Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Tüketikçe Tükeniyoruz

Yazının Giriş Tarihi: 04.01.2019 00:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.01.2019 00:08

Harcama kültürü öyle değişti ki, adeta tüketme bir hobi şekline dönüştü günümüzde. Tükettikçe var olacağını, itibar göreceğini düşünen insanlarla dolu her taraf…
Kapitalizmin istediği işte bu; tüketmek, tüketmek ve yine tüketmek… Ancak tükettikçe mutlu olmak mümkün mü asıl bunu sorgulamak gerek. Çünkü tüketenler parayı bile bu gaye ile kazanıyorlar. Yani tüketmekten başka mutlu olamayacaklarını zannediyorlar.

Temelde böyle bir gaye ile yapılan, çılgınlık diyeceğimiz dereceye ulaşan alış veriş hastalığı insanları adeta esir almış durumda.  Zaruri kabul edilen ihtiyaçlar yokluk zamanında söz konusu olması gerekirken ihtiyaçların şekli ve muhtevası değiştiğinden biri için ihtiyaç kabul edilen şey başka biri için lüks olarak görülüyor. Kapitalist sistem insanı sömürmek için ilk önce insanların eline ihtiyaç listesi verir, insanları bu listeyi zaruri ihtiyaçlar içerisinde değerlendirmeye zorlar, bunu kabul ettirmek için çeşitli yöntemleri kullanır, başarılı olduğunda yani insanlara o listeyi almalarını kabul ettirdiğinde sömürmeye başlar. Tüketmek için yaşama inancı böylece zihinlerde yer eder.  Bundan belli kesim kazanırken kahir ekseriyeti kayıp ettikçe eder.  Sömürülenler için alış veriş zaman geçirmenin, hobi gibi değerlendirilmenin adını alır.   Ucu bucağı görünmeyen alış veriş kuyrukları mağazaları tıklım tıklım dolduran insanların hali bu tuzağa düşüldüğünün bir göstergesidir. Bir spiker soruyor bir mağazada alış veriş yapan insanlara. “Benim en sevdiğim hobi alışveriş yapmak” diyor bir bayan. Başka birisine “boş zamanınızda ne yaparsınız” dediğinde “boş zamanlarımda alış veriş yaparım” diye karşılık veriyor.
Törenlerde, düğün, derneklerde kırılan tabak kadar itibarlarının artacağını düşünen, alabildiğine yenmeyeceğini bile-bile yemekler hazırlayan insanlara ne demeli? 
İnsan nasıl olurda alış verişi hobi olarak yapar. Eğlenmek niyetiyle tabak, çanak kırmanın yakmanın, yıkmanın nasıl bir ruh haletinin sonucu olabileceğini bir düşünün!  Hâlbuki hobi boş zamanda günü geçirmek için ekstradan bir meşguliyettir. Zaman geçirme niyetiyle para harcama gereği duyuyorsa, kırmayı dökmeyi, alabildiğine saçıp savurmayı, israf etmeyi farklı olmanın kriteri addediyorsa bir insan onun altında farklı problemlerin yattığı kesin.

İnsan maddi ve manevi şeylerden müteşekkil bir varlıktır. Aslında huzur ve saadet manevi yönünü oluşturur insanın. Bunu yakalamak için daha fazla tüketmeyi tercih eden insanlar manevi bir kazanım elde edemediklerinden huzursuz oluyorlar. Yani tükettikçe tükenen bir insan haline geliyorlar.  Çünkü mal üstüne mal biriktirmek, ihtiyaç olmadığı halde daha fazla alış veriş yapmak kanaat duygusunu da yok ediyor. Kanaat olmayınca ihtiras hâkim oluyor, ihtiras ve dizginlenmeyen isteklerde insanı huzursuz etmeye yetiyor. Fakir olduğu halde kanaat sahibi olan insanların çok huzurlu; zengin olduğu halde doyumsuz olan insanların ise çok mutsuz olduğu araştırmalar neticesinde ispat edilmiştir. Onun için en büyük zenginliğin kanaat olduğunu bilmeliyiz.
Düşünün kendini modaya endeksleyen fakat bir şekilde o yılın modasını alamayan insanların tükenişini, başkaları yıllardır aynı moda koltuğu kullandığını gördüklerinde ne derler diye ezilen insanların ezikliğini.
Son model araba alamayan bir insanın, eski model arabayla belli bir zaman idare edememesi tükenmek değil de nedir? Bir lokma ekmeye muhtaç olan insanların arasında  “bir villam ve yazlığım niye yok, benimde yatım katım olmalı” deyip huzuru bir türlü yakalamayı beceremeyen insanların ruhları ve psikolojileri yıpranmıyor mu? Yiyebildiği kadar yiyip, yeme hastalığına yakalanan,   sonra hasta olmak için harcadığı paranın daha fazlasını zayıflamak için diyetisyenlere akıtan insanların huzursuzluğu yoklukta değil, bizzat varlık nedeniyledir unutmamalı!   

Hâlbuki İslam zenginliği, cömertliği tavsiye ederek saf ve zararsız hale getiriyor. İhtirasları emanet bilincini yerleştirerek frenliyor. Başkaları için fedakârlık yaparak huzur ve saadetin yolunu gösteriyor, insanın bedenini değil ruhunu besliyor, doyumsuzluğunu yokluk aynasından baktırarak tedavi ediyor. Kanat zenginliği ile asıl zenginliğin tadı ve lezzetine varmamızı istiyor.  Kendinden aşağıda olanlara nazar etmeyi isteyerek daha fazla sahip olma duygusunu ve ihtirasını şükür ve sabırla alt etmeyi denememizi istiyor.  Dünyanın paranın pulun sadece vesile olduğunu, gaye olmadığını vurgulayarak insanın asıl hedefini ebedi âleme döndürüyor. Dünyanın,  insanın gönlünde yer etmesini istemiyor.  Çünkü dünya sevgisi gönle hâkim olursa o gönül ıstırap duyar. İnsan fani olduğundan, fani olan onu tatmin etmiyor. İnsanın ihtiyacı ruh eksenli olduğundan maddiyat yeterli olmuyor. Bugün bu kanaat eksikliği nedeniyle ve diğerkâmlık olmadığından insanın sahip oldukları insana yetmiyor. Duymuşsunuzdur, bir gün villasında kendini asan nice zenginlerin haberlerini. Paraya, para demeyen, nereye harcayacağını şaşırıp bir tabloya milyon dolarlar verip ailesiyle bir türlü huzuru yakalayamayıp eşinin katili olan insanları.  Bir tarafta bir insan düşünün! Kanaatkârdır;  para sevgisini gönlüne sokmayan, bulunca şükreden bulamayınca sabredip hayatı iman ve teslimiyet rahatlığıyla geçiren  bir insan. Öte tarafta varlığın arasında fakirlikle mücadele eden, dünyada yaşamak kendine ağır gelen insanları. Hangisi daha akıllıca ve huzurlu?
Evet, huzur ve saadeti yakalamak istiyorsak elimizde olanla yetinmeyi, olmayana ihtiras beslememeyi öğrenmeli, israftan sakınmalı, cimrilikten uzak durup paylaşmanın lezzetini tatmayı denemeliyiz. Kısaca; tükenen toplum olmaktan kurtarmak için ruhumuzun ihtiyaçlarına ağırlık vermeliyiz vesselam…
Selam ve dua ile…

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.