Ülkemizin durumu malum. Yükselen Türkiye'yi aşağıya çekebilmek için çok sayıda terör örgütüyle saldırıyorlar. Etrafımız zaten ateş çemberi. Hemen yanı başımızda devlet otoritesi olmayan çok büyük başıboş topraklar var ve bu durum her türlü terör yapılanmasına elverişli ortamı sağlıyor.

Mevcut terör örgütlerinin durumu

Türkiye'nin en uzun süredir mücadele ettiği terör örgütü PKK ve birde onun alfabede harf bırakmayan yan kolları var.

Son yıllarda özellikle güneyimizde sıkıntı çıkaran ve sansasyonel eylemler yapmaya çalışan DAEŞ var.

Zaman zaman gündeme gelen ancak uzun zamandır sesi soluğu çıkmayan bir DHKPC var.

Bugün için öne çıkan bir diğer terör örgüt de FETÖ. 15 Temmuz'daki kalkışmadan sonra FETÖ'nün artık silahlı bir eylemde bulunması mümkün değil ama bazı küçük gruplarıyla ses getirecek suikast girişimlerinde bulunabilirler.

Ordumuzun gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı Operasyonu'ndan sonra sınırımızdan oldukça uzakta kalan DAEŞ'in de bundan sonra ülkemizde büyük bir eylem yapma imkanı çok azaldı.

Geriye yine en etkili terör örgütü olarak eski baş belamız PKK kaldı. Bunu gören Türkiye düşmanları da o yüzden tam destek verdikleri bu cani sürüsünü sürekli üzerimize salıyorlar.

Mücadele yöntemimiz

PKK ile uzun yıllara dayanan çatışmalar olmasına rağmen maalesef belli dönemlerin dışında bu örgüte etkili operasyonlar yapıl(a)madı. Çözüm sürecinin sonlanmasının ardından geçen iki yıla yakın sürede yaklaşık 5-6 bin civarında terörist öldürüldü ama hala hain eylemlerine devam ediyorlar.

FETÖ'cü subayların temizlenmesiyle, eskiye göre özellikle de son 2-3 ayda terör örgütüne çok ciddi zayiat verdirildi. Eskiye göre çok daha başarılı operasyonlar yapıldığı ortada. Bu noktada özellikle yerli silahlarımızın birer birer devreye girmesinin etkisi var. Özellikle de kendi İHA'mızı yapmış olmamızın ve artık milli İHA'mız Bayraktar'ı silahlı olarak da kullanabiliyor olmamamızın önemi büyük.

Terörle mücadelede son yıllarda yapılan en akıllıca iş ise, artık sıcak çatışma bölgelerinde profesyonel birliklerin konuşlandırılması. 

Verdiğimiz şehitler elbette ki canımızı yakıyor ve şehit haberi alan ocaklara ateş düşüyor ama eğer mücadele bu kararlılıkla sürdürülürse hiç bir terör örgütünün Türk Ordusu karşısında uzun süre direnme şansı yok.  

 

Gönlümden geçen mücadele

Yukarıdaki satırlarda söz ettiğim mücadeleyi takdir ediyorum ve elbette ki ordumuza güveniyorum ama yapılacaklar sadece bunlarla sınırlı mı olmalı? Elbette hayır.

Bir devletin karşısına dikilen terör örgütüyle sadece o devletin ordusu mücadele ederse, o mücadelede başarı sadece sınırlarda ve sıcak çatışma bölgelerinde olur. Madem ki, devlete karşı bir terör saldırısı var o zaman devlet de tüm organlarıyla bu hain yapıya ve arkasındaki devletlere hesap sormalıdır. Sadece polis, asker, mit görevlisi yetmiyor. Başta maliye ve dışişleri olmak üzere tüm kurumların da terörle mücadelesine ihtiyaç var.

Terör örgütün en önemli kaynağı nedir? Bu kadar silahı nasıl alıyor? Finans kaynaklarını nereden buluyor? Eleman ihtiyacını nasıl temin ediyor? Tüm bu soruların cevaplanması ve ardından; para, silah ve insan kaynaklarının kurutulması gerekiyor. Bu örgüte yardım eden devletlerin de bağlantıları ortaya dökülüp uluslararası arenada hesap sorulmalı, sonuç alınamazsa başka şekilde mutlaka karşılığı verilmeli.

Eğer ki, bir örgüt bizim karşımıza çıkıp başkaldırmışsa, önce o örgütün başını kesmemiz lazım. Yıllardır düşünürüm, bin yılı aşan bir devlet geleneğine sahip Türkiye Cumhuriyeti Devleti, her giden yerli ve yabancı gazetecinin rahatlıkla görüşüp röportaj yapabildiği, yeri yurdu bilinen bu elebaşlarını neden tek tek temizlemez? Bu sorunun cevabını bilen varsa ne olur bana da anlatsın...