Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Türkiye, Tüb Bebek Yönetiminde Avrupa Ve ABD İle Yarışıyor

Üreme Sağlığı Ve Tüp Bebek Uzmanı Eurofertil Tüp Bebek Merkezleri Medikal Direktörü Op. Dr. Hakan Özörnek Tüp Bebek Uygulamasında Türkiye’nin Avrupa Ve Amerika Birleşik Devletleri (abd) İle Yarıştığını Belirterek, “35 Yıl Önce Avrupa'nın 10 Yıl Gerisinden Tüp Bebek Uygulamasına Başlayan Türkiye Şimdi Avrupa Ve Abd İle Boy Ölçüşüyor. Tüp Bebekte Gelişen Tıp Ve Teknolojinin Tedavideki Başarı Oranlarına Çok Olumlu Şekilde Yansımaktadır” Dedi.

Haber Giriş Tarihi: 14.06.2016 10:15
Haber Güncellenme Tarihi: 14.06.2016 10:15
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Türkiye, Tüb Bebek Yönetiminde Avrupa Ve ABD İle Yarışıyor
Üreme Sağlığı Ve Tüp Bebek Uzmanı Eurofertil Tüp Bebek Merkezleri Medikal Direktörü Op. Dr. Hakan Özörnek tüp bebek uygulamasında Türkiye’nin Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile yarıştığını belirterek, “35 yıl önce Avrupa’nın 10 yıl gerisinden tüp bebek uygulamasına başlayan Türkiye şimdi Avrupa ve ABD ile boy ölçüşüyor. Tüp bebekte gelişen tıp ve teknolojinin tedavideki başarı oranlarına çok olumlu şekilde yansımaktadır” dedi.
Üreme Sağlığı Ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Hakan Özörnek, son dönemde yenilenen genetik testlerin, embriyo, yumurta ve sperm dondurma işlemlerindeki gelişmelerin, mikro akışkanlı çip uygulaması, serum tedavisi gibi çalışmaların Avrupa ve ABD ile eş zamanlı olarak Türkiye’de de uygulanmakta olduğunu belirtti. Bütün bu gelişmelerle en kaliteli embriyoyu en uygun zamanda ve koşullarda transfer ederek maksimum gebelik şansını elde etmeyi hedeflendiği belirten Özörnek, “Türkiye’de 1990’lı yıllarda özel sektörün de büyük katkısıyla çok başarılı tüp bebek merkezleri oluşturuldu. Yasal boşlukların giderilmesi bir yana kullanılan yeni teknolojiler sürekli takip edilerek geliştirildi” dedi.
“TÜP BEBEK TEDAVİSİNDEKİ GELİŞMELER SONUCUNDA HEM ANNE VE BABA OLMA ŞANSI ARTTI”
Yaşanılan süreçte doktorların eğitim ve deneyimleri arttığını ifade eden Özörnek, “Laboratuvar personelinin eğitimlerine ağırlık verildi. Türkiye yaklaşık 35 yıl önce başlatılan ilk tüp bebek uygulamasından bu yana çok önemli gelişmeler gösterdi. Günümüzde ülkemizdeki pek çok merkez dünyanın dört bir yanından gelen hastalara tüp bebek tedavisini dünya standartlarında üstelik çok daha uygun maliyetle ve yüksek başarı oranları ile sunmaktadır. Tüp bebek tedavisindeki gelişmeler sonucunda hem anne ve baba olma şansı arttı hem de çoğul gebelik gibi istenmeyen sonuçlar kontrol altına alındı. Yeni gelişmeler ilerleyen kadın yaşına rağmen anneliği ve sperm azlığı ve hatta yokluğu durumlarında bile babalığı mümkün kılıyor” diye konuştu.
