Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Meme Kanserinde Erken Teşhis Ve Tedavi Hayat Kurtarıyor

Genel Cerrahi Ve Cerrahi Onkolojisi Uzmanı Prof.dr. Serdar Yol, Meme Kanserinde Erken Teşhisinin Tedavi Sürecinde Çok Önemli Olduğunu Bayanların Kendi Kendine Meme Muayenesine 20 Yaşından Sonra Başlaması Gerektiğini Söyledi.

Haber Giriş Tarihi: 20.04.2016 16:15
Haber Güncellenme Tarihi: 20.04.2016 16:15
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Meme Kanserinde Erken Teşhis Ve Tedavi Hayat Kurtarıyor
Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol, meme kanserinde erken teşhisinin tedavi sürecinde çok önemli olduğunu, bayanların kendi kendine meme muayenesine 20 yaşından sonra başlaması gerektiğini söyledi.
Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin her yıl dünyada milyonlarca kişinin hayatını kaybetmesine neden olduğunu belirten Samsun Büyük Anadolu Meydan Hastanesi Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Yol, ailesinde meme kanseri öyküsü bulunanların 26 yaşında ve ailesel olarak meme kanserine yakalanma oranı yüksek gruplar 32-34 yaşlarında bir kez, sonraki yıllarda 40 yaşına kadar 1-2 yılda bir mamografi yaptırabileceğini ve 40 yaşından sonra ise her yıl düzenli olarak mamografi yaptırması gerektiğini kaydetti.
MEMEDE ELE GELEN HER KİTLE KANSER DEĞİLDİR
Türkiye’de her 10 kadından 1’i hayatının bir döneminde meme kanseri ile karşı karşıya kalabileceğini belirten Yol, “Meme kanseri kadın kanserlerinin tümünün yüzde 33’ünden ve kanserle ilişkili ölümlerin yüzde 20’sinden sorumludur. Kansere bağlı ölümlerde ise akciğer kanserinden sonra ikinci sırada gelmektedir. Meme kanseri yaşla birlikte artış gösterdiğinden, 40 yaşından sonra her kadının yılda bir kez düzenli olarak meme muayenesi ve mamografi yaptırması gerekir. Meme kanseri erken tanı ile tamamen tedavi edilebilir. Bu nedenle her ay kendi kendine meme kontrolü erken teşhis açısından hayati önem taşımaktadır. Meme kanseri konusunda yeterli ve doğru bilgiye sahip olmak da tedavide başarı şansını artıran önemli bir faktördür. Memede ele gelen kitlelerin yüzde 90’nından fazlası kanser değildir. Bunlar genellikle meme içinde büyüyen kistler, iyi huylu tümörler olabilir veya memenin kendi dokusu kitle gibi bir hal alabilir. Daha çok regl öncesinde meme içyapısı çok yoğun olduğundan, bu dönemde yapılan meme kontrolleri kitle varlığı düşüncesi oluşturabilir” dedi.
FİBROADENOM İYİ HUYLU BİR TÜMÖRDÜR
Fibrokistler meme içindeki fizyolojik değişimler olduğunu ve hastalık olarak kabul edilmediğini ifade eden Yol, “Bu nedenle kansere dönüşme riskleri de yoktur. Fibrokistik yapıların varlığı sırasında memede kanser gelişebilir ancak sebep bu yapılar değildir. Stres, üzüntü ve sıkıntı durumlarında fibrokistlerin sayısı artar ve bu durum gerginliğe yol açar. Kafein kullanımı, fazla tuzlu ve yağlı yiyecekler de bu gerginliği tetikler. Fibrokistlerin artışı memede ağrıya neden olur. Fibroadenom, iyi huylu bir tümördür. Çevresine kapsülü vardır ve çevreye yayılması mümkün değildir. Bunda meme kanseri oluşma riski, normal meme dokusundan kanser gelişme riski kadardır. Çapı arttıkça riski yüzde 1-2 oranında artar. Fibroadenom, soya tüketimi ve doğum kontrol hapı kullanımı nedeniyle bir miktar büyüyebilir ancak kanser yapıcı bir etkisinin olduğu söylenemez” diye konuştu.
