Bursa’da Haziran dönemine ait su faturaları efsane olma yolunda emin adımlarla ilerliyorlar.

Bundan yıllar sonra belki pandemi de yaşanılanlar bile unutulacak ama Güney Marmara’nın su kaynakları en çok olan bu ilinde konut ve iş yerlerine gönderilen su faturalarında ki bedeller mutlaka hatırlanacaktır.

Ahali sosyal medyada artık normal paylaşımları unuttu ha bire su faturalarını yayınlıyor.

Ora da, bura da, şura da  bilmem ne keyfisi diye yediğini içtiğini paylaşmaktan asla vazgeçemeyen yedik içtik hoş geç geçtik deyiciler de buna dahil.

Paylaşımların altlarında ki yorumlardan birini yazsam gazeteden kovulurum.

Tepkiler öyle böyle değil yani.

Gerçekten de anlamak mümkün değil.

Haziran ayında kesilen su faturalarını eline alanlar ki bendeniz de bu kategoriye giriyorum ters yumruk alan boksör misali abondole oldular.

Konu ile ilgili okuduğum haberler de  kentteki on binlerce aboneye sabit 110 lira 50 kuruşluk fatura gönderildiği yönünde haberler vardı.

Yok canım tevatürdür diye es geçip hanıma bizim su faturasının ne kadar geldiğini sordum;

Doksan yedi lira gelmiş. Elbet küsuratı da vardır.

Eh dedim demek ki biz o on binlerce aboneden biri değilmişiz; bizim lotaryada ki rakam onlarınkinden on üç lira azmış.

Emin olmak için bir de Hazirana kadar ortalama su faturalarının ne kadar geldiğini sorayım dedim;

Demez olaydım.

Kırk yedi lira civarında geliyorlarmış.

Buradan ‘adamın evle bir ilgisi yok; gelen faturaları bile bilmiyor’ gibi bir algının ortaya çıkmasını istemem. Çünkü bendeniz profesyonel bir şeker hastası olduğum için eşim beni bu fatura işlerine pek bulaştırmıyor.

Sinirden şeker komasına girerim diye korkuyor zaar.

Galiba bu su faturaları bir standarda bağlandı.

Yoksa öyle herkese hamam işletmecisi muamelesi yapılmazdı.

Tabii harcanan metre küplerin fatura da ki rakamlarla örtüşmesi gerektiğinden onlarda da hafif bir abondole durumu yaşanıyor.

Tutarla harcanan metreküp evlendiriliyor iş kapatılıyor.

Elbette sular idaresi ile aramızda üçün beşin lafı olmaz da bu uygulama kantarın topuzunu bayağı zorluyor.

Şimdi denilebilir ki;

Arkadaş senin elektrik doğal faturalarında da haberin mi yok?

Var olmasına var da;

Bir yanlışın başka bir yanlışla mukayese edilmesinin o yanlışı doğrulamadığından da haberim var.

Ama yiğidi öldür hakkını yeme demişler;

Su faturalarına şöyle dikkatlice baktım ve ‘kireç bedelini’ göremedim.

Yani musluklardan akan su ile birlikte gelen kireç için para alınmıyor.

Keşke demese miydim acaba?

Şimdi birileri çıkıp ‘adam haklı abi,biz nasıl olmuşta atlamışız bu kireç meselesini’ diyerek, yüksek mineralli suya, sert su denildiği ve bu tip suların kaynatıldıklarında, kalsiyum karbonat, magnezyum karbonat gibi suda çözünmeyen bileşiklerin çökeltiye neden olduğunu, kireç adı verilen bu tortuların da, sudaki minerallerin kendisini oluşturduğunu yani aslında kirecin suyun zenginliğini ifade ettiğini hatırlarlar da faturalara bir de mineral kalemi eklerler mi?

Bir gider kalemini daha oluşmasında katkım olursa bu vicdan azabıyla nasıl yaşarım ben?

Neyse bekleyip göreceğiz; kader de varsa gelecek ay bir de mineral kalemi bedeli öderiz.

Zaten hiç kimse bu kadar bedeli nasıl ödediğimizi sormuyor bize.

’Sorma ver’’ kalemi her daim hakim faturalarda.

Eskiler Bursa’yı anlatırlarken ‘yeşil’ derlerdi o da kesmez ‘yem yeşil’ derlerdi, ‘gürül gürül akan suları var’ derlerdi,

Hatta anneannem dedem inşaat yaptırırken temelden sürekli su çıkmasına kızıp ‘keşke kurakta’ ev yapsaydık bile derdi.

Bizim memlekette Yeşil artık bir semt ismi olarak kaldı ya;

Daha onu hazmedememişken

Bir de

Suyun suyunun çıkması hiç hoş olmadı…