Şu İstanbul’da ki içinde hamile bir kadının bulunduğu araca saldıranlarla ilgili haberi ve saldırganın kimliğini okuyunca kimlik ile eylemin hiç örtüşmediğini düşündüm.

Ne bileyim, ülkenin gıda sektöründe önemli bir yer edinmiş firmanın sahiplerinin böylesi bir 3.sayfa haberine konu olmaları bana çok mantıksız geldi.

Evet beşerdir, şaşar ama,şaşmanın da bir raconu var.

Sonrasında araştırmaya baladım bunlar gerçekten onlar mı diye.

Öyle ya, 1952 senesinde kurulan,  ünü 1960'lı yıllarda tüm İstanbul'a yayılan, Şimdilerde üçüncü kuşakla Seyidoğlu Şirketler Grubu adı altında  beş  şirketle gıda ve tatlıcılık sektöründe faaliyet gösteren, Beylikdüzü'nde ki iki bin dört yüz metre kare kapalı alan üzerine kurulu modern tesislerde hijyenik koşullarda üretim yapan ürünlerini  Avrupa, Amerika, Ortadoğu ve Türki Cumhuriyetlere ihraç eden bir ulusal markanın sahip ya da yöneticilerinin böylesi infial yaratan bir eylemin içerisine adlarını yazdırmaları hiçte makul değildi.Hele ki silah taşımaları hiç mi hiç.

Değil olduğunu da markaları yan yana yazınca anladım.

Karşıma takdim tehir kurnazlığı çıktı.

Gençler için yazayım da takdim tehir de ne ola ki demesinler.

Takdim tehir, cümledeki ya da sayı grubunda ki harf  ve rakamların çeşitli amaçlarla yerlerini değiştirerek anlamlarının da değiştirilmesi demek.

Burada ki örnek; Seyidoğlu-Seydioğlu…

İnsan gözü ilk bakışta gerçeği sahte olandan ayıramadığı için de algı her zaman aslının aleyhine gelişiyor.

Tıpkı bu olayda olduğu ve Seyidoğlu markasının sosyal medya da haksız yere linç edildiği gibi.

Gerçi bu gün firmanın avukatları bu haksız fiili gidermek için yargıya başvurmuşlarsa da ben markanın ciddi şekilde yara aldığını düşünüyorum.

Diğerleri için bir şey yazmayacağım.

Ne diyordu adam,’’Anlatmaya gerek yok ;görüyorsunuz..’

 Ancak burada yanlış anlaşılmakta  istemem.

Seyidoğulları isimli firma ile ilgili hiç bağlantım yok.Ne ürünlerinden aldım ne dükkanlarına gittim,ne de sahiplerini tanırım.

Hatta Bursa’da bir şubeleri var mı yok mu onu da bilmiyorum.

Bildiğim bu takdim tehir cin gözlüğünün telafisi çok zor sonuçlara yol açabileceği.

Bir zamanlar sehven olduğuna inanmak istediğim soy adımda ki sözcüklerin değiştirilmesi ile yaşadığım sıkıntı ve mağduriyeti hiç unutmamış biri olarak takdim tehir denilen büyük hatanın kimse tarafından fiilen yaşanılarak öğrenilmesini asla istemem.

Takdim tehirin sayılarlar ile de zoru vardır.

Muhasebeci arkadaşlarım bana hak vereceklerdir çünkü i takdim tehir onların da korkulu rüyalarından biridir. Örneğin 356 yazılması gereken bir sayı 635 oluverir tüm denklemi değiştirir,muhasebeci işin içinden çıkmak için saçını başını yolar.

Takdim tehir içinde sehven kıvamında azıcık yanlışlık barındırsa da genellikle hinlik için kullanılır.

Hani o algıda yanılsama denilen şey var ya,ondan faydalanmak için yani.

Bir nevi algı operasyonu da denilebilir.

Son olayda alenen görünen saldırının yanıltıcı açıklama ile sanrı olarak algılatılabilme çabası algı operasyonunun iyi bir örnek.

Bu algıyla oynama meselesi son yıllarda tavan yaptı zaten.

İş hadisenin mühendisliğine kadar geldi dayandı,kerameti kendinden menkul algı mühendisleri bile türedi.

Bakmayın siz bu kadar caf caflı tanımlara;

Olay sadece kafa karıştırılma ve sağlıklı düşünmenin önüne geçilme uğraşından ve yaşanılanlardan  ikinci bir gerçek uydurma çabasından başka da bir şey değil.

Örneğin çocuk katili,azılı teröriste ismiyle hitab etmeyip,cezasını çektiği adanın adı ile anmak.

Adanın adını söyleyince sanki kastedilen kastedilmemiş oluyor.

Takdim tehirden nerelere geldim.

Sıcaklardan olmalı.

Bakayım şu anda odam kaç derece dedim;

Derece 82 yi gösteriyor.

Bu işte bir terslik var ama neyse?

Taktim tehir filan çıkar bir araba daha laf ederim,

Bu sıcaklarda hiç çekilmiyorsun birader dersiniz.

İyisi mi susayım.