26 Ağustos 1922 yılında Yahya Kemal Beyatlı, tarihe bu şaheser dörtlüğü not düşmüştü. Büyük taarruz zamanında yazdığı bu muhteşem şiir, ne kadar kısa ve ne kadar sade ise o kadar da uzun ve derin bir anlam taşımayı da başarıyordu.
95 yıl sonra
Her ne kadar aradan yaklaşık bir asır (95 yıl) geçmiş olsa da, Yahya Kemal Beyatlı'nın bu dizeleri halen daha geçerliliğini koruyor. Günümüzde de Türkiye, İslam'ın son ordusu ve kalesi konumunda. Batı medeniyetine en yakın coğrafi konumda bulunması ve korumayı başarabildiği bağımsız pozisyonunun yanı sıra, özellikle İslam dünyasına liderlik etme potansiyeli nedeniyle Türkiye, batının en büyük korkulu rüyası.
Türkiye'nin tekrar güçlenmesi ve hilafet döneminde olduğu gibi inisiyatifi ele alıp tüm İslam dünyasını harekete geçirme ihtimali dünyadaki mevcut sömürü düzeninin de sonunun gelmesi demek.
Yeni istikbal yakın
'Yiğit düştüğü yerden kalkar' diyor bir atasözümüz. İslam dünyası için de realite böyle olacak. Osmanlı'nın yıkılışıyla başlayan İslam dünyasının işgali, yine bu ülkenin ayağa kalkmasıyla son bulacak. İşte o zaman yüzyıldır sömürülen Müslümanlar ve mazlum halklar tekrar özgürlüklerine ve refaha kavuşacaklar.
Batılıların 1. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı'dan çıkardıkları onlarca devletin başlarına koydukları kukla yönetimler de er geç defolup gidecek ve halkın gerçek temsilcileri iktidar olacak. İşte o zaman Türkiye etrafında oluşacak kenetlenmeyle önce ittihat, sonra istiklal sağlanacak ve nihayetinde de yeni bir istikbal inşa edilecek.
Kudüs toplantısı
13 Aralık'ta İstanbul'da gerçekleştirilen ve Kudüs gündemiyle bir araya gelen İslam İşbirliği Teşkilatı İslam Zirvesi Konferansı Olağanüstü Toplantısı bu açıdan bir kırılma noktasıydı. Şimdilik alınan karara ne kadar işlerlik kazandırılabileceği tartışmalı olsa da, önemli olan bu birlikteliğin sağlanmasıydı. Bu uzun zamandır eksikliği hissedilen İslam ittihadı noktasında atılan ilk adımdı.
Batılı güçlerin geçmişte oldu, bittiyle ya da günümüzde darbe ile başa getirdiği kuklaları bu işin içinde olmamaya cesaret edemedi ama bir katkı da sunmadılar. Suudi Arabistan, Mısır ve BAE gibi başlarında halkını temsil etmeyi hak etmeyen batının kuklası yöneticilerin bulunduğu ülkeler her zaman olduğu gibi bu işte de kaçak güreştiler.
Zaten bulundukları koltukların onlara işgal ettirilmesindeki amaç da buydu.
Kuklalar dönemi bitecek
Er ya da geç Allah nurunu tamamlayacak ve bu kuklalar geldikleri yere gönderilecek. Kutsal beldelerimizin de hakimiyetini elinde bulunduran Suud ailesi gibi İngiliz beslemeleri de, BAE'nin sahte şeyhleri de, Mısır'ın darbecileri de alaşağı edilecek. Halkın gerçek temsilcileri başa geldiği gün de (Mısır'da Muhammed Mursi'nin yaptığı gibi) istikameti mutlaka Türkiye olacak.
Halen kutsal emanetleri ve hilafet makamını elinde bulunduran Türkiye, İslam aleminin başına geçtiği gün de batının sömürüye dayalı medeniyeti için sondan geri sayım başlayacak.
Hilafet makamı
Şimdi kimse tutup da, 'hilafet zaten işe yaramıyordu' gibi batı tezlerini bize anlatmasın. Mezarlıklar bir ülkenin en gerçek tapu senedidir. Başta Çanakkale olmak üzere, onlarca şehitlikte İslam coğrafyasının her bölgesinden şehitlerimizin yattığını görebilirsiniz. Eğer hilafet işe yaramasa, Çanakkale'de Suriyelinin, Iraklının, Yemenlinin, Hindistanlının, Afrikalının ne işi vardı? Ayrıca Çanakkale'de bizim saflarımızda savaşırken ölen gayrimüslimlerin yattığı mezarlığın bulunduğunu da unutmayalım.
Geçmişte olduğu gibi tekrar adaletle hükmettiğimizde, sadece İslam ülkeleri değil adalet arayan tüm mazlum milletler de yanımızda olacak.
Dönemin zorlu şartlarında ve elinde direnecek gücü olmadığı için hilafeti kaldırmak zorunda bırakılan Mustafa Kemal de, eğer bir gün bu ittihadın gerçekleşeceğini ümit etmese, hilafeti kökten kaldırır, onun temsilini TBMM bünyesine almazdı. O yüzden yarın bu olasılık tekrar gündeme geldiğinde, içimizdeki bazı batı seviciler hiç boşu boşuna 'Atatürk ilke ve inkılapları' diye goy goy yapmasınlar!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Cihat ÖZKAN
Son kale
Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi,
Senin uğrunda ölen ordu, budur ya Rabbi,
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın,
Galip et; çünkü bu son ordusudur İslâm’ın...
