Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Şimdi ben ırkçı mı oluyorum?

Yazının Giriş Tarihi: 15.06.2019 00:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.06.2019 00:03

İki kişi hararetli hararetli tartışıyorlardı.

Konu, kiminin görmediği, kiminin görmek istemediği, kiminin görüp de yok saydığı, kiminin siyasal anlamda desteklediği bir partinin arkasında durma gayreti içerisinde bulunduğu kiminin de direkt müdahil olarak eleştirdiği Suriyeli göçmenler meselesi idi.

Ve tabi ki son plaj hadisesi.

Sohbet önce ağız dalaşıyla, sonrasında hakaretle ve nihayetinde kavgayla sonuçlandı.

Araya girmeseler belki de yıllardır arkadaş olan bu iki insan birbirlerine fiziken zarar vereceklerdi.

Benzeri tartışmalara uzun süredir tanık oluyorum. İnsanımız bu konuda da ikiye ayrılmış durumda.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu Suriyeli göçmen meselesi romantik duygularla beslenen iyi niyetle ve acıma hissi ile örülen konumundan süratle çıkıyor.

Olay giderek kamuyu ayrıştırıcı bir evrimleşme geçiriyor.

Önlem alınmazsa yeni bir kanayan yaramız daha olacağı muhakkak.

Sayılarına, yurda dağılışlarına ve karıştıkları 3.sayfa haberlerine bakılırsa oldu da denilebilir.

Mültecilere yardım edilmeli mi?

Edilmeli elbette.

Bu konuda kamuoyunda zaten ortak bir uzlaşma var. Biz zor durumda olanları ve bize sığınanları Tanrı misafiri gören bir öğretiden geliyoruz. Toprağından vatanından kopup yaban ellere sığınmak zorunda kalan herkesi Tanrı misafiri sayar uzatırız elimizi.

Ancak Suriyeliler misafirlik konumundan çıktılar artık. Belli bir bölgede tutularak, öncelikle Türk toplumunun hassasiyetleri konusunda eğitilmeden, ısrarla öğrenmekten kaçındıkları Türkçe öğretilmeden de sorunu çözmek olanaksız.

Ben hala ülkemizin Suriyeli politikasını anlamış değilim.

Hadise saldım çayıra mevlam kayıra boyutunda sürüklenip duruyor gibi.

Yukarıda değindiğim tartışmaya kulak kabartırken sıklıkla tekrar edilen “ırkçı, Arap düşmanı, Bulgaristan Göçmeni’’ parantezine alınarak kurulan cümlelere takıldım.

Konu hakkında Suriyelilerin göçmenliklerinin göçmen kavramını zorladığı düşünenlerden oldum içinde kendi kendime sordum;

Acaba ben Irkçı mıyım?

Önce deyimin benim bildiğimin dışında anlamları da var mı diye sözlüğe baktım.

Sözlük, ‘’Kendi ırkını öteki ırklardan üstün sayma ve siyasal tutumunu buna dayandırma eğilimi / İnsanların toplumsal özelliklerini ırksal özelliklerine indirgeyen ve bir ırkın öteki ırklara üstün olduğunu öne süren öğreti.’’

Dediğine göre demek ki değilmişim dedim.

Çünkü yeryüzünde ki her millet kendi soyunu yüceltir ve diğer milletler ile arasına mesafe koyar.

Savaştan politikaya, sanattan, spora akla gelen ne varsa hepsinde kendi bayrağının en önde dalgalanmasını ister.

Bunun için de kendi varlığı sürsün diye yüz binlerce canlarını kaybeder.

Dolayısı ile her millet kendi varlığı konusunda ırkçıdır.

İnsanları renginden dolayı, kökeninden dolayı insan yerine koymamak ve her türlü haklarında kısıtlamalar uygulamak ise tanımın içeriğini oluşturan cümlelerin ötesinde en basitinden ruh hastalığıdır.

Ya da şeytanlık.

Adamların kavga sebebi ise ne ırkçılık ne şeytanlık.

Onların ki acımakla kızmak arasında sıkışıp kalmak.

Kökten tarafgirleri saymazsak tüm Türk ulusu bu Suriyeli meselesinin geldiği boyutların da, geleceği boyutların da, bunu neden yaşamak zorunda bırakıldığının da farkında.

Hadisenin ırkçılıkla filan uzaktan yakından alakası yok.

Suriyeli göçmen olgusu kabul edilebilir göçmenlik kavramını çoktan aşarak ulusal bir ayrışmanın tetikçisi konumuna geliyor.

Ülkemizde mülteci olarak yaşayanlar buraya neden göç ettiklerini bile unutmuşlar, gelirken yanlarında getirdikleri kültürlerinin, alışkanlıklarının, yaşam biçimlerinin Türkiye’nin yasalarına ve teamüllerine uyup uymadığını bile düşünmeden dayatmaya başladılar ki, bu son derece tehlikeli.

Ötesi bize uyum sağlamak gibi bir çaba içerisinde olduklarını gösterir somut bir uğraşıları olduğu da pek söylenemez.

Onların bu kendilerinden son derece emin hallerle sürdürdükleri öz güven neticesinde eminim medyaya yansıyandan çok daha fazla hadise yaşanmaktadır.

Arap düşmanlığına gelince;

Neden Arap düşmanı olsun ki insan?

Hele Bursa gibi bir şehrin Arap turistlerden elde ettiği gelirin kallaviliği ortada dururken.

