Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Tünel

Yazının Giriş Tarihi: 15.02.2015 00:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.02.2015 00:46

 

Şimdi var mı bilmiyorum, eskiden lunaparkta korku tüneli vardı. Bir kapısından vagona binilir, ışıklı, sesli hatta hiç unutmam tavandan baş hizasına kadar sarkan küçük kum torbaları, ille de iskelet figürü ile çeşitli korku öğeleri serpiştirilmiş yolculuktan sonra diğer kapısından çıkılırdı. Aslında korku tünellerine girmekteki amaç kız arkadaşların korkarak yaklaşmasını sağlamaktı ama söylenmezdi hiç.

Günümüz marketlerini bu korku tünellerine benzetiyorum ben. Malum onlarında biri giriş, diğeri çıkış iki kapıları var. Girilenden çıkılmaz, çıkılandan girilmez. Vagonları da arabaları. Tek fark aydınlıkları ve korku öğelerinin farklı olması. Fark adına etiket denmesi.

“Bakalım neler gelecek başıma” diye düşünerek adım atılıyor kapısından. Ürkek adımlarla reyonlar arası tura başlanıyor. Hafıza biraz kuvvetliyse bir önceki alışverişte görülen etiketlerin, büyüdüğü hemen fark ediliyor. (Sahi etiketler ne kadar çabuk büyüyorlar. ) Alınlarda ter damlacıkları belirmeye başlayarak adımlama devam ediyor. Reyonlar ana tüketim maddelerine dönüştükçe, etiketlerin büyüklüğü daha bir belirginleşiyor. Önünde durup bakakalınıyor. İnsan ona bakarken zihni astral seyahate çıkıveriyor fark ettirmeden.

Doğru ev sahibinin çatısından içeri süzülüyor. Alaka? Alaka şu, etiketin üstündeki rakam, asli ödemeleri hatırlatan beyin kıvrımını tetikliyor. Sonrası elektrik, su, doğal gaz, çocuğun okulu, hanımın doktoru, babanın peyniri, daha niceleri kervan olup sıralanıyor. İşte orada film kopuyor, reyonun raflarını kervanın yükleri olarak görülmeye başlanıyor. Alınlaradaki ter damlacıkları da yoğunlaşarak konsepti tamamlıyor. Büyümüş her etiket bir ödemeye tekabül ettiğinden, korku yavaş yavaş dehşete dönüşüyor. Alışveriş keyfi (!) alışveriş kabusu olup çıkıyor.

Marketler büyük, dolayısı ile adımlar çok oluyor. Bazı reyonlara pas vermeden geçiliyor, özel isteklere de umursamaz bir havaya bürünülerek, ıslık eşliğinde ‘tut ki yedim’ deniliyor. Elzem ihtiyaçlar haince sırıtarak bakıyorlarmış gibi gelmeye başlıyor. Hadi biri atlandı, ikinci de savuşturuldu ama üçüncü eve girme parolası. Alındı alındı, alınmadı, hanım alındı. Mesafe ilerledikçe sepetin boşluğu daha bir belirginleşiyor. Kasa da tuş olmamak için, alınanların toplamı ezberlenmeye çalışılıyor. Ama ne fayda korku, kilitlemiş bir kere, ezber mezber kalmıyor.

Bir sürü asık suratlı ve korkmuş insan, arabaları tekmeler gibi iterek market koridorlarındaki o zorlu yolculuklarına devam ederken, genellikle çok ucuz olması gereken bir ürünün indirilmiş fiyatını söyleyen bir anons duyulur sıkça; hafıza derhal devreye girer ve indirim fiyatının bir önceki alışveriş keyfinden (!) farklı olduğunu fısıldayıverir insafsızca. Kısacası yeni bir korku konusu oluşmuştur indirimden de.

Korku ‘bu böyle giderse naaparım’ sorusuna kilitlenirken, yanıt henüz yazılmadığı için, sırasını bekleyen ürperti sahne alır. Artık tamamdır. Tüm unsurlar bir araya gelmiş, kişi allak bullak olmuştur. İçten içe bir ses yankılanır kulaklarda, ’tamam cesursun, ama çık artık şurdan.’ Yok o kadar kolay değildir çıkıvermek. Hele elde yarısı bile tamamlanmayan bir liste varsa hiç kolay değildir. Türk insanının manevi gücü pazarlık yeteneği de sökmez burada. Etiket ne diyorsa odur. Mahkemeye versen değişmez. Diyardan gitmek mümkün olmadığından çaresiz deve güdülecektir. De, devenin inadını kıracak sabır kimde var ki.

Son tur finişe doğrudur. Finişte tamamen duygusal anlar yaşanır. Bazen bembeyaz, bazen kıpkırmızı ama genellikle mos mor bir yüz şekli ve korkudan kısılmış ses tonu ile yaklaşılır kasaya. (her halde, olayı tamamlasınlar diye genellikle asık suratlı elemanları kasalara koyarlar) Ürünler ‘dııt’sesi ile kasadan geçmeye başladıkça korku artık tavan yapmıştır. Bazen kasiyerin yekunu söyleyen sesi bile uğultu halinde gelir kulağa. Cepteki buruşuk birkaç lira, el sallarken geride kalan bozukluklara, poşetlerin dolmadığına dair ‘bip’lemeler eşliğinde kapısı açılır tünelin.

Beden atılır gibi çıkarılır dışarıya. Korku yerini hafif bir rahatlamaya bırakır. arda bakmadan seri adımlarla derhal oradan uzaklaşılır. Yeni korkulara doğru yelken açılır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.