Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Tatlıoğlu: Üniversiteleri bağımlılıktan kurtaracağız

İYİ Parti Bursa 1. Bölge 1. Sıra Milletvekili Adayı Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, YÖK'ün kaldırılması hedefinin, üniversiteleri siyasetin hakimiyetinden kurtarma amacı taşıdığını söyledi.

Haber Giriş Tarihi: 22.06.2018 16:06
Haber Güncellenme Tarihi: 22.06.2018 16:06
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Tatlıoğlu: Üniversiteleri bağımlılıktan kurtaracağız

İYİ Parti Bursa 1. Bölge 1. Sıra Milletvekili Adayı Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, Bursa Gazeteciler Cemiyeti’nin yayın organı olan Marmara Bayram Gazetesi'ne açıklamalarda bulundu. Caner Evyapan’ın sorularını yanıtlayan Tatlıoğlu, ekonomiye ve  gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Tatlıoğlu, ekonominin kamu tekelindeymişçesine sürdürülmesini eleştirerek, vergiyi basit ve yalın hale getirmenin İYİ Parti'de ekonomik anlamdaki en önemli hedefleri arasında yer aldığını söyledi.

- Türkiye'de oldukça büyük bir kamu ekonomisine rağmen reel piyasa tam tersi yönde ilerliyor. Bu bağlamda özellikle vergi ve teşvikler konusunda ne gibi reformlar yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Kamu, ekonomiyi çok karmaşık bir hale getiriyor. Ülkemizde tam 27 çeşit teşvik var. Kim hangi teşvikin kapsamında olduğunu ve bunlardan nasıl yararlanabileceğini bilmiyor. Biz tüm bunları sadeleştireceğiz, basit ve yalın bir hale getireceğiz. Düşünün; bir evin kilerinde mercimek, tarhana, bulgur olur. Bizde 10 yıldır bunların hepsini aynı leğenin içine dökülmüş; tarhana çorbası yapalım dendiğinde nohut da pişiyor, mercimek yapalım dendiğinde bulgur da pişiyor. Ülkemizde özel sektörün ekonomideki rolü bunda döndü. Ekonomide devletin yegane rolü vardır: hukukun hakimiyeti. Ekonomi kendi kurallarıyla çalışır. Bu işlerliği de devlet takip eder. Devlet kim ne kadar kazanacak, hangi işten kim karlı çıkacak; buna karar vermez. Buna ekonomi karar verir. Ayrıca vergi denetimleri, çalışanların hakları gibi konuların denetimlerini elbette devlet yapacak; ancak böyle bir ortamda değil.

- Peki asgari ücretin yükselmesiyle birlikte artan enflasyona rağmen, sürekli asgari ücretin arttırılması gündeme getiriliyor. Bu konudaki gerçekçi bakış açısı sizce ne olmalı?

Asgari ücretten ne alan memnun, ne veren memnun. Bunun genel geçer ücret haline gelmesine, üretim yapan kurumların ciddiyetlerini kaybetmesi neden oldu. Herkes sadece günü geçirme derdinde. Ekonomi yönetimi adeta kim ne isterse vererek günü geçiriyor.

- Türkiye'de harcamalar üzerinden alınan vergilerin oranı çok yüksek. Gelişmiş ülkelerde ise tam tersi. Sizce bu durum değiştirilebilir mi?