“ANNE ADAYININ YAŞI İLERLEDİKÇE TÜP BEBEKTE BAŞARI DRAMATİK BİÇİMDE AZALIYOR”
Tüp Bebekte başarıyı etkileyen en önemli faktörlerden birisinin anne adayının yaşı olduğunu belirten Özörnek, “Anne adayının yaşı ilerledikçe tüp bebekte başarı dramatik biçimde azalıyor. Yaş ilerledikçe; Yumurtalıkların yaşlanması, döllenme oranında azalma, rahim iç zarının döllenen yumurtayı tutma yeteneğinin azalması, endometriozis hastalığı ve myomların görülme sıklığının artması, doğurganlığı etkileyebilecek cerrahi müdahaleler artmaktadır. Dünyada da henüz yeni uygulanan bir tedavi ile anne adaylarından adeta “altın yumurta“ elde edebiliyoruz. Bir kadının yumurta rezervi doğduğu anda belli olmaktadır ve bunu değiştirmek hiçbir şekilde mümkün değildir. Kadın kaç yaşında ise yumurtası da aynı yaştadır, yani kadınlar yaşlandıkça yumurtaları da yaşlanır. Hatta kimi zaman çok genç kadınlarda yaştan bağımsız olarak da yumurtalık yaşlanması görülebilmektedir. Yaşlanan yumurtalar da gebelik şansını çok önemli oranlarda azaltmaktadır” şeklinde konuştu.
“YANDAN ÇOK ZAYIF OLMAK DA ANNE ADAYLARI İÇİN İSTENMEYEN BİR DURUM”
Tüp bebek tedavisi uyguladıkları hastalarda 20-30’lu yaşlardaki anne adaylarından 8-10 yumurta toplarken, 40’lı yaşlardaki hastalardan yumurta toplama sayısı 1-2’ye düştüğünü aktaran Özörnek, “ Kadınların doğurganlıklarını korumak için yaşam tarzlarında yapabilecekleri bazı değişiklikler mevcut. Yapılan araştırmalar aşırı kiloların doğurganlığı olumsuz yönde etkilediğini gösteriyor. Kadınların sağlıklı beslenmeleri ve normal kiloda olmaları doğurganlık koruyucu önemli bir faktör. Öte yandan çok zayıf olmak da anne adayları için istenmeyen bir durum tıpkı fazla kilolar gibi aşırı zayıflık da anne olma yolunda engel oluşturabiliyor. Sigara sağlıklı bir yaşam için zaten uzak durulması gereken zararlı bir madde. Ancak anne adayları için sigara bağımlılığında kurtulmak çok daha önemli. Zira sigara hem gebe kalmayı engelliyor hem de gebelik sürecini ve doğacak olan bebeğin sağlığını tehlikeye atıyor” dedi.
“GEREKİRSE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK ALMALARI ÖNEMLİ”
Çağın en önemli sorunlarından birisinin stres olduğunu belirten Özörnek, “Gerek sosyal yaşam, gerekse çalışma koşulları nedeni ile anne adaylarının yaşadıkları stres gebe kalma sürecini olumsuz etkiliyor. Çiftlerin çocuk sahibi olmayı istedikleri halde gebeliğin oluşmaması da başlı balına bir stres faktörü bu nedenle anne adaylarının stres kontrolüne önem vermeleri ve gerekirse psikolojik danışmanlık almaları önemli. Vajina enfeksiyonları mantarlar, bakteriler yada bazı parazitler sonucu oluşabiliyor. Kadından erkeğe de bulaşabilen vajina enfeksiyonları erkekte sperm canlılığı ve hareketliliğini etkileyerek infertiliteye yol açıyor. Anne adaylarının bu tür sorunlar var ise en kısa zamanda bir uzman yardımı ile tedaviye başlamaları gerekir. Rahim yaşlanması değil, yumurtanın yaşlanması hamile kalmayı zorlaştırır. 30 yaşındaki bir kadının dondurulan yumurtaları 40 yaşına geldiğinde de aynı kalır, dolayısıyla rahmin yaşlanması döllenme işleminin gerçekleşmesini engellemez döllenme için yumurtanın genç kalması gerekir. Bu nedenle kadınların en önemli hazineleri " yumurta rezervleri" olarak görülebilir. Bugün için evli ve doğurganlığını ertelemek niyetinde olan kadınların özellikle 35 yaşın üzerindekilerin tüp bebek tedavisi yaptırıp döllenmiş yumurtalarını (embryo) dondurarak saklama seçeneğini ciddi olarak düşünmeleri gerekir” dedi.
