Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Terör Olaylarını Çocuklarımızla Ne Şekilde Konuşmalıyız?

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Çocuk Ve Ergen Ruh Sağlığı Ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşegül Yolga Tahiroğlu, Yaşanan Terör Olaylarını Çocuğa Açıklamanın Zor Olduğunu Belirterek, Çocuğa Öncelikle Zarar Vermeyecek, Kafasını Daha Çok Karıştırıp Korkutmayacak, Kendisi Veya Sevdikleri İçin Aynı Sonu Beklemesine Yol Açmayacak Ve Tüm Bunları Sağlarken Aynı Zamanda Dürüst Ve Karmaşık Olmayan Bir Dille Konuşmayı Hedeflemek Gerektiğini Söyledi.

Haber Giriş Tarihi: 21.03.2016 12:23
Haber Güncellenme Tarihi: 21.03.2016 12:23
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Terör Olaylarını Çocuklarımızla Ne Şekilde Konuşmalıyız?
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşegül Yolga Tahiroğlu, yaşanan terör olaylarını çocuğa açıklamanın zor olduğunu belirterek, çocuğa öncelikle zarar vermeyecek, kafasını daha çok karıştırıp korkutmayacak, kendisi veya sevdikleri için aynı sonu beklemesine yol açmayacak ve tüm bunları sağlarken aynı zamanda dürüst ve karmaşık olmayan bir dille konuşmayı hedeflemek gerektiğini söyledi.
Doç. Dr. Ayşegül Yolga Tahiroğlu, son zamanlarda tüm toplumu sarsan terör olaylarının özellikle ebeveynler tarafından çocuklara olumsuz yansımaması adına neler yapılabileceği konusunda açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Tahiroğlu, "Bazen yaşadığımız veya tanık olduğumuz olaylar öyle ağırdır ki, erişkin olarak kendimizi bile travmanın olumsuz etkilerinden koruyacak kalkan bulamayız, çaresizlik yaşarız. Ancak travma insan eliyle ve diğer insanlara yönelik ise, hele öngörülemeyen ve vahşet içeren bir olaysa işte o zaman yapılacak açıklama daha zordur ki bunu anlatan ebeveynin kendi duygularına-öfkesine hakim olabilmesi kolay olmayabilir" ifadesini kullandı.
"SORULARDAN KAÇMAYIN"
Yaşanan terör olaylarından yola çıkarak, ’çoğu yetişkinin bile görüntülerine bakamadığı olayların etkilerinden çocukları nasıl koruyabiliriz korumamız gerekir mi? Bu olayları nasıl açıklayabiliriz’ sorularının cevaplarını çocuğa vermenin hayli zor olduğunu söyleyen Doç. Dr. Tahiroğlu, bu tür soruların çocuktan gelmesi durumunda çocuğa öncelikle zarar vermeyecek, kafasını daha çok karıştırıp korkutmayacak, kendisi veya sevdikleri için aynı sonu beklemesine yol açmayacak ve tüm bunları sağlarken aynı zamanda dürüst ve karmaşık olmayan bir dille konuşmayı hedeflemek gerektiğini söyledi. Doç. Dr. Tahiroğlu, "Çocuk kötü bir şeyler olduğunu bilmeli ancak tüm ayrıntısına gerek duyulmamalı elbette; bir patlama olduğunu, pek çok insanın öldüğünü ve yaralandığını bilmesi gerekir, küçük bir çocuğun buna anlam vermesi güç olabilir, ona böyle bir eylemin hiçbir zaman haklı bir nedeni olamayacağını, eylemcinin saldırıya uğrayan kişileri hiç tanımadığını, yani ona yönelik kızdıracak bir şey yapmış olamayacaklarını, hem öyle bile olsa hiçbir koşul altında bir insanın diğerinin hayatını sonlandırma hakkının olamayacağını, yani saldırganın bu yaptığı için nasıl bir neden bulduğunu bilemeyeceğimizi, anlayamayacağımız ama her ne ise kesinlikle haksız ve yanlış olduğunu anlatmak gerekir. Çocuğa dürüst olmak önemlidir ama çok zordur" diye konuştu.
"ÇOCUKLARINIZLA KONUŞUN"
Doç. Dr. Tahiroğlu, "Çocukla konuşmasak, bu konuyu hiç bilmese ne olur" sorusunun da akla gelebileceğini belirterek, şöyle devam etti:
“Ancak suskunluk çocuğu korumaktan çok, ana babayı sorumluluktan kurtarmaya hizmet edecektir. Evde ne kadar özensek de okulda arkadaşlarından, medyadan bir şekilde duyacaktır. Bu durumda ’bilgi kaynağı çocuk için ne kadar güvenilir, onun yaşına ve yapısına uygun bir şekilde mi oldu bu bilgilenme?’ sorularını şansa bırakmış oluruz. Kaldı ki ebeveyni dışındaki bilgi kaynaklarının çocuğun gereksinimlerini bilerek-gözeterek yaklaşması beklenmez. Çocuklar kötü şeyleri etraftan duyarak öğrenirlerse ve meraklarını giderecek açıklamalar yapılmazsa; duyduklarını kendi dünyalarında, hayal güçlerinin yettiği biçimde yorumlar, buna inanırlar. Eğer bu bilgi korkutucu-tehdit içerici ise buldukları açıklama sıklıkla felaketten ibarettir. Çoğu kendinin ya da sevdiklerinin başına gelebilecek şeyleri olduğundan abartılı ve bunların olma olasılığını da gerçekten daha yüksek tasarlar. Yapılacak açıklama onun hayal gücüne bırakılınca ulaşacaklarından daha kötü değildir. Kaldı ki olanları gerçekten duymamasını sağladık diyelim, bu durumda çocuğun normal gelişimi için gereksinim duyduğu sosyal ortamlardan ve yaşıtlarından izole etmemiz gerekir ki bu olanaksız ve sağlıksızdır. Ayrıca, çocuğumuzun yaşadığımız dünyada bazı riskler olduğunu bilmesi, bunun neden olduğu kaygı ve gerilimle baş etmeyi öğrenmesi de ruh sağlığının gereğidir. Onları steril kavanozlarda büyütürsek birer erişkin olduklarında dünyayla ve hayatla başa çıkmaya çalışırken sıradan güçlükler karşısında bile çaresiz hatta yetersiz hissedebilirler.”
Olanları konuşmanın çocuğu üzeceği gerçeği pek çok anne babayı konuyu kapatmaya sevk edebileceğini, aslında, üzüntüleri yaşamak konusunun da korkulardan farklı olmadığını ifade eden Doç. Dr. Ayşegül Yolga Tahiroğlu, "Birey yaşam boyu pek çok üzücü deneyimle başa çıkmak zorundadır. Çocuklarımızın da zaman zaman üzülecekleri, biz ebeveynlerin kabullenmek istemesek de yok sayamayacağımız bir gerçektir. Hiç üzmeden çocuk büyütmeye çalışmak erişkin olduklarında günlük yaşam stresleri karşısında büyük yıkım hissetmelerine yol açabilir. Yapmamız gereken büyürken korku ve üzüntülerini onların gelişim düzeylerine ve gereksinimlerine uygun şekilde yaşamalarına izin verip, bu sırada yanlarında olduğumuzu, desteklediğimizi ve onu anlayıp hissettiklerini paylaştığımızı bildiğinden emin olmaktır. Bu kadar çok şeyi başarırlarken bizlerin de onlara yol gösteren birer rehber olmamız gerekir" şeklinde konuştu.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.