Biz artık öğrencinin tostundan, ayranından vergi alıyoruz. Toplam vergi gelirlerinin içerisinde yaklaşık yüzde 70 oranında dolaylı vergi alınıyor. Dolaylı vergi fakir fukara vergisidir. Stopajın kaynak kesimi kaldırıldığında gelir vergisinin oranı yüzde 2'lerde. Türkiye'de verginin bir anlamı yok. Dünya petrolü buldu; Türkiye de vergiyi buldu! Bunlar gerçekçi değil. Sayın Mehmet Şimşek bunları söylüyor ama dili yıprandı; sonunda da kendi yıprandı. Etkin vergi yok, vergiyi ciddiye alan yok. Kimse yatırım yaparken vergi üzerinden hesap yapmıyor. Verginin adı yok; neden? Hem gelirden vergi alıyoruz, hem harcamadan vergi alıyoruz. Araba alan vergi ödüyor, benzine vergi ödüyor, ÖTV veriyor, bir de köprüden parayla geçiyor. Türkiye'de bir yönetememe sorunu var. Sadece gündemi yönetiyorlar. Devlet kendi kendine gidiyor; bakalım nereye kadar gidecek...

- Üniversitede verdiğiniz derslerde ve basın açıklamalarınızda hep Rusya'nın ekonomik geleceğine dikkat çektiniz. Son yıllarda, Rusya öncülüğünde Doğu'yla yakınlaşma içerisindeyiz ama Batı'dan da kopamıyoruz. Bu konudaki fikirleriniz?..

Türkiye'nin çevresinin potansiyeli çok yüksek. Rusya ve İran'ı ele alalım. Rusya'yı dışarıda tuttuğumuzda bütün komşu ülkeleri toplasak, bir İran etmiyor. Ama biz bunun farkında değiliz. Rusya'nın da ekonomik gücünün farkında değiliz. İlişkilerimizi siyasal güç üzerinden sürdürmeye çalışıyoruz. Biz komşularımızla siyasal güç üzerinden ilişki yürütüyoruz. Bizim Rusya'ya en yüksek ilişkimiz domates; onların da bize verdiği 20. yüzyıldan kalma nükleer santral. İlişkinin maliyeti olarak "Benimle konuşabilmek için bu faturayı ödemek zorundasın" gibi bir durum var. Faturasını da ödüyoruz. Dünyada Mısır ve bizden başka dünyada yeni nükleer santral yapan ülke yok. Herhalde güneş yakında sönecek! Rusya ve İran çok zengin bir potansiyele sahip ve çok zenginleşecek bir bölge. Biz 'ekonomik coğrafya' kavramını literatürümüze alıp dış politikayı ekonomik coğrafya kavramı üzerinden yürütmemiz lazım. Komşularımıza sadece siyasi güç ve siyasi ilişki olarak bakmak yerine ekonomik coğrafyayı ön plana alırsak; zaten siyasi olarak da istikrar gelecektir. Bunu yapmadık ve onların muhatabı bile değiliz. Siyasi itibarımız çok aşındı. Dış siyaseti içeride tükettik.

- İYİ Parti'nin seçim beyannamesinde YÖK'ün kaldırılması gibi köklü bir hedef var. Siz bir akademisyen olarak yükseköğrenimde ne gibi reformlar öngörüyorsunuz?

Biz aynı insanlarla, bu ülkenin daha iyi yönetileceğini söylüyoruz. Ama bu insanların maharetleri üzerinden gideceğiz. Üniversitelerimizi, öğretim üyelerimizi siyasete ve merkeze bağımlılıktan kurtaracağız. Temel hedefimiz bu. YÖK'ü kurulduğundan beri herkes kaldırmak istiyor ama hala ayakta. Üstelik YÖK artık çok daha aktif. Devletin memuru gibi çalışıyor. Bir üniversiteler, bir de yargıçlar artık devletin memurluğunu yapıyor. Bu ülkeyi olduğu gibi sel bassa, alimin ve hakimin devlet memuru olmasından daha kötü bir etki yaratamaz…

- Siyasetin içerisinde daha önce de yer aldınız. Türkiye için söyleyecekleriniz var...

O zaman söylediklerimle şimdi söylediklerim aynı. Bu seçim çok önemli. Türkiye'de çok kötü bir siyasi ortam var. Siyasal iklim değişmedikten sonra ülkemizde hiçbir şey değişmez. Bu değişmek zorunda... Genel Başkanımız Meral Akşener'le bu ortam değişecek.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.