Türkiye’de askeri darbe yaparak yönetimi ele geçirmek için 15 Temmuz 2016 gecesi saat 21:30-22:00 sıralarında harekete geçen ancak ülkesine bağlı komutanların, polis teşkilatının ve halkın büyük çabasıyla bastırılan ‘Kalkışma’ya katılanların cüzdanlarında, evlerinde ya da işyerlerinde ele geçirilen 1 Amerikan dolarlarının sırrı çözüldü…

Fet’ÖCÜ’lerin birbirine güven duymasının anahtarı olan dolarların üzerindeki seri numaralarının aslında şifre olduğu tespit edildi. Tutuklanan üst düzey örgüt üyelerinin verdiği ifadeleri değerlendiren ve 1 doların üzerindeki rakamları araştıran Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), sonunda örgüt içindeki kilidi kırdı. Açılan delikten çok sayıda kişi ve kuruluş ismi fışkıracaktır…

Dolarların üzerindeki rakamların, kişinin örgüt içindeki kimlik ve sicil numarası olduğu belirlendi. Üzerinde 1 dolar olan bir kişi, FETÖ'nün dünyanın herhangi bir yerindeki birimine gittiğinde kendisinden 1 dolar isteniyor ve bu paranın üzerindeki seri numarası, bilgisayar ağı üzerinden sorgulandığında, kişinin örgüt üyesi olup olmadığı tespit edilebiliyormuş.

Örgüt üyelerinin, akıllı cep telefonlarına yükledikleri 'ByLock' ve 'Asphalt 8: Airborne' isimli programların yanı sıra 'Eagle' programını da kullandıklarını buradan hatırlatmalıyım.

Şimdi MİT elemanları şifreli isimleri tek tek bulmalı. Bursa’dan daha kimler var ortaya dökülmeli. Çok önemli isimler çıkacağını sanıyorum. Uyuşturucu kaçakçılığı yapanlar gibi ‘baronlara’ ulaşılmasına çok az kaldı diye düşünüyorum.

…Ve bir kez daha yineliyorum; ‘Milli Mutabakat Hükümeti’ kurulmadan siyasi partiler içindeki uzantılar temizlenemez. Bugün uykuya yatan hücreler, yarın yeniden hem de hatalarını örterek ortaya çıkacaklardır.

Bir yandan PKK, bir yandan PYD, bir yandan İŞİD, öbür yandan gizli ya da açık onlarca tehditle uğraşmak zorunda kalan Türkiye Cumhuriyeti, bekaa sorunuyla karşılaşmamak adına siyasetin içindeki örgüt aktörlerini bulmak zorundadır. Adı, unvanı, konumu ya da taşıdıkları apoletlere bakmadan o hainlere gereken ders verilmelidir.

Xxx

Gelelim küçük ayrıntılara…

Dünya ticaretini yöneten 37 milyon şirket var. Bu şirketlerin 43 bini çok uluslu şirketler… Bunları yöneten ise sadece 142 holding var.

Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz, bindiğimiz binlerce markayı üreten 142 holding… Hepimiz küresel ticaretin parçalarıyız. Kimimiz 5-10 markayla yetinirken kimimiz yüzlerce markadan birini mutlaka kullanıyoruz. Giyim ve ayakkabı odaları oluşturanlar, her zaman fastfood beslenenler, Türk kahvesini yabancı isimlerle donatılmış ‘cafe’lerde içenler, telefonun en akıllısını kullananlar, ibresi 300 gösteren otomobillerde fink atanlar, rakısı bile yabancı eline geçen Türkiye’de milliyetçilik taslayanlar…

Okuduğu Kur’an-ı Kerim’i basan matbaa makinesinin nerede üretildiğini düşünmeyen Müslüman kardeşlerim… Peynire, yoğurda jel konulduğunu, jelin nerede üretildiğini, hangi hayvandan elde edildiğini bilmeyen iyi niyetli olduğunu düşündüğüm halkım…

Bankaları, sigorta şirketleri, doğalgaz dağıtıcıları, telefon idaresi, büyük sanayi kuruluşları hep yabancıların olan yalnız ve gururlu ülkem… Bir yabancıya 600 dönüm arazi satın alma hakkı tanıyan hükümetlerim… Çocuğunu okutacak yer bulamayınca mecburen fet’ÖCÜ’ yurtlara ve okullara mecbur kalanlarım…

Nur mason locası var bu ülkede. Darbeci Orgeneral Akın Öztürk örneğin buraya üye olabilir mi? Ya damadı Hakan Karakuş… Tüm çabaları yüce dinimiz ‘İslam’ı, Hz. Muhammed Mustafa’dan arındırmak. Ne büyük bir ideal, ne büyük bir düşünce biçimi…

Fethullah Gülen de bunların lideri, çok güzel bir yapılanma…  Siyonist İslam Hareketi… Teşkilatlanma modeline baktığımızda hep batılı ağabeylerine hizmet ettiklerini anlıyoruz. Türkiye’nin en kritik noktalarında hep onlar var. Acaba sırlarımızı sattılar mı? Acaba önemli eserlerimizi yurt dışına çıkardılar mı? Acaba eğitilen gençlere tam olarak neler söylediler? Acaba davası olan örgüt elemanları ceza almadan kurtarıldı mı? Daha onlarca soru var aklımda ama yerim dar.

Uyanık olun ve beyinlerinizi kiraya vermeyin…