Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

SEHVEN…

Yazının Giriş Tarihi: 02.02.2019 00:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.02.2019 00:03

Zaman zaman oturur düşünürüm;

Hayata dair yanlışlarımın doğrularıma oranı ne acaba diye.

Gerçi düşündüğüm gün ve saatte ki ruh haletime göre yaparım bu hesabı.

O yüzden hiçbir zaman yanlışlarımı kapsayan sağlıklı bir veri tabanı oluşturamadım kendimde.

Bir an ‘’bunu yanlış yaptım işte’’ deyip yanlışı kabullenirken,bir başka anda aynı konu için ‘hayır yanlış filan değildi aksine köküne kadar doğruydu.Şimdi olsa yine yaparım’ diyebilecek kadar kendine karşı değişken olabiliyor insan.

Doğru adına yaptığı yanlışlarda da öyle.

Nasıl derler kaş yaparken göz çıkarttığı durumlarda da yani.

Doğru adına yanlışlarda doğrunun tam olarak algılanamaması ya da çeşitlendirilmeye,türevlendirilmeye çalışılması da etken tabi ki de,insanı en çok vuran da yanlışının bu türü galiba.

Yoksa kişi bile bile neden yanlış yapsın değil mi?

Yapıyor ama…

Hem de sonucunu kestirerek,başına açacağı dertleri ön görerek,işin sonun da kabağın başında bileceğini bilerek garip bir özgüvenle yapıyor.

Çoğunlukla da başka seçeneğinin kalmadığını düşünerek,zorunlu olduğuna inanarak yapıyor.

O yüzden bu paranoyak hallerimiz.

Kişi kendinden bilir işi misali ben yapıyorsam o da yapıyor diyerek tepinip duruyoruz yanlışlarımızın üzerinde.

Doğrulara düşmanlıklarımızın altında da bu hezeyanlarımız yatıyor olabilir.

Yaşadığımız coğrafyada olan bitenlerin payı önemli bu teammüden yanlışlarımızda.

Doğrunun cezalandırıldığı bir iklimde yaşayanlar yanlış yapmasınlar da ne yapsınlar.

Peki bu kadar yanlıştan doğru çıkarabiliyor muyuz?

Çıkaramıyoruz elbet.

Bir yanlışın doğrusunu başka bir yanlışla bulamayacağımızı bile bile umutsuzca formüller oluşturuyor,bin bilinmeyenli denklemler kurup x in değerini bulmak için heder oluyoruz.

Bazen de neyin doğru neyin yanlış olduğu birbirinin içine girip düğümleniyor.

Bu seferde düğümü çözmek için kendimizle düğümleniyoruz.

Kendi doğrusunu oluşturamayıp başkalarının yanlışlarına işte mutlak doğru budur diye ölesiye sarılanlar bu yazının konusu değil.Onlar psikiyatrinin konusu.

Yaptığımız yanlışların bedelini sadece kendimiz ödesek yine iyi diyeceğim,ama yanlışlarımızla başkalarına ödettiğimiz bedellerinde günahını boynumuza asıp yaşıyoruz.

Yaşadığımız,yaşattığımız,yaşatılan yanlışlarımız sıradanlaştıkça doğruyu unutup gitmekten korkuyorum.

Gerçi doğruyu da yanlışla yıkadığımız zamanlarımızda çok oluyor o da ayrı mesele.

Yanlışımızın yüzümüze söylenmesi de kabullenemediğimiz en önemli yanlışlarımızdan.Orada da ben yanlış yapmam arkadaş yanılgısının dibine vuruyoruz.

Özür dilemenin erdem olduğunun bilinmesi ancak özür dileye de hiç hoş gözle bakılmaması da yanlışlarımızı sürdürmemizin nedenlerinden biri.

Çocukluğumuzdan beri tanık olduğumuz milyonlarca yanlışla yoğrula yoğrula yanlış yapmayı içselleştirmiş olmamızın başkaca bir izahı yok sanıyorum.

Yanlış yapmanın önlenemez olmasın ana nedeni üzerinde sağlıklı bir mutabakata varılamayışıdır diye düşünüyorum,

Öyle ya birine göre yanlış diğerine göre doğru ötekine göre ise ikisinin dediği değil kendi doğrusu.

Yanlış artık Bağdat’tan da dönmüyor,yolda kaybolup gidiyor.

Yanlış sadece insanlara mahsus bir musibet.

Siz hiçbir köpeğin yanlışlıkla miyavladığına,hiçbir kedinin yanlışlıkla hırladığına,hiçbir atın yanlışlıkla anırdığına,armut ağacının yanlışlıkla portakal verdiğine,yağmurun,karın yanlışlıkla yağdığına,gök yüzünün yanlışlıkla beyaz olduğuna rastladınız mı?

Ne güzel demiş Albert Einstein ‘’Yanlış yapmayan insan yoktur. İnsanlık yanlışını kabul ve düzeltmekle olur.’’diye.

Bu kadar yanlıştan söz ettim de yazının adını neden sehven koydum peki?

Sehven de her ne kadar yanlışla eş anlamlıysa da içerisinde biraz da hinlik barındırır.

Bazen secaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söylermiş kıvamında olur,bazen içerideki ağıdan kaçıverir.

Dünkü gazetelerden birinde vardı;

‘’Ulaştırma Bakanlığı’ndan yapılan son dakika açıklaması ile Avrasya Tüneli geçiş ücretlerinde artış yapılmadığı bilgisi verildi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Yeni ücret tablosu siteye sehven konulmuştur” ifadeleri kullanıldı.’’

Haberi biraz dikkatlice okuyunca sehvenin anlamı daha da net çıkıyor ortaya;

Haberi şöyle okumak gerekiyor zannımca;

Her ne kadar siteye sehven konulmuşsa da aslında tarife hesaplanmış,rakama dökülmüş.Sadece birileri şimdi zamanı değil,kaldırın onu oradan dedikleri için de kaldırılmış.Kuvvetle ihtimal ki baharda sitede ki yerini alacak.

Ben Hz.Ali’nin diye biliyorum; yanlışım varsa yolda da kaybolmazsa Bağdat’dan döner

‘’Doğru birdir insanlar çoğaltmaya çalışır’’

Bu sözün üstüne kalem oynatmak sehven filan değil alenen yanlış olur.

Sustum…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.