Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Türk Doktorun Buluşu, Parkinson Ve Şizofren Hastalarına Umut Olacak

Bahçeşehir Üniversitesi (bau) Tıp Fakültesi Biyofizik Ana Bilimdalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Durdağı, Parkinson Ve Şizofren Hastalarına Umut Olacak Buluşunu Anlattı.

Haber Giriş Tarihi: 18.04.2016 09:46
Haber Güncellenme Tarihi: 18.04.2016 09:46
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Türk Doktorun Buluşu, Parkinson Ve Şizofren Hastalarına Umut Olacak
Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) TIP Fakültesi Biyofizik Ana Bilimdalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Durdağı, Parkinson ve Şizofren hastaları için bir ilke imza attı. Dopamin(hormon)-2 reseptörünün(sinir ucu) kristal yapısını açığa çıkarmayı başaran Doktor Durdağı’nın yolu geçen yıl Dopamin-2 reseptörünü 1975 yılında keşfeden Toronto Üniversitesi’nden Prof. Dr. Philip Seeman ile kesişti. Birlikte geliştirdikleri model Amerika Kimya Derneği’ne ait yüksek prestijli dergi “ACS Chemical Neuroscience” tarafından kabul edildi.
“ŞİZOFREN VE PARKİNSON HASTALIKLARININ TEDAVİSİNDE ÖNCÜ OLACAK”
Aslında her şey bir tesadüfle başladı, Bilgisayar destekli ilaç tasarımı üzerine çalışanDoktorDurdağı, Dopamin-2 reseptörünün kristal yapısını açığa çıkarmak için model geliştirip bir dergide yayınladı. Ardından Parkinson ve Şizofren hastaları için umut olan Dopamin-2 reseptörünü 1975 yılında keşfeden Toronto Üniversitesi’nden Prof. Dr. Philip Seeman, Doktor Durdağı ile iletişime geçerek kendisinin de bu yönde çalışmaları olduğunu ve birlikte çalışmak istediğini söyledi. Büyük bir onur ile bunu kabul eden Durdağı,üç yıldır üzerine çalıştığı modeli Prof. Seemon ile daha da geliştirdi. Bilgisayar destekli yöntemlerle üç boyutlu yapısı açığa çıkarılan model ile Şizofren ve Parkinson gibi hastalıklarla mücadele de yeni bir döneme girildi.Modeli çok beğendi kendi değerleriyle örtüştüğünü söyledi. Bundan büyük bir onur duydum. Biz o zaman kadar Dopamin-2 reseptörünün sadece monamerfonlarını geliştirmiştik. Hocayla birlikte dimerfonlarınıda geliştirdik. Ortak bir çalışmayla literatüre güzel bir yayın yapmış olduk.
“DOPAMİN’İN YAPISINI SİMÜLASYONLARLA AÇIĞA ÇIKARDIK”
Projeyi 2012 yılından itibaren devam ettirdiklerini ve 4-5 yıldır da yoğun bir şekilde üzerine çalıştıklarını söyleyen Durdağı, “Geçtiğimiz yıl bu modeli geliştirip yayınladık, yayınladıktan bir gün sonra Dopamin-2 reseptörünü keşfeden hoca Toronto Üniversitesi’nden Prof. Philip Seemon bana bir E-Mail atarak modelimi istedi. Modelimi kendisiyle paylaştım modelin deneysel yapılarla çok uyumlu olduğunu söyledi. Kendi deneysel verilerinin bizim modelde uygulamak istediğini dile getirdi. Bende memnuniyetle kabul ettim ve birlikte çalışmaya başladık. Kendisinde dopamin ve afemorfin diye iki molekül olduğunu ve bağlanma afertelerinin birbirinden farklı olduğunu söyledi. Bizde modelimizde bu iki molekülü denedik tamda deneysel sonuçlara uygun çıktı. Bu çalışmamızda Dopamin 2 reseptörünün 3 boyutlu yapısını deneysel veriler kullanılarak homoloji modellemesi ve dinamik simülasyonlar (benzetim)yardımıylaaçığaçıkardık” şeklinde konuştu.
“YAN ETKİSİ AZALTILMIŞ YENİ İLAÇLARIN GELİŞTİRİLMESİNDE KULLANILACAK”
“İlaç mekanizmasını açığa çıkardığımızda bu hem Parkinson hem de Şizofren gibi nörodejeneratif ( Sinir sisteminde meydana gelen bozukluk) hastalıkların çok daha iyi anlaşılacak” diyen Durdağı, “Geliştirdiğimiz modelin, daha etkin ve yan etkileri azaltılmış moleküllerin açığa çıkarılmasında öncül rol oynayacak diye düşünüyoruz. Amacımız bu hedef yapıları kullanarak atomik düzeydeilaç- reseptör(sinir ucu)etkileşimlerini incelemek ve molekülermekanizmalarınaydınlatılması sonucuyeni nesil yan etkileri azaltılmışantibiyotikleringeliştirilmesidir. Çalışmamızın yeni tedavi şekillerinin, yeni ilaçların geliştirilebilmesi için öncü olabileceğine inanıyorum. Hastalıkların önlenmesinde bazı ilaçlar kullanılıyor. Şuanda bu ilaçların geliştirilmesi çok zor aşmalardan geçiyor. Bunun sebebi de özellikle çok önemli bir reseptör olan Dopaminin- 2’nin kristal yapısının açıkta olmamasıydı. Dolayısıyla kristal yapısı olmayan molekülün tek bir yolu kalıyor buda moleküler modelleme dediğimiz yöntemlerle 3 boyutlu yapısını açığa çıkarmak,işte biz bunu başardık. Ne kadar fazla model geliştirilirse, ne kadar fazla kristal yapı açığa çıkarsa bu hastalılarla mücadelede o kadar faydalı oluyor” açıklamalarında bulundu.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.