Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Söke söke

Yazının Giriş Tarihi: 08.02.2015 01:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.02.2015 01:09

 

Söke söke yaşıyoruz hayatı.  Hemen tüm yaşamımızda bir takım olumsuzluklarla boğuşma halindeyiz.  Her an çıkacak bir sürprize öyle alıştık ki, bizi yormadan sonuca ulaşan bir işimiz olduğunda, sevinçle şaşkınlık arasındaki o incecik telde kendi kendimize raks ediyoruz.

Söke söke yaşarken de, doğal olarak hazmetme yeteneğimiz gelişiyor.  Bir süre sonra hazmetmeyi de vaka-i adiyeden sayıp, yorula yorula devam ediyoruz hayata.

Nasıl mı? Gelin örnekleyelim;

Elektrik kullanıyoruz, tükettiğimizin iki katını ödediğimizi geçtim, kesiliveriyor hazret. Muhatap sürekli düdük sesi veren bir telefon. Kimse oralı değil, bekle gelir elbet. Aksine ‘Sayın tüketici bizim gönderdiğimiz faturaları gününe ödüyorsunuz ama, bu kesintiden doğan hizmet eksikliğimizi telafi etmemizi beklemeyin’ dercesine bir vurdumduymazlıkla üstüne tüy dikiliyor. Yani söke söke elektrik kullanıyoruz ve bu tavrı hazmediyoruz. Otobüse biniyor yaşlılarımız, engellilerimiz. O seyahat kartı üç kez ötmüyor mu, şöför öyle bir bakıyor ki muhatabına (!) sanki atacak aşağı. Bir de başını yol tarafına çevirip duyulsun diye yüksek sesle söylenmesi yok mu? Söke söke biniliyor otobüse ve dahi bu durumda hazmediliyor genellikle. Hastalanmaya görün. Hastanedeki doktor sanki asker arkadaşınız. Sen diye başlıyor, kızıyor, azarlıyor, diğer personelde onu örnek alıyor. Söke söke muayene oluyorsunuz, doktorun davranışını da bir güzel hazmediyorsunuz. Bazı iletişim noktaları var, elemanları zorla çalıştırıldıklarını düşünüyorlar zaar. Afralarını tafralarını, konularına dair bilgisizliklerinden kaynaklanan nahoş tavırlarını sineye çekip, işinizi görüyorsunuz. Tabii söke söke. Hazım burada da devreye giriyor doğal olarak. Bir dolmuşa bozuk paranız yokken binmekte söke söke bir yolculuğa katlanmanızı gerektiriyor. Paranın üzerini verirken efendi size dikiz aynasından öyle bir bakış fırlatıyor ki, kendinizi az önce yüz kızartıcı bir suça karışmış gibi hissediyorsunuz. Hazmetmeyip de ne yapacaksınız?

Mobbing’i bilirsiniz. Kaçınız maruz kalmadan çalışabiliyorsunuz iş yerlerinizde? Söke söke çalışıyoruz çoğumuz. Ekmek parası diyoruz, susup sineye çekiyor, kabuslarımızda da hazmediyoruz.

Bazen dışarıda bir şeyler yemek ister insan. Alır eşini çocuğunu gider bir yere. Yediklerinden aklında kalanı sorun, ilk hatırladığı ‘kazık’ olacaktır. Kötü bir servise, ederinin çok üstünde bir faturaya rağmen söke söke yemeğe çıkartırsınız çoluğu çocuğu eşi dostu. Bunu da hazmetmek gerekir, çünkü bir sonraki hovardalığınız için pek fazla seçeneğiniz yoktur.

Köşe dar, örnekler çok. Biz böylesi söke söke yaşarken daha doğrusu birbirimize kök söktürmeden bir iş yapamazken hayat ellerimizin arasından akıp gidiverir. Saygısızlığın, hoşgörüsüzlüğün, umursamazlığın, köylü kurnazlığının sarmalında gereğinden çok daha fazla yorularak yaşamak hiçbirimizin tercihi olmasa gerek. İnsani davranışlardan kaynaklanan sorunları ne hukuk çözebilir, ne de cezalar, yaptırımlar. Kişilerin birbirlerine olan sevgisizliğini ve saygısızlığını giderecek normları hayata geçirmek hiçbir kurumun başaracağı iş değil. Bunu sadece biz çözeriz. Hepimiz şikayet ederiz, genellikle şikayetçi olduğumuz konular haklı olduğumuzu düşündüğümüz konulardır. Ya karşımızdakinin haklı olduğu konular? Onlara boş verdiğimiz sürece bize de birilerinin boş vermesi kaçınılmaz.

Hani fiyakalı bir sözcük var; empati diyorlar. Kendini karşındakinin yerine koyma. Ya da tam tersi. Sanırım bu çok zor. İnsanoğlu söke söke yaşamayı hazmediyor da, şu empati meselesini bir türlü çözemiyor.

Çözemedikçe de hayatı söke söke yaşıyor…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.