MEME KANSERİNDE EN ÖNEMLİ RİSK FAKTÖRLERİ
Meme kanserinde en büyük risk faktörünün ‘kadın olmak’ olduğunun altını çizen Yol, “Kadın cinsiyeti, 100 kat artmış riski ifade eder. Menopozdaki kadınlarda risk daha da yüksektir. Östrojen hormonuna maruz kalınan sürede artış olması, meme kanseri gelişme riskini artırır. Göğüs bölgesine radyoterapi yapılması ve özellikle 15 yaşından önce tedavi görmüş olmak önemli bir risk faktörüdür. Yağ içeriği yüksek yiyeceklerin uzun süreli tüketimi ve her gün 1-2 kadeh alkol tüketimi meme kanserinin artışında etkilidir. Kadınlar kendi kendine meme muayenesine 20 yaşından sonra başlamalıdır. 20 yaş ve altındaki genç kadınlarda meme kanseri riski düşük olduğundan kafa karıştırıcı ve paniğe yol açıcı etkisi nedeniyle, kendi kendini meme kontrolü önerilmemektedir. Meme muayenesi yapmak için en ideal zaman, adet döneminin bitiminden 4-5 gün sonraki dönemdir. Geçmişte, hastaların yüksek doz radyasyona maruz kaldığı düşünülen mamografilerde bile 30 yıllık hasta takiplerinde, alınan radyasyonun vücut için önemli seviyede bir tehlikesi bulunmadığı ispat edilmiştir. Günümüzde kullanılan dijital mamografi teknolojisi, geçmişe göre 10 kat daha az radyasyon içermektedir. Kişinin düzenli mamografi çektirirken dikkat etmesi gereken en önemli ayrıntı, cihazın kaliteli ve sağlıklı bir görüntü vermesidir. Çünkü yetersiz ve kalitesiz görüntü, memedeki çok önemli bir tümörün atlanmasına neden olabilir. Meme kanserinin erken tanısında çok önemli bir payı olan mamografik bulgular iyi kalitede filmlerle daha net bir şekilde seçilmektedir. Hatta meme dokusundaki değişimler kanserleşmeden önce dijital mamografiler sayesinde yakalanabilir” şeklinde konuştu.
GÜNÜMÜZDE MEME KANSERİNDEKİ CERRAHİ YAKLAŞIM
Meme kanseri ameliyatlarının günümüzde, hasta tıbbi açıdan uygunsa ve risk faktörü yoksa meme koruyucu cerrahi uygulanabileceğini belirten Yol şu bilgileri verdi: “Hastanın memesinin alınması durumunda ise ikinci yıldan sonra bazı risk faktörleri ortadan kalktığında yeni meme yapılabilmektedir. Çünkü meme kanseri nedeniyle memenin kaybedilmemesi ya da daha sonra yeniden bir memeye sahip olunması hastayı psikolojik açıdan rahatlatarak, sosyal yaşama adaptasyonunu daha kolay sağlamasına yardımcı olmakta ve tedavi başarısını artırmaktadır. Son yıllarda, memesi alınmak zorunda olan hastalara deri koruyucu mastektomi ve hemen ardından da rekonstrüksiyon yapılmaktadır. Tıbbi olarak böyle bir görüş kesinlikle doğru değildir. Meme, her yaşta kadın için önemli bir objedir. Yaşlı hastaların memesi alınacak diye bir kural ya da böyle bir anlayış yoktur. Uygunsa tümörünün evresi, şekli, biçimi ve yaygınlığına bakılarak 70-80 yaşındaki bir kadının memesi de korunabilir. Hastanın memesinin alınmasını istememesi ve meme koruyucu cerrahiyi tercih etmesi gereklidir. Bu hastanın en temel hakkı ve tercihidir. Bu durumda doktorun öncelikli olarak meme koruyucu cerrahiyi düşünmesi gerekir. Kanserin bir bölgede olması gerekir. Memedeki tümörün de çok büyük olmaması, meme büyüklüğü ile kanserin orantısının bulunması gerekir. Kanser büyük meme küçükse memenin tümü alınmalıdır. Koltuk altı metastazları meme koruyucu cerrahi yapılmasını engellemez. Meme içinde yaygın tümörleri bulunan, memenin birçok noktasında aynı anda başlamış kanseri olan hastalarda meme koruyucu cerrahiler yapmak mümkün değildir. Bu durumda memenin mutlaka alınması gerekir. Hastanın mamografisinde yaygın ve kötü kireçlenmeleri varsa meme kanserinin birçok odakta başlamasına neden olacağı düşünülüyorsa, bu hastaların memesinin alınması planlanmalıdır. Daha önce göğüs duvarına radyoterapi yapılan hastalarda, meme koruyucu ameliyat sonrası yeniden radyoterapi yapılması gerektiği için, bu hastalara mastektomi uygulanmalıdır.”
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.