Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Sağlık Bakanlığı sigara konusunda hükümete iki teklif götürecek

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sigara ile ilgili hükümete iki teklifle gideceklerini bildirerek, "Birincisi, sigara paketlerinin tezgahlarda görünmesine mani olacak biçimde kapalı bir dolaba konarak satılması, ikincisi de düz paket uygulaması"...

Haber Giriş Tarihi: 17.11.2016 15:08
Haber Güncellenme Tarihi: 17.11.2016 15:08
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sigara ile ilgili hükümete iki teklifle gideceklerini bildirerek, "Birincisi, sigara paketlerinin tezgahlarda görünmesine mani olacak biçimde kapalı bir dolaba konarak satılması, ikincisi de düz paket uygulaması" dedi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 17 Kasım Dünya Prematüre Günü dolayısıyla Türk Neonatoloji Derneği tarafından düzenlenen programa katıldı. Program sonrası basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını cevaplayan Bakan Akdağ, "Türkiye bu konuda gerçekten büyük başarılara imza attı. Yeni doğan bakımı, prematüre bakımı, ölümlerinin önlenmesi, yaşamlarına ciddi engelli olarak devam etmelerinin önlenmesi konusunda çok büyük başarılara ülkemiz imza attı. Gelişmişlik derecesi ve geliri bizimle aynı olan ülkelerden çok çok iyiyiz. Bu ülke grubunda yeni doğan ölümleri yüzde 9-10’lar civarındayken, bizde yüzde 4 civarında. Bu en gelişmiş ülke oranlarına çok yakın, üst gelir grubu ülke oranlarına çok yakın. Onlarda da 3,5 civarında. Tabii daha da iyiye gideceğiz, daha iyiye gidebileceğimizi biliyoruz. Bunun için Yeni Doğan Derneği ve yeni doğan hekimlerimizle çalışmaya devam edeceğiz. Yeni doğanla ilgilenmek sadece profesyonel bir iş değil bir sevda. Bir taraftan ailelerin eğitimi öbür taraftan riskli gebeliklerin, doğumdan önce şehirlere getirilerek orada misafir edilmesi, aile hekimliğimizin kuvvetlendirilmesi, ebelik sistemimizin daha da kuvvetlendirilmesi ve nihayetinde bütün bunlara rağmen prematüre doğan, yoğun bakım gerektiren bebeklerimiz için de yeni doğan uzmanlarımızla yapacağımız çalışmalar inşallah daha da ilerlememizi sağlayacak. Bu yavrularımız için ne yapsak azdır, bu başarıları elde ettikçe biz de mutlu oluyoruz daha iyisini elde etmek için gayret sarfediyoruz. İçine konacağı ve orada bakım yapılacağı basit, sıradan bir kuvöze bile dün sahip olamayan bebeklerimiz, bugün ihtiyaç durumunda bir helikopter ambulansla, uçak ambulansla ilgili gelişmiş merkezlere götürülebiliyor" diye konuştu.
Zorunlu nöbet uygulaması
Bakan Akdağ, bir gazetecinin Resmi Gazete’de yayımlanan aile hekimliğinde zorunlu nöbet uygulamalarının kaldırılacağına ilişkin düzenlemeyle ilgili sorusu üzerine, "Zorunlu nöbet uygulamalarını kaldıran bir kanun maddesi yaptık bir müddet önce. Nöbet uygulamaları sırasında bir takım uyum sorunlarından dolayı ceza alması muhtemel aile hekimlerimiz vardı. Şimdi o arkadaşlarımıza temiz bir sayfa açıyoruz. Onların eski ceza puanlarını da kaldırmış oluyoruz. Tabii ki kendilerinden, çocuklarımıza, bebeklerimize, ailelerimize yüksek bir hizmet bekliyoruz" cevabını verdi.
