Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Puşide-i siyah

Yazının Giriş Tarihi: 26.07.2019 00:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.07.2019 00:02

Seçim meçim iyi hoşta,

Seçilenin nereye ne olarak seçildiğini, seçildiği yerin hangi bedeller ödenerek tesis edildiğini, o seçilmeden önce seçilebileceği bir makamın bulunması için kimlerin kimlerin canlarından vazgeçtiğini bilmesi, biliyorsa da asla unutmaması gerekiyor.

Yıl 1920

Aylardan Temmuz

Günlerin 20.si

Osmanlı’nın manevi başkenti, Osman Gazi Han’ın ebedi istirahatgahı olan Bursa Yunan Orduları tarafından işgal ediliyor, bu durum henüz emeklemekte olan Türk Kurtuluş Savaşı için büyük bir moral bozukluğu ve manevi yıkım oluşuyor, Bursa şehrinde Yunan bayrağı’nın dalgalanması Türk milletini derinden yaralamakla kalmıyor, hadise Türk Milletinin yaşadığı en büyük utançlardan biri oluyordu.

Elbette Ankara’nın da, bu utanca seyirci kalması ve meclisin konuya ilişkin son derece ciddi tartışmalara sahne olmaması beklenemezdi.

Genel kurula hitaben söz hakkı isteyen Burdur Milletvekili İsmail Suphi beyin söz alarak yaptığı konuşma da bu durumun bir tezahürü idi.

İsmail Suphi sözlerine, şimdilerde gözümüzün içine içine baka baka Ege deki adalarımızı işgal planları yapan yunanın o zamanlarda işgale yeltendiği Anadolu topraklarında yaptığı zulümleri bir bir anlatarak başlıyor, dinleyen mebusları gözyaşlarına boğacak cümlelerini de en sonunda dile getiriyordu.

Diyordu ki Burdur Mebusu ‘’Yunanlı  Bursa Ulu Camii’ni bombalarla tahribe kalkıştı.; Yunan subayları yedi asır evvel Osmanlı Sultanı Orhan Gazi Han ile evlenen rum kızı (Horofira) Nilüfer sultan’ın kabrine gittiler, “Vaktiyle sen bir Türk’e vardın, Türk’le evlendin de eline ne geçti, Müslüman oldun da ne oldu. Bak yine kazanan taraf biziz ve sende ayaklarımızın altındasın” diyerek kabri tekmelediler ve tahrip ettiler.’’

Belki de dünyada bir ilk yaşanıyor bir milletin meclisi bu konuşma sonrası mebusların gözyaşlarını ve hıçkırıklarını tutanak altına alıyordu.

Gözler dünyanın görüp görebileceği en büyük komutanı ve devlet adamına dönmüş, tüm mebuslar onun söyleyeceklerine kilitleniyorlardı.

Ulu önder ise lafı hiç uzatmadan,

’’ Nasıl ki’’ Selahaddin Eyyubi, Kudüs‘ün haçlı işgali altında kaldığı süre zarfında sarığındaki beyaz sargıyı çıkartarak, Kudüs geri alınana dek siyah sarık taktıysa, bizde TBMM Riyaset Kürsüsüne kapkara bir örtü örteceğiz.’’

Diyordu…

Örtünün adı PUŞUDE-İ SİYAH idi.

Ve

 “Bir milletin manevi başkentinin düşman çizmesi ile ezildiği beher gün mutlak suretle yas”

Anlamına geliyordu.

O kara örtü 48. süvari alayı 3. bölük komutanı Şükrü Naili (Gökberk) Beyin, Bursa Belediyesi binasına Türk Bayrağını diktiği 11 Eylül 1922 tarihine kadar 2 sene 2 ay 2 gün kürsüde kaldı.

Örtü de onu örtenin talimatı ile Bursa’nın Yunandan kurtarıldığı o gün kaldırıldı.

Bu sadece Bursa’nın değil, Türk Milleti’nin maneviyatı üzerinde ki yasının da bittiği anlamına geliyordu.

Ben ağlayarak yazdım;

Dökemediğim yaşları da size bıraktım.

Tanrı bir daha kara örtüler örttürmesin milletimize.

Ne diyor İstiklâl Marşı 7. Kıtasın da?

"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan, şühedâ"

Bir durmak gerekiyor,

Bir nefeslenmek.

Bulunduğu her fırsatta

 ‘’Ay valla yanlış anlaşıldım, sözlerimi çarpıttılar birader, montajlanmışım da haberim yok, dediğimi ispat etmeyen şöyledir böyledir, komploya kurban gittim, bana tuzak kuruldu’’ vs vs özrü kabahatinden büyük savunmalar yapmamak ve sözlerin nelere gidebileceğini kestirmek, nelere ve kimlere haksızlık edildiğinin farkına varmak gerekiyor.

Çünkü bu ülkede cumhuriyet hangi makamda ve mevkide aşağılanıyorsa, o makam ve mevki PUŞUDE-İ SİYAH’ın kalkmasıyla oluştu.

Oturulan koltuklar yoklardan var edilirlerken onları var edenlerin her fırsatta yerilmelerinin, yaptıklarının yok sayılmasının neticesinde haklarını yine de helal ettikleri düşünülüyorsa fena halde yanılınıyor demektir.

Artık anlaşılmalı ki,o örtünün kalkmasıyla kurulan bu devlet ister yedi ister kırk düvel gelsin asla yıkılmayacak.

Değerleri de paslanmayacak, pırıl pırıl gelecek kuşaklarımızın alınlarında ışıldayacak.

Yıkmaya çalışanlar tarihte zerre olup yiterlerken o tarihini yazmaya devam edecek.

Örtüyü koyan ve kaldıran dedi ki;

‘’Türkiye Cumhuriyeti ilelebed payidar kalacaktır’’

Bize başka teminata gerek yok.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.