Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Söke söke yaşıyoruz hayatı

Yazının Giriş Tarihi: 29.05.2019 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.05.2019 00:05

Bir yerlerde bir işimi halletmek için birilerine ihtiyacım olacak diye ödüm patlıyor.

Hani olanağım olsa Robinson’a bağlayıp ıssız bir adada sürdüreceğim geri kalan zamanımı.

Sizde farkındasınız sanırım;

Şöyle tereyağından kıl çeker gibi kolaylıkla çözdüğümüz en dandik meseleler bile içinden çıkılmaz bir hal alıyor artık.

Tezgahlarında uluslar arası sağlık örgütlerinin çocuklar bunları yemesinler dedikleri yumuşak şekerleri satmakta beis görmeyip en hafif antibiyotiği reçetesiz veremeyiz diye tutturan eczanelerden, ,(bunun bir yasal zorunluluk olduğunu ben de biliyorum, ancak uyuşturucu istiyormuş muamelesi görmek insanın fena halde asabını bozuyor)telefonunuzu bahane edip sizi sürekli yontan GSM şirketlerine, yaptığı işten bihaber hasta ruhlu elektrik firması bayiinden, aracını park ederken duvara çarpıp sonra da atar gider yapan dayaklık herife kadar öyle çok sinir bozucu şey var ki hayatımızda.

Kapının önü orman sanki…

Ne zaman saldırıp nerenizden ısıracak belli hiç değil.

Söke söke yaşıyoruz hayatı. Hemen tüm yaşamımızda bir takım olumsuzluklarla boğuşma halindeyiz. Her an çıkacak bir sürprize öyle alıştık ki,bizi yormadan sonuca ulaşan bir işimiz olduğunda,sevinçle şaşkınlık arasındaki o incecik telde kendi kendimize raks ediyoruz.

      Söke söke yaşarken de, doğal olarak hazmetme yeteneğimiz gelişiyor. Bir süre sonra hazmetmeyi de vaka-i adiyeden sayıp, yorula yorula devam ediyoruz hayata.

     Nitelikli cehalet niteliklerine sürekli yeni bir şeyler eklerken, insan puslu bir patika da yürüyormuş hissine kapılıyor.

    Herkes bir alt hesap peşinde.

   Ve ne yazık ki, çoğunluk asla yapmaması gereken ve zaten yapamayacağı işlerin başında.

   Nezaketsizlik, görgüsüzlük, sahtecilik ise yine  vaka-i adiyeden.

   Kim kimin gözünü çıkarırsa çıkartırsa artık.

 Elbette naif ve bilgili ve işini hakkını yapan insanları tenzih ediyorum ama sayıları diğerlerin üçte biri bile değil ne yazık ki…

 Dedim ya söke söke yaşıyoruz hayatı diye;

Örnekliyeyim biraz.

      Elektrik kullanıyoruz, tükettiğimizin iki-üç-beş katını ödediğimizi geçtim, kesiliveriyor hazret. Muhatap; sürekli düdük sesi veren bir telefon. Kimse oralı değil, bekle gelir elbet. Aksine ‘sayın tüketici bizim gönderdiğimiz faturaları gününe ödüyorsunuz ama bu kesintiden doğan hizmet eksikliğimizi telafi etmemizi beklemeyin’ dercesine bir vurdumduymazlıkla üstüne tüy dikiliyor. Yani söke söke elektrik kullanıyoruz ve bu tavrı hazmediyoruz.

Otobüse biniyor yaşlılarımız, engellilerimiz. O seyahat kartı üç kez ötmüyor mu, şoför öyle bir bakıyor ki muhatabına(!)sanki atacak aşağı. Bir de başını yol tarafına çevirip duyulsun diye yüksek sesle söylenmesi yok mu? Söke söke biniliyor otobüse ve dahi bu durumda hazmediliyor genellikle.

Hastalanmaya görün. Hastanedeki doktor sanki asker arkadaşınız. Sen diye başlıyor, kızıyor, azarlıyor, diğer personelde onu örnek alıyor. Söke söke muayene oluyorsunuz, doktorun davranışını da bir güzel hazmediyorsunuz.

Bazı iletişim noktaları var, elemanları zorla çalıştırıldıklarını düşünüyorlar zaar. Afralarını tafralarını, konularına dair bilgisizliklerinden kaynaklanan nahoş tavırlarını sineye çekip,işinizi görüyorsunuz.Tabii söke söke.Hazım burada da devreye giriyor doğal olarak.

Bir dolmuşa bozuk paranız yokken binmekte söke söke bir yolculuğa katlanmanızı gerektiriyor. Paranın üzerini verirken efendi size dikiz aynasından öyle bir bakış fırlatıyor ki, kendinizi az önce yüz kızartıcı bir suça karışmış gibi hissediyorsunuz. Hazmetmeyip de ne yapacaksınız?

 Mobbing’i bilirsiniz. Kaçınız maruz kalmadan çalışabiliyorsunuz iş yerlerinizde? söke söke çalışıyoruz çoğumuz. Ekmek parası diyoruz, susup sineye çekiyor, kâbuslarımızda da hazmediyoruz.

 Bazen dışarıda bir şeyler yemek ister insan. Alır eşini çocuğunu gider bir yere. Yediklerinden aklında kalanı sorun, ilk hatırladığı ‘kazık’ olacaktır. Kötü bir servise, ederinin çok üstünde bir faturaya rağmen söke söke yemeğe çıkartırsınız çoluğu çocuğu eşi dostu. Bunu da hazmetmek gerekir, çünkü bir sonraki hovardalığınız için pek fazla seçeneğiniz yoktur.

Hele birde sağlık simsarı özel hastanelere işiniz düştü mü; iflah olmazsınız artık.

Adının başında Prof. vs. unvanlar olanlarla pazarlığa oturunca sanırsınız ki, tıp fakültelerinde tıp seçmeli esnaflık zorunlu ders olarak uygulanıyor.

 Köşe dar, örnekler çok. Biz böylesi söke söke yaşarken daha doğrusu birbirimize kök söktürmeden bir iş yapamazken hayat ellerimizin arasından akıp gidiveriyor.

Saygısızlığın, hoşgörüsüzlüğün, umursamazlığın, köylü kurnazlığının sarmalında gereğinden çok daha fazla yorularak yaşamak hiç birimizin tercihi olmasa gerek.

İnsani davranışlardan kaynaklanan sorunları ne hukuk çözebilir, ne de cezalar, yaptırımlar. Kişilerin birbirlerine olan sevgisizliğini ve saygısızlığını giderecek normları hayata geçirmek hiçbir kurumun başaracağı iş değil.

Bunu sadece biz çözeriz. Hepimiz şikayet ederiz, genellikle şikayetçi olduğumuz konular haklı olduğumuzu düşündüğümüz konulardır. Ya karşımızdakinin haklı olduğu konular? Onlara boş verdiğimiz sürece bize de birilerinin boş vermesi kaçınılmaz.

   Hani fiyakalı bir sözcük var; Empati diyorlar. Kendini karşındakinin yerine koyma. Ya da tam tersi.

Sanırım bu çok zor. İnsan söke söke yaşamayı hazmediyor da, şu empati meselesini bir türlü çözemiyor.

 Çözemedikçe de hayatı söke söke yaşıyor.

 Zaten kime sorarsanız, sütten çıkma ak kaşık.

Herkesin haklı olduğu bir ortamda kim haklı kim haksız ayırmak öyle zor ki…

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.