

Bursa şanssız, çünkü termal kaynakların suların değerlendirilmesi ve turizme yönelik yatırımlarla halka sunulmasında sınıfta kaldık.

Bursa şanssız; çünkü senelerdir hızlı tren bitirilmedi. Çevre yolları tam olarak bitirilmedi. Kent merkezinde turizme hizmet sunacak otoparklar yok denecek kadar az. Bursa’nın tarihi çarşı ve hanlarının etrafında otopark ihtiyacı o kadar fazla ki, yerel yönetimler senelerdir bu konuya çözüm getiremedi. Var olan iki ayrı katlı otopark ise özelleştirilip satıldı. Şimdi, fiyatlardaki artış yüzünden esnaf bile işyerlerine araçlarıyla gelip gitmeye korkuyor. Bu konuda, çarşı esnafına sorduğumuzda “bir dokun, bin ah işit” türünden cevaplar alıyoruz. Örnek, katlı otoparklar özelleştirilmeden veya satılmadan önce aylık abonman ücreti 170 TL imiş. Şimdi 270 TL olmuş.

Zam yaptık, oldubitti…

Bursa ve turizm konusunda bana göre potansiyel her zamanki gibi çok fazla. Fakat bu potansiyelin faal hale, işler hale getirilip dünya turizminin önüne sunulmasında ve bu öncelik belirlemede sıkıntılar var. Turizmle ilgili Bursa’da pek çok toplantı yapılıyor. Fikirler ortaya atılıyor. Bir bakıyorsunuz, turizm konusunda ortak görüş ve ortak işbirliği yok. Birileri sağlık turizmini ön plana çıkarırken başka birileri de kaplıca turizmi desteklenmeli diyor. Bir başkaları ise dağ turizmi, diğerleri ise deniz ve göl, yaz turizminin desteklenmesinden dem vuruyor. Tarihi ve kültür turizmi konusunda ise pek olumlu veya olumsuz görüş belirten yok. Onlar, sadece gezi turizmi ile ilgileniyorlar. İç ve dış turistler gelsinler, bir Tophaneyi, bir de Ulucamiyi görsünler yeter mantığı ile tarih ve kültür turizmi Bursa’ya ne kadar faydalı olur?

Bu konu çok geniş ve çok tarafı dikenli tel gibi dokununca insanın eline batıyor.

Neyse ki, turizm konusunda ülkemizde hepimizi sevindiren neticelerle karşılaşıyoruz.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerine göre Türkiye'deki turizm gelirinin ülkenin ekonomik büyümeye katkısı yüzde 4,3 olarak görüldü.

Turizmin ekonomik büyümeye en fazla katkı sağladığı ülke ise yüzde 11,1 oranla İspanya olarak kayıt altına alındı. İspanya'yı da 9,2 ile Portekiz takip ederken, yüzde 8,6 ile Meksika izledi. Buna karşın listedeki en düşük turizm katkısının yüzde 1,2 ile Polonya'da olduğu gözlendi.

Türkiye'nin ekonomik büyümeye turizmin etkisi bakımından, Almanya, Birleşik Krallık, Avustralya, ABD, Kanada, Japonya ve Polonya'nın önünde yer alması ise dikkat çekti. Ülkemize gelen turistlerin en fazlası Almanya’dan. Sonrasında ise Rusya ikinci sırada yer alıyor.

Turizm konusunda ilerlemek ve turizmin ekonomik getirilerinden faydalanmak için en başta ulaşım sorunlarının aşılması, hizmet sektörünün ise halkın ihtiyaçlarına göre yatırım yapması gerekiyor. Siz, ne kadar fazla 5 veya daha yüksek yıldızlı otel yaparsanız yapın, turistlere şehirde vakit geçirecek tarih, kültür, eğlence vs imkanları sunamazsanız, sınıfta kalırsınız. Otellerde turist konaklaması beklenirken sinek avlamakla vakit geçirirsiniz…