“TARAMA İŞLEMLERİNİN YAPILMASI SAĞLIKLI GEBELİK VE BEBEK ELDE ETMEK İÇİN ÇOK ÖNEMLİ”
Özellikle ileri anne yaşı söz konusu olduğunda genetik testlerin hayati önem taşımakta olduğunu ifade eden Özörnek, “Tüp bebek uygulamasında embriyoya ait hücrelerin girişimsel yöntemlerle elde edilerek genetik hastalıklara veya kromozom sayısına yönelik tanı ve tarama işlemlerinin yapılması sağlıklı gebelik ve bebek elde etmek için çok önemli. Gebelik öncesi yapılan bu taramalar implantasyon öncesi genetik tanı/tarama (PGT) olarak adlandırılmaktadır. PGT yönteminde, kadından toplanan yumurta ve erkekten toplanan spermden mikroenjeksiyon (ICSI) yöntemiyle oluşturulan embriyolardan normal kromozom sayısına sahip olanı anne rahmine yerleştirmeyi amaçlıyoruz. Böylece kromozom sayısına bağlı bozukluklar nedeniyle meydana gelen düşüklerin veya gebeliğin sonlandırılması ihtimalini azaltmayı hedefliyoruz. Kromozomal inceleme için PGT yaptırmaya karar veren çiftten öncelikle embriyo elde edilmesi gerekmektedir. Embriyo gelişiminin 5. gününde embriyodan birkaç hücre embriyolog tarafından biyopsi ile alınarak hücreler “Kantitatif PCR” (q-PCR) yöntemi ile incelenmektedir” dedi.
“GENETİK HASTALIĞA SAHİP ÇOCUĞU OLAN AİLELERİN ÇOK DİKKATLİ OLMASI GEREKMEKTEDİR”
Genetik uzmanın, kromozomların sayısal değerlendirilmesi sonucunda hücreleri normal veya anormal olarak belirtmekte olduğu aktaran Özörnek, “İncelenen hücre, normal olarak belirlenirse, embriyoyu oluşturan diğer hücrelerin de normal olmasının beklenir. Ailesinde ya da akrabalarında tanımlanmış bir genetik hastalığı bulunan ya da genetik hastalığa sahip çocuğu olan ailelerin çok dikkatli olması gerekmektedir. Bu ailelere şöyle bir çağrıda bulunmak isteriz: Bu test, hücrede bulunan tüm kromozomları (23 çift) sadece sayısal olarak incelemektedir. Dengeli veya dengesiz kromozomal bozukluklar, tek gen hastalıkları ve diğer genetik bozukluklar bu yöntemin içeriğinde yer almamaktadır. Eğer ailenizde, yakın akrabalarınızda veya sizlerde tanımlanmış bir genetik hastalık, genetik bir hastalığa sahip çocuğunuz çocuklarınız varsa bu durumu doktorunuza mutlaka bildiriniz! Bu durumlarda tanımlanmış genetik hastalığa özel daha ileri genetik tanı testleri yaptırmanız önerilmektedir” şeklinde konuştu.
“YENİ GENETİK TARAMA TESTİNDE 4 SAAT SONRA SONUÇ ALMAK MÜMKÜN”
Gebeliğin ilerleyen aylarında da ultrason bulgularına dayanarak doktorun gerekli gördüğü taktirde bu teste ilaveten doğum öncesi (prenatal) genetik tanı önerebilmekte olduğunu açıklayan Özörnek, “Bu prenatal testler ilk üç ayda koryon villus örneğinden (CVS) ya da ikinci üç ayda amniyon sıvısından yapılabilmektedir. Yeni genetik test ile taramalar embriyonun 5. Gününde yapılabilmektedir. Eskiden embriyonun 5. Gününde yapılan tarama testinin sonucunu yaklaşık 12 saat sonra alabiliyorduk bu durumda da sonuç olumlu çıksa bile embriyonun transferi için geçerli süre geride kaldığı için embriyo dondurularak bir sonraki ay transfer edilebiliyordu. Yeni genetik tarama testinde 4 saat sonra sonuç almak mümkün. Böylece embriyoyu dondurmaya gerek kalmadan aynı gün içinde transfer edebiliyoruz. Öte yandan söz konusu genetik tarama testi önceki testlerden çok daha ucuz, bu da aileler için önemli bir avantaj oluşturmaktadır” dedi.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.