Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Tarım ve Hayvancılığın geleceği… (1)

Yazının Giriş Tarihi: 04.08.2014 02:15
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.08.2014 02:15

 

“Türkiye tarımda kendi kendisine yetebilen dünyadaki 7 ülkeden birisidir” diye eskiden beri hep söylenir. Kulağa hoş geliyor aslında AMA…

Bu “ama” önemli.

Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker birkaç yıl önce MÜSİAD tarafından düzenlenen bir toplantıda, “Kendi kendine yeterlilik diye bir şey söylüyorlar. Öyle bir şey yoktu. Hiç bir zaman da yoktu. Kim söylediyse Türkiye'ye yanlış bilgi verdi. Olduğunu kabul etsek bile geriye kalan 6 ülkenin üç tanesini bana biri çıksın söylesin inanayım. Yok öyle bir şey. Çünkü böyle bir kavram ölçüsü yok. Kişi başına yılda 20 kilo mu, 2 kilo mu domates yetiyor? Bunun ölçüsü ne? Kim, neye göre koydu?” demişti.

Bugün baktığımızda tarımın GSYH’daki payının yüzde 10’lar seviyesinde olduğunu görüyoruz.

Halen ülkemizde,

Nüfusun 1/3'ü tarımsal faaliyetlerle geçimini sağlamaktadır,

Çalışan her 4 kişiden biri tarımda çalışmaktadır,

Tarım üretimi yıllık 62 miyar doları aşmış durumdadır,

Türkiye'deki endüstri tesislerinin büyük bölümü tarımsal maddeleri hammadde olarak kullanmaktadır. Bu durum, sanayinin gelişmesinde büyük önem taşımaktadır.

Tarımsal ihracatımız 16 milyar dolar ile toplam ihracatımızda yüzde 11 gibi bir paya sahiptir. İhracatımızda fındık, turunçgiller, pamuk, tütün, yağ bitkileri, zeytin ve çay gibi tarım ürünleri önemli yer tutmaktadır.

Ama, sanayileşme ve kentleşmeye bağlı olarak tarımın ekonomi içindeki payı giderek azalmıştır. Bu durum sanayileşmenin bir sonucudur. Tarımın gerilemesi ya da ihmal edilmesi demek değildir. Kaldı ki, tarım hâlâ Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahiptir.

Buna karşılık yine bir süre önce ATO tarafından yayınlanan bir raporda 100 ülkeden tarımsal ürün aldığımız, Mısır'dan pirinç, Rusya'dan buğday, Fransa’dan arpa, Ukrayna’dan mısır, Sri Lanka’dan çay, İtalya’dan bakla, Çin’den sarımsak, Panama’dan muz, Meksika’dan nohut, Kanada’dan mercimek ithal edildiği yazılmıştı.

Aynı şeyleri hayvancılık için de söylemek mümkün.

Güvenilir gıda arzı ve güvenliğini sağlamak ve insan beslenmesinde en değerli ürün grubuna sahip olan hayvansal kökenli ürün talebini karşılamak, temel tarım politikaları arasında yer alması nedeniyle hayvancılık gelişmiş ülkelerde bir endüstri ve ekonominin ayrılmaz bir parçası olmasına rağmen, ülkemizde geleneksel tarım kültürü içerisinde hayvansal üretim, bitkisel üretimden sonra gelmektedir.

Türkiye’de hayvancılık, artan nüfusun beslenmesinde ve endüstri hammaddesi olması açısından önemli bir yer tutar. Tarımsal üretimin yüzde 25, ulusal gelirimizin yaklaşık yüzde 20’si hayvancılıktan sağlanmaktadır. Dış ticaretimizde hayvancılık yüzde 15’lik bir paya sahiptir.

Hayvancılık kesintisiz bir üretim dalı olup, üretimin sürdürülebilir olması için yoğun bir iş gücüne ihtiyaç duymakta ve büyük bir istihdam kaynağı da oluşturmaktadır. Bu çerçevede, hayvancılık sektörü, önümüzdeki dönemlerde de ülke ekonomisi ve insan beslenmesindeki önemini artırarak sürdürecektir.

Kısacası, tarım ve hayvancılık sektörü, Türkiye ekonomisi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden de lokomotif sektörlerin başında gelmektedir. OECD geçen yılki raporunda Türkiye’yi dünyanın 7. tarımsal gücü olarak açıklamıştır. Türkiye’nin hedefi ilk 3’te yer almaktır.

Nitekim Türkiye’nin 2023 hedefleri arasında tarım ve hayvancılık sektörü ayrı bir yer tutmaktadır.

Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı 2023 yılında tarımsal üretimin 150 milyar dolar, ihracatın ise 30 milyar dolar olacağını öngörmektedir.

Bu tespitlerden sonra hedeflere ulaşmak için yapılması gereken çalışmalara bir sonraki yazımızda değineceğiz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.