Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

THE BURSA OLUR MU EL BURSA..?

Yazının Giriş Tarihi: 28.03.2017 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.03.2017 00:02

Bursa’da ki traji komik halin fakındasınızdır. Caddeler, sokaklar, iş hanları, AVM’ler kısaca her yer yabancı isimli tabelalarla dolu. Gerçi bu sadece Bursa’ya özgü değil hemen her kentimiz bu durumda. Düşünüyorum da, yabancı dil bileninin bu denli az olduğu ülkede tabelalar neden İngilizce vs isimlerle dolu? 2015 senesinde yazdığım bir yazıya giriş paragrafım böyleymiş. Yazının adı da THE BURSA…

Hiç düşündünüz mü, bir toplum asla hakim olmadığı bir dile neden bu kadar yaslanır?

Acaba isim yabancı olunca müşteriler daha mı rahat alışveriş ediyorlar. Ya da ben farkında değilim de, herkes İngilizce mi konuşuyor? On küsur yıl yabancı dil okutup, o dili asla öğretemeyerek Miss, Mrs Braun’da takılı kalan bir ülke için garip değil mi durum?

Elbet sistemini dil öğretmek üzerine kurmuş eğitim kuruluşlarını tenzih ediyorum ama vaziyetin garabeti de ortada.

Uluslararası markalara sözüm yok. Onlar tüm dünyada adları ile kabul görüyorlar da, sebze meyve shopping ne oluyor, işte onu anlayamıyorum. Gerçi Roze Gül’ü de henüz çözebilmiş değilim ama Yeşil Garden herhalde İngilizleri ağırlamak için kurulmuş bir işletme. Zannımca işletmeciler, işletmelerine yabancı kökenli isimler koyarak, yerli müşteriyi değil de, turistleri hedefliyorlar. Ya da eski canti takılıyorlar. Gören yabancı dilde tabela asan esnafa vergi muafiyeti var sanacak. O kadar yani… Kalburüstü lokantalarda ise menüyü garsonlar bile okuyamıyor, dilleri dönmüyor gariplerin. İyi de bakın istatistiklere Bursa son yıllarda kaç Latin dili konuşan turist ağırlamış görün. Tabelasında kocaman yabancı isimler bulunan dükkanların çalışanlarının Türkçeyi bile zor konuştukları bir ülkede aslında söylenecek çok şey yok. İş artık özenti olmaktan çıkmış, sosyal bir sorun haline gelmiş. Eloğlu kendi ülkesinde bir başka dilin konuşulmasına bile sıcak bakmazken, bizim bu konudaki canhıraş çabamızı ne ile açıklayabiliriz bilmem. Lütfen dikkat ediniz, bir yerden bir yere giderken kaç tane yabancı dilde yazılmış tabela göreceksiniz. Bir de Türkçenin ırzına geçilerek yazılanlar var ki, bence bunlar dava konusu olmalı. Ne demek, sısh köfte, demli çay, börekchi? Nasıl bu kadar rahatça ve hoyratça oynayabiliyorlar Türkçe ile anlamak mümkün değil.

Yıl 2017; The Bursa yerini muhafaza ediyor ve artık bir artikeli daha var Ulu Şehrimizin. Dilimiz de olmasa da…

Günden güne artan Arapça yazılmış tabelaların gözünüzden katçığını hiç sanmıyorum;

Hadi bu İngilizce ve sair garabete alıştık diyelim; Sayıları gün geçtikçe artan Arapça tabelalara ne demeli? Çıkın şehre bakın; İngiliz kolonisi bir Arap kentindeymiş gibi hissedeceksiniz kendinizi.

Misafirperverlik iyi de nereye kadar?

Diyelim Nilüfer’de oturuyorsunuz, iş yeriniz Heykel’de. Başka bir ilden bir misafiriniz geldi, yatıya kaldı, siz ona iş yerinizi tarif ediyorsunuz. Hadi gelen de dayınız Arif Bey olsun.

- Arif Dayı, bizim Reinbow sitesinden çık sağa dön Blue Angel diye bir manifaturacı var, hemen Şam lokantasının yanında, rahat görürsün Arapça tabelası var. Onu görene kadar yürü. Oraya gelince hemen karşıya geç Madame Glory diye bir afili bir restourant göreceksin, aslında yıllardır esnaf lokantasıydı bulamazsan böyle sor birilerine. Al onu soluna yürümeye devam et, Cafe de Moon’u görünce, bil ki istasyona geldin. Emin olmak için kaldır kafanı tam karşıya bak, kocaman Plaza of Cıty yazısını görüyorsan istasyondasın demektir. Onun yanın da bir de Colarado Hall var ama sana o yeter.

Bin trene Fomara’ya kadar gel, orada in. Çık alt geçitten The Butterfly diye bir çay evi var, Çay evi dediysem bildiğin sabahçı kahvesi, adı yanıltmasın. Yürü oradan dümdüz taa Öz Turnusola’a kadar hiç bi yere sapma.O yol seni Navarro Cıty’e getirecek. Al işret Lokantası ile dip dibe; Hemen bulursun. Gir oradan çarşıya Rafet Amcanın ölümünden sonra oğullarının adını değiştirdikleri İnegöllü Raphet Master’in önünden yukarı çık. Çok değil elli metre sonra pidechi Brader çıkacak karşına hiçbir yere sapma, Çay Hause’ye gelince dur. Karşında simit Land’ı göreceksin. Çık onun önündeki merdivenlerden, Sunflover çiçeksini al sağına, yürü. Sılver Haus gümüş Takıcı var. Onun önünden karşıya geç, Garage oto yıkamayı sor. Hemen gösterirler. El bişey şekerlemecisin yanında; Tabela Arapça ama anlarsın. Oto yıkamadan sonra sırası ile, Mantı Haus, Rıza Burger, Çigh Köf’te, Prıcıss Bebe ve Simitos Ayranos’u geç geldin sayılır artık; Bak soluna Halep kuyumcusu olacak. Gerçi onun tabelası da Arapça ama Halep’i Türkçe yazmış.

Hani yolda canın çeker, şekerin düşer maazallah diye söylüyorum Mahnuse Tatlıcısından biherise ye ben bayılıyorum Traliçe gibi.

Her neyse on metre daha yüründün mü, bizim Tri Tower Plaza karşında. Ama şaşırma Aslında bitower var ama havalı olsun diye tabelaya Tri yazdık. Zaten bina da dört katlı. İnformation yazan yerde Abdullah abi var, aynı zamanda hanın valesi de olur kendisi. Ben ona ofisin anahtarını bırakacağım, hani sen geldiğinde olmazsam diye. Gerçi Asistanım olur ofiste ama yoksa mutlaka arka sokakta ki, Crayz Red’e yemeğe gitmiştir. Steak Burgere bayılır kerata. Sen çık keyfine bak. Ben Cıty Folever’daki işimi bitirir bitirmez gelirim. Sonra beraber Tarihi hana gider Teraace Cafê’de birer avakadolu nargile içeriz. Akşama da dağ yolunda ki, Kehend’in pischir’de barbekü keyfi yaparız. Nasılsa Yarın Hollıday.

Offf…

Kabus gibi. Ben bilerek abarttım. Ama gerçekten abartanlar bunu bilmeyerek yapıyorlar ya ona yanıyorum.

Sahi olur mu The Bursa, EL Bursa ?

Yeşil Bursa tarih oldu da…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.