26 Ağustos 1922 yılında Yahya Kemal Beyatlı, tarihe bu şaheser dörtlüğü not düşmüştü. Büyük taarruz zamanında yazdığı bu muhteşem şiir, ne kadar kısa ve ne kadar sade ise o kadar da uzun ve derin bir anlam taşımayı da başarıyordu.
95 yıl sonra
Her ne kadar aradan yaklaşık bir asır (95 yıl) geçmiş olsa da, Yahya Kemal Beyatlı'nın bu dizeleri halen daha geçerliliğini koruyor. Günümüzde de Türkiye, İslam'ın son ordusu ve kalesi konumunda. Batı medeniyetine en yakın coğrafi konumda bulunması ve korumayı başarabildiği bağımsız pozisyonunun yanı sıra, özellikle İslam dünyasına liderlik etme potansiyeli nedeniyle Türkiye, batının en büyük korkulu rüyası.
Türkiye'nin tekrar güçlenmesi ve hilafet döneminde olduğu gibi inisiyatifi ele alıp tüm İslam dünyasını harekete geçirme ihtimali dünyadaki mevcut sömürü düzeninin de sonunun gelmesi demek.
Yeni istikbal yakın
'Yiğit düştüğü yerden kalkar' diyor bir atasözümüz. İslam dünyası için de realite böyle olacak. Osmanlı'nın yıkılışıyla başlayan İslam dünyasının işgali, yine bu ülkenin ayağa kalkmasıyla son bulacak. İşte o zaman yüzyıldır sömürülen Müslümanlar ve mazlum halklar tekrar özgürlüklerine ve refaha kavuşacaklar.
Batılıların 1. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı'dan çıkardıkları onlarca devletin başlarına koydukları kukla yönetimler de er geç defolup gidecek ve halkın gerçek temsilcileri iktidar olacak. İşte o zaman Türkiye etrafında oluşacak kenetlenmeyle önce ittihat, sonra istiklal sağlanacak ve nihayetinde de yeni bir istikbal inşa edilecek.
Kudüs toplantısı
13 Aralık'ta İstanbul'da gerçekleştirilen ve Kudüs gündemiyle bir araya gelen İslam İşbirliği Teşkilatı İslam Zirvesi Konferansı Olağanüstü Toplantısı bu açıdan bir kırılma noktasıydı. Şimdilik alınan karara ne kadar işlerlik kazandırılabileceği tartışmalı olsa da, önemli olan bu birlikteliğin sağlanmasıydı. Bu uzun zamandır eksikliği hissedilen İslam ittihadı noktasında atılan ilk adımdı.
Batılı güçlerin geçmişte oldu, bittiyle ya da günümüzde darbe ile başa getirdiği kuklaları bu işin içinde olmamaya cesaret edemedi ama bir katkı da sunmadılar. Suudi Arabistan, Mısır ve BAE gibi başlarında halkını temsil etmeyi hak etmeyen batının kuklası yöneticilerin bulunduğu ülkeler her zaman olduğu gibi bu işte de kaçak güreştiler.
Zaten bulundukları koltukların onlara işgal ettirilmesindeki amaç da buydu.
Kuklalar dönemi bitecek
Er ya da geç Allah nurunu tamamlayacak ve bu kuklalar geldikleri yere gönderilecek. Kutsal beldelerimizin de hakimiyetini elinde bulunduran Suud ailesi gibi İngiliz beslemeleri de, BAE'nin sahte şeyhleri de, Mısır'ın darbecileri de alaşağı edilecek. Halkın gerçek temsilcileri başa geldiği gün de (Mısır'da Muhammed Mursi'nin yaptığı gibi) istikameti mutlaka Türkiye olacak.
Halen kutsal emanetleri ve hilafet makamını elinde bulunduran Türkiye, İslam aleminin başına geçtiği gün de batının sömürüye dayalı medeniyeti için sondan geri sayım başlayacak.
Hilafet makamı
Şimdi kimse tutup da, 'hilafet zaten işe yaramıyordu' gibi batı tezlerini bize anlatmasın. Mezarlıklar bir ülkenin en gerçek tapu senedidir. Başta Çanakkale olmak üzere, onlarca şehitlikte İslam coğrafyasının her bölgesinden şehitlerimizin yattığını görebilirsiniz. Eğer hilafet işe yaramasa, Çanakkale'de Suriyelinin, Iraklının, Yemenlinin, Hindistanlının, Afrikalının ne işi vardı? Ayrıca Çanakkale'de bizim saflarımızda savaşırken ölen gayrimüslimlerin yattığı mezarlığın bulunduğunu da unutmayalım.
Geçmişte olduğu gibi tekrar adaletle hükmettiğimizde, sadece İslam ülkeleri değil adalet arayan tüm mazlum milletler de yanımızda olacak.
Dönemin zorlu şartlarında ve elinde direnecek gücü olmadığı için hilafeti kaldırmak zorunda bırakılan Mustafa Kemal de, eğer bir gün bu ittihadın gerçekleşeceğini ümit etmese, hilafeti kökten kaldırır, onun temsilini TBMM bünyesine almazdı. O yüzden yarın bu olasılık tekrar gündeme geldiğinde, içimizdeki bazı batı seviciler hiç boşu boşuna 'Atatürk ilke ve inkılapları' diye goy goy yapmasınlar!