Ebelik sistemi
Ebelik sistemine ilişkin yapılacak olan düzenlemelerle ilgili soru üzerine ise Bakan Akdağ, "Aslında sistemle alakalı değil, bu kültürün değişmesiyle alakalı. Uzun zamandan beri taşınan bir süreç, normal doğum oranlarını Türkiye’de düşürdü. Takdir edilir ki ebeler, normal doğum yaptıran kişilerdir. Türkiye’deki doğumların hemen hepsi artık hastanelerde oluyor. Ebelik sisteminin iki fonksiyonu var; birincisi, hamilelikten önce ve hamilelik sırasında kadının ve sonrasında da hamile kadının eğitiminin sağlanması, farkındalığının arttırılması, bilgilendirilmesi, normal doğuma hazırlanması, sağlıklı bir doğum yapması için ona destek olması. Gebelik ve doğum dışında da üreme sağlığı ile ilgili kadının her açıdan desteklenmesi. Bunu da çok daha güçlendireceğiz. Türkiye’de zaten bu sistem var şu anda, aile hekimliğimizle beraber yürüyor. Kırsala hareketli ekipler gönderiyoruz biz. Şehirlerde de yine ebelerimiz önemli hizmetler görüyorlar ama doğrusu hekim imkanı olan bir yerde tek başına bir ebenin illaki doğum yaptırması gerekmez, burada ebe bir anlamda hekimin en önemli yardımcısıdır. Doğum eyleminde yardım eder. Yerine göre hekimle birlikte bu işi yaptırır, yerine göre kendisi yaptırabilir. Önemli olan sistemin içerisinde gereksiz sezaryen alışkanlığının ortadan kalkması. Yani ebelik sistemi zayıfladığı için sezaryen arttı düşüncesine ben katılmıyorum. Aslında sezaryen oranları arttığı için ebelik pratiği zayıflıyor" ifadelerini kullandı.
"Bazı özel hastanelerde bir çılgınlık halini almış durumda, buna müsaade edemeyiz"
Türkiye’de sezaryenin ana sebebinin kolaycılık olduğuna vurgu yapan Bakan Akdağ, "Özellikle ilk doğumların sezaryenle olması, sonrakilerin de sezaryenle olmasına ve böylece ebenin devre dışı kalmasına yol açıyor ve ilk doğumlar saatler sürer, emek gerekir. Biz burada ebelerimizin emeğini devam ettirmekte bir zorluk çekmiyoruz, hamilenin ilk doğumunun takip edilmesi açısından ama sistemin özellikle özel hastanelerde hekimler açısından da buna katkı vermesi gerekiyor. Bazı özel hastanelerde bir çılgınlık halini almış durumda, buna müsaade edemeyiz, kanunlarımız da buna müsaade etmiyor. Hastaneye giden bir gebeye, ’Doğumunu sezaryenle mi istersin, yoksa normal doğum mu istersin?’ şeklinde saçma bir sorunun sorulmasına mani olmaya kararlıyız. O zaman ebelik sistemi de kuvvetlenir. Şu an ebelik sisteminin zayıflaması için hiçbir sebep yok. İlave olarak şunu yapmayı düşünüyoruz: Hekimlerimizin hatalı uygulamalara karşı sigortaları var ki olmalı, bütün gelişmiş ülkelerde bu vardır. Aksi takdirde hekimler, defansif tıp dediğimiz kendilerini koruyucu bir tıp anlayışına dönebilirler. Ebelerimiz açısından da bu sigorta uygulamalarını getirmeyi düşünüyoruz, bunun üzerinde de çalışıyoruz" açıklamasında bulundu.
Muayene ücretleri
Bakan Akdağ, bir gazetecinin, "Sayın Cumhurbaşkanının ilaç konusundaki açıklamalarından sonra iddia edilen şu ki ’muayene ücretlerinin de kaldırılması gündemde’ şeklinde ifadeler var, doğru mudur? Böyle bir çalışma var mıdır? Olur mu?" sorusu üzerine şöyle cevap verdi:
"Kamuda, kamuya ait, devlete ait hizmetler açısından aile hekimliğinde vatandaşlardan hiçbir katkı ücreti almıyoruz. Vatandaşlarımız da özellikle aile hekimlerine ihtiyaçları olduğunda müracaat etmeyi teşvik ediyoruz. Devlet hastanelerinde muayeneden sadece 5 TL katkı alınıyor, buna muayene ücreti diyemeyiz. Muhalefet maalesef bunu bazen muayene ücreti diye yorumluyor. 5 lira muayene ücreti olur mu? Herhalde olmaz yani. Bugün 5 liraya bir fastfood gıda alamıyorsunuz, nasıl muayene ücreti olur? Bu katkı paylarının maksadı, aslında gereksiz müracaatların engellenmesidir. Bunlar onun için konuluyor, hastanelerin yükünü azlatmak için konuyor ve kronik hastalar, sürekli hastalığı olanlar bu ödemeyi yapmazlar. Sürekli hastalık raporunuz varsa hastanede de bu katkı paylarını ödemezsiniz. İlaç için de durum aynı, ilaçlarda emeklilerde yüzde 10, devlet memurlarında, diğer çalışanlarda yüzde 20 bir katkı payı var. Bu da sürekli hastalığı olanlardan ve hastalığı için ilaç kullanması gerekir raporu alanlardan alınmıyor. Türkiye bu hususta çok cömert bir ülkedir, bizim sigorta sistemimiz vatandaşımızı koruyor. Burada da gereksiz ilaç kullanımını engellemek amacıyla bu katkı payları var, bunlara muayene ücreti diyemeyiz ve bunların devam etmesi de gerekir, devam da edecek."
