Seçmen olabilmek, yani seçme yeterliliğine sahip olabilmek için birtakım şartları yerine getirmek gerekiyor. Yasa koyucu bu koşulları şöyle belirlemiş; demiş ki ‘Bu şartlar olumlu şartlar ve olumsuz şartlar olmak üzere ikiye ayrılır.’
İkiye ayırdıklarını da yine şöyle ayrıntılamış; olumlu şartlar dediğinin kapsamına Vatandaşlığı, yaş ve seçmen kütüğüne yazılı olmayı almış, diğerine yani olumsuz Şartlara da Kısıtlı Olmamayı, Kamu Hizmetlerinden Yasaklı Olmamayı ve Seçme Hakkına Sahip Olup da Oy Kullanamayacak Olmamayı ön koşul belirlemiş.
Eee hani seçmenin oy kullandığı ülkenin manevi değerlerine hakimiyeti, hani kuruluşun da ödenen bedeller ve kurcuları ile ilgili aldığı eğitim ile bilgi birikimi, hani milyonlarca seçmenin konuştuğu dili bilip bilmediği, hani bu ülkeye kattığı katma değer, hani vergi mükelefliği, hani şart olan ilk okul tahsili,hani seçmeyi düşündüğü partinin seçim bildirgesine hakimiyeti,hani oy kullanabilecek kadar ülkenin ekonomik yapısına,sorunlarına,dış politikasına dair düşünsel alt yapısı,hani daha bir sürü haniler…
Yasa koyucu tüm bunları bir hükme bağlamaya gerek görmemiş anlaşılan ya da böylesi bir durumu ön görememiş.
Başbakan 24 Haziran seçimlerinde 30 bin Suriyelinin vatandaşlık hakkı kazandığı vurguluyor ve bunların tümünün oy kullanacağını söylüyor.(Bu arada kaynaklar vatandaşlık baş vurusunda bulanan Suriyeli sayısını 300 bin olarak veriyorlar ve 1 milyon 922 bin Suriyelinin de 18 yaş üzerinde olduğunu belirtiyorlar) Buradan anlaşılması gereken herhalde vatandaşlık verilen 30 bin Suriyelinin tamamı 18 yaş üzerinde.Yani sadece oy kullanacak yaşta olanlara verilmiş Türkiyeli olma hakkı.Çoluk çocukları hiç kaale alınmamış.Türkiyeli sözcüğünü yanlış olduğunu bile bile kullandım ancak bu durumu anlatacak bir başka sözcükte bulamadım.Vatandaşlık almakla Türk olunmuyor ki…
59 milyon 391 bin 328 seçmenin oy kullanacağı Türkiye Genel Seçimleri'nde bu 30 bin rakamı devede kulak gibi kalsa da yani sonuca direkt edecek bir oy oranını oluşturmasa da bu seçmenlerin seçmen yeterliği sadece kağıt üzerinde verilen vatandaşlıkla açıklanabilir mi? Geçtim diyalektiğinden resmi dilini bile bilmedikleri bir ülkenin geleceği hakkında yorum yapacak bizi yönetecek partiyi seçecek kadar özgüveni nerden buluyorlar anlaşılır gibi değil.
Bu vatandaşlık konusunun da ayrı bir referandum nedeni olduğunu düşünüyorum.Biz de halka sorulacak ve sorulmayacak seyler saptanırken halkın sosyal yapısını direkt etkileyecek unsurlar nedense onlara sormaya gerek yok bağlamında ele alınır.Kaldı ki burada ki durum gerek demografik yapımızı,gerek ekonomik durumumuzu direkt olarak etkilemekte olduğu için halka sorulması elzem bir zorunluluk taşımaktaydı.
Evinize sizden habersiz yerleştirilen bir yabancının ikametgahının da konutunuza alınması ve buna bakacaksın denmesi ne kadar absürdse bu hadisede o kadar absürddür.Suriyeli mülteciler konusunda iyi niyet aşılmış Türkiye gelecek on yılda çözmek zorunda kalacağı ciddi bir dert ile baş başa kalmıştır.Hatta biraz önce sözünü ettiğim özgüvenin millet vekili adaylığına kadar çıkması da vardır ki,adayın hangi milletin vekilliğine soyunduğu sorusu izaha muhtaçtır.
Şimdi kızmaca darılmaca atar gider yapmaca yok; Türk vatandaşlığı bir imbiktir.Hepimiz bu imbikten soylarımız süresince damıtılarak bu günlere geldik.Dünya görüşlerimiz,hadiselere bakış açımız,sorunlara çözüm önerilerimiz,doğrularımız,yanlışlarımız elbette birbirimizden farklı olacaktır.Ulus olmak asgari müştereklerde hem fikir olmaktır.
Biz Türkler evlerimizde misafirlerimizi asla mutfağımıza sokmayız.Hizmetse hizmet saygıysa saygı,hoş görüyse hoş görü misafir perverlikse en üst perdesinden yaparız ama misafiri mutfağa sokmayız.Orası özeldir orada pişenler mühimdir.
Ez cümle 24 Haziranda hem millet vekili hem de Cumhur Başkanı seçimi yapacağız ve mutfağımızda kimin ne pişirmesini istiyorsak onu şef yapacağız.
Mutfak bizim,onu çok zor kurduk biz…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Olcay ERÖZDEN
Seçmen?..
