Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Tanzanya Canavarı

Yazının Giriş Tarihi: 13.09.2018 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.09.2018 00:02

Şimdi var mı bilmiyorum,eskiden Luna parkta korku tüneli vardı.

   Bir kapısından vagona binilir,ışıklı,sesli hatta hiç unutmam tavandan baş hizasına kadar sarkan küçük kum torbaları, ille de iskelet figürü ile çeşitli korku öğeleri serpiştirilmiş yolculuktan sonra diğer kapısından çıkılırdı.

  Kız arkadaşlarımızın bu tünele bizimle girmeleri konusunda çok ısrarcı olurduk.Korkup çığlık atacaklar biz de tüm cesaretimiz ve korkusuzluğumuzla onlara hava atacağız.(aslında en az onlar kadar tırsardık ya)

  Günümüz marketlerini bu korku tünellerine benzetiyorum ben.Malum onlarında biri giriş,diğeri çıkış iki kapıları var.Girilenden çıkılmaz,çıkılandan girilmez.Vagonları da arabaları.Tek fark aydınlıkları ve korku öğelerinin farklı olması.Farkın adına da etiket denmesi.

Artık marketler Cangıl ormanları gibi.Hem maddi hem manevi tehlikelerle dolu.

Bendeniz her defasında ’’Bakalım neler gelecek başıma’’ diye düşünerek adım atılıyor kapılarından.

Ürkek adımlarla reyonlar arası tura başlanıyor.Hafıza biraz kuvvetliyse bir önceki alışverişte görülen etiketlerin,büyüdüğü hemen fark ediliyor.(Bazen henüz marketin içindeyken bile büyüyen cinsten olanları bile var).Alınlarda ter damlacıkları belirmeye başlayarak adımlama devam ediyor.Reyonlar ana tüketim maddelerine dönüştükçe,etiketlerin büyüklüğü daha bir belirginleşiyor.Küçücük kağıt parçaları Tanzanya Canavarına dönüşüyor.Önlerinde durup bakakalınıyor.İnsan ona bakarken zihni astral seyahate çıkıveriyor fark ettirmeden.

   Doğru ev sahibinin çatısından içeri süzülüyor.Alaka?Alaka şu,etiketin üstündeki rakam,asli ödemeleri hatırlatan beyin kıvrımını tetikliyor.Sonrası elektrik,su,doğal gaz,çocuğun okulu,hanımın doktoru,daha niceleri kervan olup sıralanıyor.

  İşte orada film kopuyor,reyonun raflarını kervanın yükleri olarak görülmeye başlanıyor.Alınlarda ki  ter damlacıkları da yoğunlaşarak konsepti tamamlıyor.

  Büyümüş her etiket şişirilmiş bir ödemeye tekabul ettiğinden,korku yavaş yavaş dehşete dönüşüyor.Alış veriş keyfi(!)alış veriş kabusu olup çıkıyor.’Ay şekerim en büyük hobim markete gitmek’ geyiğinde ki hobi fobi oluveriyor.

   Marketler büyük,dolayısı ile adımlar çok oluyor.Bazı reyonlara pas vermeden geçiliyor,özel isteklere de umursamaz bir havaya bürünülerek,ıslık eşliğinde ‘tut ki yedim’ deniliyor.Elzem ihtiyaçlar haince sırıtarak bakıyorlarmış gibi gelmeye başlıyor.Hadi biri atlandı,ikinci de savuşturuldu ama üçüncü eve girme parolası.Alındı alındı,alınmadı,hanım alındı.

 Mesafe ilerledikçe sepetin boşluğu daha bir belirginleşiyor.Kasa da tuş olmamak için,alınanların toplamı ezberlenmeye çalışılıyor.Ama ne fayda korku,kilitlemiş bir kere,ezber mezber hakgetire.Hafıza kilitleniyor.

   Bir sürü asık suratlı ve korkmuş insan,arabaları tekmeler gibi iterek market koridorlarında ki o zorlu yolculuklarına devam ederken,genellikle çok ucuz olması gereken bir ürünün indirilmiş fiyatını söyleyen bir anons duyuluyor sıkça;hafıza derhal devreye giriyor ve indirim fiyatının bir önceki alışveriş keyfinden(!)farklı olduğunu fısıldayıveriyor insafsızca.Kısacası yeni bir korku konusu oluşuyor indirimden de.

    Korku ‘bu böyle giderse naaparım’sorusuna kilitlenirken,yanıt henüz yazılmadığı için,sırasını bekleyen ürperti sahne alıyor sonrasında.Ve puzzle tamamlanıyor .Tüm unsurlar bir araya gelmesi ile iyice  allak bullak olunuyor.İçten içe bir ses yankılanıyor kulaklarda,’tamam cesursun,ama çık artık şuradan’.

Ama yok o kadar kolay değil çıkıvermek.Hele elde yarısı bile tamamlanmayan bir liste varsa hiç kolay değil.Türk insanının manevi gücü pazarlık yeteneği de sökmüyor burada.Etiket ne diyorsa o oluyor.Mahkemeye versen değişmiyor.Diyardan gitmek mümkün olmadığından çaresiz deve güdülüyor.De,devenin inadını kıracak sabırın kimde kaldığı bilinemiyor.

     Son tur finişe doğru.Finişte tamamen duygusal anlar yaşanıyor.Bazen bembeyaz,bazen kıpkırmızı ama genellikle mos mor bir yüz şekli ve korkudan kısılmış ses tonu ile yaklaşılıyor kasaya.(konsepti tamamlamakta asık suratlı ve sevimsiz kasiyerlere kalıyor Ürünler ‘dııt’sesi ile kasadan geçmeye başladıkça korku artık tavan yapıyor.Kasiyerin yekunu söyleyen sesi bile uğultu halinde geliyor kulağa.Cepteki buruşuk birkaç lira,el sallarken geride kalan bozukluklara, poşetlerin dolmadığına dair ‘bip’lemeler eşliğinde kapısı açılıyor tünelin.

    Beden atılır gibi çıkılıyor dışarıya.Korku yerini hafif bir rahatlamaya bıraksa da bile bile kazıklanıp kandırılmışlığın verdiği o berbat duygu seli içerisinde arkaya bakmadan seri adımlarla derhal olay yerinden uzaklaşılıyor.

   Market korku tüneli olmuşsa,Tanzanya Canavarının ne suçu var?

   Benim ki de laf işte…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.