Ülkemizdeki ekonomik sıkıntılar ve son yıllardaki enflasyon artışlarına yansıyan dalgalanmalar, halkımızın tahammül gücünü zorlamaya başladı.

Çarşı-Pazar fiyatları insanları üzüyor.

Emekliler, ellerine gecen para ile ay sonunu getirmekte zorlanıyorlar.

Esnaf, sabah erkenden açtığı işyerinde gün boyunca siftah bile yapamadan kepenk indirdiğine dair konuşuyor.

Üreticilerimiz, gelen siparişlerde azalma olduğunu ifade ediyorlar.

İnşaat sektöründeki keser ve çivi sesleri kesildi, kesilecek.

Konut sektöründe satışlar istenildiği gibi değil. Örnek, Bursa’da daha önce tapu dairelerinde günde ortalama 250 satış yapılırken şimdi ayda 250 satış yapıldığına şükür ediliyor.

Siyaset ise 31 Mart Mahalli seçimleri sonrasında İstanbul’daki siyasi dalgalanma ve seçim sonuçlarına odaklanmış, ekonomi ikinci plana atılmıştı.

Seçimler bitti. Öyle veya böyle tamamlandı.

Şimdi, sırada geçim zamanı var.

İnsanlar, hayatlarını idame ettirebilme adına çalışmak, para kazanmak zorundalar. Çalışmayan, iş üretmeyen, para kazanamayan insanların, önce kendilerine, sonra ailesine, sonra etrafına faydası olmaz. Bilakis zararları olur. İşte bu yüzden de toplumsal huzur dengesi zarar görür.

Amaç, insanların, mutlu, huzurlu ve iş güvenliği içinde hayatını sağlama alması.

Bunun içinde ülkemizdeki ekonomik rakamların ve ibrelerin geri doğru değil de ileriye doğru, aşağıya doğru değil de yukarıya doğru çalışması gerekiyor. Hak, hukuk ve adalet sisteminde yaşanılan sıkıntıların aşılması gerekiyor.

Seçimler sonrasında, ülkemizde bir tatil rehaveti içinde olmamıza rağmen ülkemiz açısından çok önemli problemlerle uğraşıyoruz. Bakın, ABD ile aramızda olan S 400 tartışması. Bunun yanı sıra bedelini ödediğimiz F 35 uçaklarının ülkemize teslim edilip edilmeyeceği tartışmaları.

Geçen Hafta Japonya’da toplanan G 20 zirvesinde ABD Başkanı Donald Trump ile görüşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki ülke arasındaki buzların erimesine yol açtı. Trump,           F 35’ler konusunda Türkiye’ye haksızlık yapıldığını açıklamasıyla beraber, gerilen siyasi ve ekonomik ilişkiler bir anda yumuşadı. Belki de her iki ülke dost ve müttefik olduklarını yeniden dünyaya ilan ederken, Amerika, Ortadoğu’da köprü görevi üstlenen Türkiye ile arasının daha fazla açılmasının getireceği fayda veya zararları çok iyi analiz etmiş gibi izlenim verdi.

Trump’un bu açıklamaları önce döviz piyasasındaki endişeleri giderdi. Türkiye ile Amerika arasındaki ekonomik ve ticari dengelerin ve bedellerin artırılmasına yönelik kararlar da rahat bir nefes alınmasına yol açtı. Amerika ile iş yapan Türk işadamları ve Türkiye ile iş yapan Amerikalı işadamları iki liderin pek çok konuda ortak akılla hareket etmesinden mutlu olduklarını ifade ettiler.

Tabi, bu durum, ülkemizdeki ekonomik yapıya da olumlu etki yapacağa benziyor.

Gelelim Temmuz ayının başında ülkemizdeki ekonomik yapıya.

Perakende fiyatlar, Haziran'da bir önceki aya kıyasla ev eşyasında yüzde 2,58, kültür, eğitim ve eğlencede yüzde 0,79, giyimde yüzde 0,11, sağlık ve kişisel bakımda yüzde 0,01 artış yaşandı. Bu dönemde perakende fiyatlar, gıdada yüzde 2,28, ulaştırma ve haberleşmede yüzde 1,51 ve konutta ise yüzde 0,39 azaldı.

Diğer harcamalar grubunda ise fiyat değişimi izlenmedi.

Söz konusu dönemde toptan fiyatlar ise mensucatta yüzde 0,64, inşaatta yüzde 0,61 artarken, gıdada yüzde 2,93, işlenmemiş maddelerde yüzde 2,61, kimyevi maddelerde yüzde 2,42, madenlerde yüzde 2,27, yakacak ve enerji maddelerinde ise yüzde 0,25 geriledi.

Bu duruma baktığımızda ise son üç yıldır her geçen senenin bir önceki seneyi aratır halde olduğunu görüyoruz. İnsanlar “yarın ne olacak?” diye birbirlerine soruyorlar.