Düşmanlık bir yana Arap hayranlığı yeşeriyor artık ülkede.

Örneğin benim oturduğum 12 dairelik apartmanda dört daire Arapların. Sokakta ise en az yirmi Arap mal sahibi komşumuz var.

Camlarına Arapça satılık levhası asılmış daireleri saymıyorum bile.

Demem o ki satacak bir şeyleri olanlar için Araplar bulunmazlar nimet.

Bakın dükkanların vitrinlerine göreceksiniz.

Ama iş Bulgaristan’dan göç edenlere gelince orada bir durmak gerekiyor.

Deyimi yanlışlığını vurgulamak adına özellikle hatalı kullandım; doğrusu Bulgaristan da yaşayan Türklerin yani soydaşlarımızın ana vatanlarına gelmeleri.

Suriyelilerle soydaşlarımızı karıştıranlara çok sinirleniyorum.

Onlar Ülke ekonomisine verdikleri katkılarla ve akrabalarımız olmaları hasebi ile her zaman başımızın üzerinde ki yerlerini korumaktalar. Adları üzerinde; soydaşlar.

Bu konuda bir ırkçılık varsa o da T.Jivkov’ un hastalıklı ırkçılığı sadece.

Hem Suriyelilere tanınan hiçbir ayrıcalık onlara tanınmadı ki…

Tencerede pişirip kapağında yiyerek, çoluk çocuk çalışarak ve ana vatanlarının kıymetini bilerek kimi doktor, kimi öğretmen, kimi usta, kimi mühendis çoğu da eğitimli olarak yaşadılar, yaşıyorlar.

Savaş mağduru kimliği ile gelip ülkenin her yerine yerleşen, ayrıcalıklı ticaret yapan ve bu konuda bizim bile sahip olmadığımız olanakları kullanan, oy veren, milletvekilliğine aday olabilen, hatta şimdilerde asker sayısı azaltılırken askere bile alınması planlanan, bayramlarda izinli gibiymiş gibi ülkelerine gidip bitiminde geri dönen, Suriyelerin kendilerine kucak açan Türk Milletine bir medyunluklarının olduğunu da düşünmüyorum.

Ülkemizin birçok ilinde sosyal patlamaları tetikleyecek, cinayet, taciz, hırsızlık, gayrimeşru uğraşların Suriyeliler ile birlikte anılmasını görmek, niteliksiz ve mesleksiz insanların çoğunluğunu teşkil ettiği mülteciler için çok da şaşırtıcı değil.

Hele bir de ‘’Sayemizde hükümetiniz Avrupa’dan para alıyor’’ gibisinden söylemleri var ki, insan sabır taşının dayanıklılığına şaşırıyor.

Olay Mudanya Belediyesinin Suriyelilerin plajlarda ki kural tanımaz hallerine dur demesi ile bir kez daha gündeme geldi.

Daha doğrusu hep gündemde de, gündemi göremeyenlerin bakış açısı içerisine girdi.

Bendeniz Mudanya’da konulan tepkinin ve yaptırımların yerinde olduğunu düşünenlerdenim.

Ama itiraf edeyim her ne kadar bir anlam veremediysem de devenin akıbetini de çok merak ediyorum.

Son tahlil de;

Türk milletinin ırkı sağlamdır ve onunla gurur duyar. Bu da ırkçı filan olduğu anlamına gelmez.

İstiklal marşında da vardır, atasının öğretilerinde de.

Sıkıntı kan ve irfanla kurulmuş bir devletin coğrafyasını ve milli gelirini, kendi topraklarını korumaktan aciz ve kontrolsüz doğumlarla sayıları sürekli artan en az dört milyon mülteci ile paylaşmak zorunda bırakılmasıdır.

Bu durumun bir referandum ile Türk Milletine sorulmaması da anlaşılır gibi değil.

Felaket tellallığı gibi algılanmasını istemem ama beş, en geç on yıl sonra Türkiye bu konuda geri dönülemeyecek bir sürecin içerisine girecek, bunu en çokta ırkçı mısın diyenler anlayacaklar.

Başlığa dönersek;

Şimdi ben, Suriyelilerin kentimi bir Orta doğu ülkesi görünümüne çevirdiklerini, birlikte yaşamanın kurallarını bilmediklerini, milli gelirimize üretimsiz ortak olduklarını, son derece ucuza çalışarak piyasalarda ki maaş sistemini bloke etmelerini, parkları bahçeleri ve bilumum kamusal alanı diledikleri kullanıp sonrada kir içinde bırakıp gitmelerini, sanki ileride bir şeylere yatırım yapıyorlarmış gibi sürekli çoğalmalarını, benim torunlarım onların topraklarında ülke bekası için şehit düşüp gazi olurlarken yaşıtlarının burada aylak aylak dolaşmalarını, semtlerimi Arapça tabelalarla donatmalarını, dilimi özellikle kullanmadıklarını, ne kentime ne ülkeme ne de insanıma saygı duymadıklarını dillendirerek ırkçı mı oluyorum?

Asla ırkçı mırkçı değilim.

Nefret söylemi ise fıtratıma aykırı.

Sadece Türkiye’nin, Türk Bayrağına, diline, örfüne, ananesine ve değerlerine saygı duyanlara ait olduğuna inanıyorum o kadar.

Ha bir de, vatanını hiçbir şeraitte terk etmeyenlere…

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.