Son iki ayda elli küsur yıllık hayatımda görmediğim kadar milletvekili adayı gördüm, pek çoğu ile de tanıştım. Partileri ayrı, dünya görüşleri farklı da olsa hemen hepsinin ortak paydası ‘’Bende varım’’olarak özetlenebilir. Kimisi son derece zarif, kimisi olağanüstü ihtiraslı, kimisi emeğe saygılı, kimisi de şimdiden bulunmaz Hint kumaşı…

Çok doğal hepsinin farklı niteliklerde olması elbette. Ben olaya seçmen gözü ile bakmaya çalışanlardanım. Çünkü adayların ne oldukları değil, seçmen tarafından nasıl algılandıklarının önemli olduğunu düşünüyorum.

Seçim demek para demek…

Doğru da, her zaman değil; öyle adaylar var ki, dolmuş paraları yok, tanıyanları bilenleri sevenleri çok.

Bilinçli Seçmen’’ ceğize, cağıza’’cevaz vermiyor artık. İstiyor ki, vekili öncelikle vekaletini hak eden olsun. Kendisini bilsin, sorunlarını algılasın, sadece şikayet etmesin çözüm de önersin. Broşür bastırmakla, araç giydirmekle, mesaj atmakla geçiştirmesin, halka ulaşsın, şahsi değil milli menfaat peşinde olsun. Partisinin politikalarını iyi bilsin, iyi anlatsın, seçim bildirgelerini ezberleyip yutsun.

Peki bulur mu aradığını seçmen? Bulur elbet. Yeter ki kriterlerinden vazgeçmesin.

Türkiye renkli ülkedir. Gündemi bazen sabahtan akşama tamamen değişir. Nice ülkenin on yıllar boyunca yakalayamadığı gündem değişmelerini bu ülkede biz ardı ardına yaşarız ve genellikle her gündem yeni bir sorunun başlangıcını temsil eder her nedense. Dolayısı ile hiç birimiz durumdan asla tam emin olamayız. Burada iş siyasilere düşer. Tarihimizde hiçbir şeyi gökten inme yaşamadık. Özellikle cumhuriyetle birlikte tüm kazanımlar için çok ciddi bedeller ödedik. Şimdi de bir türlü içlerine sindiremedikleri bağımsızlığımızın bedelini ödetmek istiyorlar, Papasından Putin’ine kadar.

Seçimler demokrasinin özgürlükle raksı olarak değerlendirildiğinde öneminin bir kat daha arttığını söylesem abartmış olmam sanıyorum. Siyasiler eğer sadece parti sloganlarını seslendirmiyorlar, kendi bilgi ve birikimleri ile de siyaset yapıyorlarsa mesele yok. O zaman seçmene ulaşma ve dokunma olasılıkları kuvvetli. Amaaa, aday partisinin programından, tüzüğünden, seçim bildirgesinden kısaca partisinden bi haber ise o zaman işi zor.

Okuyanlar diyebilir; ’’Arkadaş sen milletin adayın niteliğine göre parti seçip ona oy verdiğini mi sanıyorsun ?’’ Hatta saftirik misin?’’ diye de ekleyebilir. İtiraf edeyim siyasilerle ilgili bu denli tecrübe yaşamadan önce ben de aynı sıfatı kullanırdım kendime.

Ama olay öyle değil.

Adaylarla söyleşilere gitmeden önce mutlaka vakit ayırıyor, hangi partinin adayı ile konuşacağımı söyleyip, onlar adına neler sormamı istediklerini soruyorum insanlara. İnanın ‘kim ki o?’ deyenler çok az oluyor. İnsanlar parti ve adaylarını onlara hissettirmeden takip ediyorlar. En ilgisizin bile konu ile ufacıkta olsa fikri var. Aslında bu son derece memnuniyet veren bir durum. Hani genel bir kanı vardır seçmenin ilgisinin düşük olduğuna dair; bu seçimde geçerli olmadığını düşünüyorum.

Özellikle emekçiler, aydınlar, memurlar, akademisyenler, esnaf, tüccar ve iş adamları 7 Haziran seçimlerini son derece önemsiyorlar. Sandık tercihleri ne olursa olsun toplumun her katmanının konuyu içselleştirmesi ve ülkenin gidişatı konusunda fikir sahibi olması, demokrasi açısından da çok olumlu.

Adaylar şu anda hayatlarının en zorlu sınavını veriyorlar. Başarı ölçüsü sadece, milletin vekaleti olan bu sınav her şeyden önce milletin, adaya vekaletini vererek onu onurlandırmasıdır.

Demem o ki…

Seçmen bu seçimleri çok ciddiye alıyor.

Siyasilere duyurulur.