Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

SAĞLIKLI BEDEN SAĞLIKLI CİLT

Yazının Giriş Tarihi: 05.08.2017 00:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.08.2017 00:10

Aynaya baktığımızda cildimiz eskisi kadar parlak, ışıltılı ve esnek değilse bunun iki sorumlusundan birincisi güneş ışınları, diğeri akıp giden zamanın neden olduğu hasarlardır.

Cildimizin dış tabakası bizi zararlı mikroplardan ve güneş ışığının zararlı etkilerinden korurken, iç tabakası başta kollagen ve elastin olmak üzere proteinden zengin olup sağlamlık ve esneklik sağlar.

Yaşam boyunca hasar görüp bu hasarı kendiliğinden tamir eden cildimiz, zamanla bu konuda yeterince başarılı olamaz.

Bu yazımda sizlere cildin kendisini tamirde neden yetersiz kalabileceğini özetlemek istiyorum.

Aslında cilt sağlığımız genel sağlık durumumuzdan ayrı bir konu değildir. Cildin iç tabakasının esnek ve sağlam kalması orada bulunan ve fibroblast adı verilen hücrelerin sağlığı ile ilgilidir. Bu hücreler hem esnekliği sağlayan bazı maddeleri (kollagen, elastin ve hücreler arasındaki proteinden zengin sıvı) üretirler, hem de tüm bu maddelerin birbirleriyle sıkı sıkı kenetlenmelerini sağlarlar.

Zamanla cildin alt tabakasındaki proteinden zengin sıvının üretimi azalınca, esnekliği sağlayan proteinler birbirlerinden ayrılırlar. Kollagen ve elastin isimli proteinlerin üretimi de azalır zamanla. Tüm bunların sonucunda cildin esnekliği kaybolmaya başlar.

Fibroblast adı verilen hücrelerin zamanla yetersiz üretim yapmalarının nedenine gelince... Bu durumu yaşlanma sürecinin doğal bir sonucu olarak mı yoksa vücuttaki kronik yangısal sürecin ciltteki etkisi olarak mı kabul etmek gerek gerekir? Bu sorunun cevabı henüz net olarak verilememiştir.

Yazılarımı sürekli okuyanlar, Sağlıklı yaşlanma, Zamanı durdurmak ve Damar sertliği isimli yazılarım başta olmak üzere birçok yazımda kronik yangısal sürecin pek çok hastalıkta hatta yaşlanmada temel etken olduğuna dair tartışmalardan bahsettiğimi hatırlayacaklardır. Kronik yangısal süreci hızlandıran etkenler, dolayısıyla cildi de etkilerler.

Sigara, hava kirliliği, aşırı beslenme ve buna bağlı şişmanlık, aşırı dozda alkol almak, hareketsizlik, ağır spor yapmak, tarım ilaçları, hayvanların daha hızlı büyümesi ve daha çok ürün vermesi için kullanılan ilaçlar, bazı ağır metaller ve genetiği değiştirilmiş organizmalar gibi birçok etken, kanda serbest radikal adı verilen zararlı maddelerin artmasına yol açarak kronik yangısal süreci hızlandırırlar.

Ciltteki yaşlanmanın tek nedeni cildin alt tabakasındaki kronik yangısal süreç değildir. Güneş ışınlarındaki UV ışınları da cildin yaşlanmasını hızlandırır. Cildin dış tabakasındaki hücrelerin güneşten gelen bu ışınlar nedeniyle bazı maddeler salgıladığı, bu maddelerin cilt altına geçerek orada bulunan hücrelerin fonksiyonlarını olumsuz etkilediği sanılmakta.

UV ışınları nedeniyle ciltten salgılan maddelerin cilt altında depo edilen yağ hücrelerinin bazılarının ölümüne neden olduğu, ölen yağ hücrelerinin yerini, aslında bir tür tamir amacıyla, esnekliği olmayan bir başka dokunun aldığı yakın zamanlarda ortaya konmuş bulunuyor.

Özetle şunu söyleyebilirim ki cildimiz sağlığımızın dış göstergesi gibi algılanabilir. Sağlığımızı bozan ve bizi yaşlandıran kronik yangısal olaylar cildimizi de yaşlandırır. Ultra viyole ışınlardan korunmaksızın güneş ışınlarına maruz kalmak ise genel sağlığımız ve yaşlanma sürecinden bağımsız olarak da cildimizi yaşlandırır.

Sağlık en büyük hazinemizdir, onu koruyalım. Saygılarımla.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.