Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Sehven mi ?

Yazının Giriş Tarihi: 22.05.2020 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.05.2020 00:00

Zaman zaman oturur düşünürüm;

Hayata dair yanlışlarımın doğrularıma oranı ne acaba diye.

Gerçi düşündüğüm gün ve saatte ki ruh haletime göre yaparım bu hesabı.

O yüzden hiçbir zaman yanlışlarımı kapsayan sağlıklı bir veri tabanı oluşturamadım kendimde.

Bir an ‘’bunu yanlış yaptım işte’’ deyip yanlışı kabullenirken,bir başka anda aynı konu için ‘hayır yanlış filan değildi aksine köküne kadar doğruydu.Şimdi olsa yine yaparım’ diyebilecek kadar kendine karşı değişken olabiliyor insan.

Doğru adına yaptığı yanlışlarda da öyle.

Nasıl derler kaş yaparken göz çıkarttığı durumlarda da yani.

Doğru adına yanlışlarda doğrunun tam olarak algılanamaması ya da çeşitlendirilmeye,türevlendirilmeye çalışılması da etken tabi ki de,insanı en çok vuran da yanlışının bu türü galiba.

Yoksa kişi bile bile neden yanlış yapsın değil mi?

Yapıyor ama…

Hem de sonucunu kestirerek,başına açacağı dertleri ön görerek,işin sonun da kabağın başında bileceğini bilerek,bazen de birilerine inat olsun diye garip bir özgüvenle yapıyor.

Çoğunlukla da başka seçeneğinin kalmadığını düşünerek,zorunlu olduğuna inanarak yapıyor.

O yüzden bu paranoyak hallerimiz.

Kişi kendinden bilir işi misali ben yapıyorsam o da yapıyor diyerek tepinip duruyoruz yanlışlarımızın üzerinde.

Doğrulara düşmanlıklarımızın altında da bu hezeyanlarımız yatıyor olabilir.

Yaşadığımız coğrafyada olan bitenlerin payı önemli bu teammüden yanlışlarımızda.

Doğrunun cezalandırıldığı bir iklimde yaşayanlar yanlış yapmasınlar da ne yapsınlar.

Peki bu kadar yanlıştan doğru çıkarabiliyor muyuz?

Çıkaramıyoruz elbet.

Bir yanlışın doğrusunu başka bir yanlışla bulamayacağımızı bile bile umutsuzca formüller oluşturuyor,bin bilinmeyenli denklemler kurup x in değerini bulmak için heder oluyoruz.

Bazen de neyin doğru neyin yanlış olduğu birbirinin içine girip düğümleniyor.

Bu seferde düğümü çözmek için kendimizle düğümleniyoruz.

Kendi doğrusunu oluşturamayıp başkalarının yanlışlarına işte mutlak doğru budur diye ölesiye sarılanlar bu yazının konusu değil.Onlar psikiyatrinin konusu.

Yaptığımız yanlışların bedelini sadece kendimiz ödesek yine iyi diyeceğim,ama yanlışlarımızla başkalarına ödettiğimiz bedellerinde günahını boynumuza asıp yaşıyoruz.

Yanlış yapmanın önlenemez olmasının ana nedeni üzerinde sağlıklı bir mutabakata varılamayışıdır diye düşünüyorum,

Öyle ya birine göre yanlış diğerine göre doğru ötekine göre ise ikisinin dediği değil kendi doğrusu.

Yanlış artık Bağdat’tan da dönmüyor,yolda kaybolup gidiyor.

Yanlış sadece insanlara mahsus bir musibet.

Siz hiçbir köpeğin yanlışlıkla miyavladığına,hiçbir kedinin yanlışlıkla hırladığına,hiçbir atın yanlışlıkla anırdığına,armut ağacının yanlışlıkla portakal verdiğine,yağmurun,karın yanlışlıkla yağdığına,gök yüzünün yanlışlıkla beyaz olduğuna rastladınız mı?

Ne güzel demiş Albert Einstein ‘’Yanlış yapmayan insan yoktur. İnsanlık yanlışını kabul ve düzeltmekle olur.’’diye.

Bu kadar yanlıştan söz ettim de yazının adını neden sehven mi ? koydum peki?

Sehven de her ne kadar yanlışla eş anlamlıysa da içerisinde biraz da hinlik barındırır.

Epey bir zamandır vardı da son zamanlarda hem sayıları arttı hem de görünülürlükleri arttı.

Birileri alenileşen meşrulaşır önermesinin  peşinden tabana kuvvet koşuyorlar.

Mili bayramların adları yanlış yazılıyor-söyleniyor,

Çanakkale Zaferi başta olmak üzere bir çok önemli günlerin anmalarından Atatürk adı çıkartılıyor,

Milli bayramlarda bir yerlerde yine Atatürk’ün posteri baş aşağı asılıyor,

Atatürk’ün fotoğrafının yanına Kurtuluş Savaşı’nı ‘fitne ve fesat’ olarak gören ve Atatürk ile mücadele arkadaşları hakkında idam kararı çıkaran Padişah Vahdettin ile Damat Ferit’in resimleri konuluyor,

Sağda solda Atatürk heykelleri kamyonlara yüklenip depolara kaldırılıyor,

Çöp konteynırlarında çerçevesi ile birlikte atılmış Atatürk fotoğrafları çekilip paylaşılıyor

Atatürk’e ailesine silah arkadaşlarına cumhuriyete laikliğe düpedüz küfür edilirken bunların müsebbipleri gözden kaçırılıyor

Acaba diyorum bir milletin kurtarıcısına reva gördüğü bu ve yazmak istemediğim dahası  eylemler sehven mi yapılıyor ?

Hepsi münferit hadiseler de ben mi okudukça duydukça gördükçe fazla abartıp kahroluyorum?

Bazen secaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söylermiş kıvamında olur da içerideki dilden kaçıverir.

Ben Hz.Ali’nin diye biliyorum; yanlışım varsa yolda da kaybolmazsa Bağdat’dan döner;

‘’Doğru birdir bazıları beyhude çoğaltmaya çalışır’’

Demiş Allah’ın Aslanı.

Bu sözün üstüne kalem oynatmak ise sehven filan değil alenen yanlış olur.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.