Seçmen olabilmek, yani seçme yeterliliğine sahip olabilmek için birtakım şartları yerine getirmek gerekiyor. Yasa koyucu bu koşulları şöyle belirlemiş; demiş ki ‘Bu şartlar olumlu şartlar ve olumsuz şartlar olmak üzere ikiye ayrılır.’
İkiye ayırdıklarını da yine şöyle ayrıntılamış; olumlu şartlar dediğinin kapsamına Vatandaşlığı, yaş ve seçmen kütüğüne yazılı olmayı almış, diğerine yani olumsuz Şartlara da Kısıtlı Olmamayı, Kamu Hizmetlerinden Yasaklı Olmamayı ve Seçme Hakkına Sahip Olup da Oy Kullanamayacak Olmamayı ön koşul belirlemiş.
Eee hani seçmenin oy kullandığı ülkenin manevi değerlerine hakimiyeti, hani kuruluşun da ödenen bedeller ve kurcuları ile ilgili aldığı eğitim ile bilgi birikimi, hani milyonlarca seçmenin konuştuğu dili bilip bilmediği, hani bu ülkeye kattığı katma değer, hani vergi mükelefliği, hani şart olan ilk okul tahsili,hani seçmeyi düşündüğü partinin seçim bildirgesine hakimiyeti,hani oy kullanabilecek kadar ülkenin ekonomik yapısına,sorunlarına,dış politikasına dair düşünsel alt yapısı,hani daha bir sürü haniler…
Yasa koyucu tüm bunları bir hükme bağlamaya gerek görmemiş anlaşılan ya da böylesi bir durumu ön görememiş.
Başbakan 24 Haziran seçimlerinde 30 bin Suriyelinin vatandaşlık hakkı kazandığı vurguluyor ve bunların tümünün oy kullanacağını söylüyor.(Bu arada kaynaklar vatandaşlık baş vurusunda bulanan Suriyeli sayısını 300 bin olarak veriyorlar ve 1 milyon 922 bin Suriyelinin de 18 yaş üzerinde olduğunu belirtiyorlar) Buradan anlaşılması gereken herhalde vatandaşlık verilen 30 bin Suriyelinin tamamı 18 yaş üzerinde.Yani sadece oy kullanacak yaşta olanlara verilmiş Türkiyeli olma hakkı.Çoluk çocukları hiç kaale alınmamış.Türkiyeli sözcüğünü yanlış olduğunu bile bile kullandım ancak bu durumu anlatacak bir başka sözcükte bulamadım.Vatandaşlık almakla Türk olunmuyor ki…
59 milyon 391 bin 328 seçmenin oy kullanacağı Türkiye Genel Seçimleri'nde bu 30 bin rakamı devede kulak gibi kalsa da yani sonuca direkt edecek bir oy oranını oluşturmasa da bu seçmenlerin seçmen yeterliği sadece kağıt üzerinde verilen vatandaşlıkla açıklanabilir mi? Geçtim diyalektiğinden resmi dilini bile bilmedikleri bir ülkenin geleceği hakkında yorum yapacak bizi yönetecek partiyi seçecek kadar özgüveni nerden buluyorlar anlaşılır gibi değil.
Bu vatandaşlık konusunun da ayrı bir referandum nedeni olduğunu düşünüyorum.Biz de halka sorulacak ve sorulmayacak seyler saptanırken halkın sosyal yapısını direkt etkileyecek unsurlar nedense onlara sormaya gerek yok bağlamında ele alınır.Kaldı ki burada ki durum gerek demografik yapımızı,gerek ekonomik durumumuzu direkt olarak etkilemekte olduğu için halka sorulması elzem bir zorunluluk taşımaktaydı.
Evinize sizden habersiz yerleştirilen bir yabancının ikametgahının da konutunuza alınması ve buna bakacaksın denmesi ne kadar absürdse bu hadisede o kadar absürddür.Suriyeli mülteciler konusunda iyi niyet aşılmış Türkiye gelecek on yılda çözmek zorunda kalacağı ciddi bir dert ile baş başa kalmıştır.Hatta biraz önce sözünü ettiğim özgüvenin millet vekili adaylığına kadar çıkması da vardır ki,adayın hangi milletin vekilliğine soyunduğu sorusu izaha muhtaçtır.
Şimdi kızmaca darılmaca atar gider yapmaca yok; Türk vatandaşlığı bir imbiktir.Hepimiz bu imbikten soylarımız süresince damıtılarak bu günlere geldik.Dünya görüşlerimiz,hadiselere bakış açımız,sorunlara çözüm önerilerimiz,doğrularımız,yanlışlarımız elbette birbirimizden farklı olacaktır.Ulus olmak asgari müştereklerde hem fikir olmaktır.
Biz Türkler evlerimizde misafirlerimizi asla mutfağımıza sokmayız.Hizmetse hizmet saygıysa saygı,hoş görüyse hoş görü misafir perverlikse en üst perdesinden yaparız ama misafiri mutfağa sokmayız.Orası özeldir orada pişenler mühimdir.
Ez cümle 24 Haziranda hem millet vekili hem de Cumhur Başkanı seçimi yapacağız ve mutfağımızda kimin ne pişirmesini istiyorsak onu şef yapacağız.
Mutfak bizim,onu çok zor kurduk biz…