Tartışılan konunun daha çok üniversite hastanelerinde özel muayenelerden dolayı alınan paralar ya da özel hastaneye gidildiğinde ödenen farklar olduğunu ifade eden Bakan Akdağ, "Bu hususların vatandaşımızın üzerinde bir yük oluşturmaması için öteden beri gayret sarfediyoruz. Çalışma Bakalığımızla bu hususlar üzerinde de çalışıyoruz. Kesinleşmiş herhangi bir politika değişikliği şu anda yok. İlaç konusunda da Sayın Cumhurbaşkanımızın hassasiyeti son derece haklı ve önemli. Özellikle kanser hastalarımız olmak üzere benzeri ciddi harcama gerektiren, ilaç harcaması gerektiren durumlarda vatandaşımızı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz. Bu çerçevede şunu yaptık; Sosyal Güvenlikle, Çalışma Bakanlığımızla Sağlık Bakanlığımız arasında bir protokol düzenledik. Bu protokole göre artık hastanelerde yatarak tedavi gören kanser hastalarına reçete verilerek ’Dışarıdan şu ilacı al getir’ uygulaması Sayın Cumhurbaşkanımızın da talimatında olduğu gibi sonlanmış oldu. Bu ilaçlar tamamen hastaneye temin ediliyor ve vatandaşımız bu ilaçların peşinden koşmak, bunları alıp getirmek, sonra bunun geri ödemesini Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) almaya çalışmak gibi bir sıkıntıdan kurtulmuş oldu. Bir de yurt dışından gelen ilaçlar var, Türkiye’de ruhsatı olmayan. Bu ilaçlara da vatandaşımızın ulaşması için hızlı bir sistem kurmuş durumundayız. Bunları Türk Eczacıları Birliğine getirtiyordu SGK, şimdi kendisi de doğrudan satın alarak vatandaşımıza ulaştıracak" şeklinde konuştu.
"İsteğe bağlı sezaryen diye bir tabir olamaz"
SGK’nın hastanelere ödediği ücrette bir atışa gidilip gidilmeyeceği ile ilgili soru üzerine Bakan Akdağ, "SGK’da normal doğumları daha da teşvik etmek için çalışmalar yapıyoruz. Bunların içinde, normal doğumlara ödenen paraların arttırılması da var. Şu anda normal doğumla sezaryene aşağı yukarı aynı miktarlar ödeniyor. Normal doğuma ödenenin biraz daha arttırılması konusunda görüşmeler yapıyoruz. Bizim Sağlık Bakanlığı olarak talebimiz bu. Yanlış anlamalara mahal vermemek için, sezaryen ihtiyaç olduğunda anne ve bebeğin hayatını kurtarabilen bir tıbbi işlemdir ve böyle uygulanması gerekir. İsteğe bağlı sezaryen diye bir tabir olamaz. Bu şu anda kanunen de mümkün değil, ahlaken de bu doğru bir şey değil, bu işi ailelere tavsiye etmek ya da aileleri böyle yönlendirmek doğru değil. Bazen ailelerin zorladığı söyleniyor ama bu öyle bir süreç ki yıllar boyunca eğer sistem belli sebeplerle özel sektör aileleri, anneleri sanki sezaryen çok daha doğru bir doğum şekliymiş gibi işlerseniz sonuçta ailelerde böyle bir eğilim olabiliyor ama bugün biliyoruz ki sezaryen sonuçta annenin ve bebeğin sağlığı için normal doğuma kıyasla daha risklidir. Zorunlu kalırsak yapmamız gereken bir şeydir. Bununla mücadele etmeye kararlıyız. Doğum sayısı bir yılda çok düşük kalan ve doğumlarının büyük çoğunluğunu sezaryenle yaptırmış olan uzmanları doğum eğitimine alacağız. Çünkü pratikleri zayıflamış oluyor, bir müddet sonra artık normal doğuma cesaret edemeyebilirler. Dolayısıyla bu pratiği arttırmak için gerekli görürsek bu çeşit eğitim çalışmaları da yapacağız" değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Akdağ, normal doğum yaptıran doktora ekstra bir ücret verilip verilmeyeceği ile ilgili soru üzerine, "O bizim performanslarımızla alakalı bir şey. Burada dikkatli olmak lazım, çünkü ihtiyaç halinde sezaryen yapılmışsa bu sezaryeni yapan hekimi de cezalandırmak elbette doğru olmaz" ifadesini kullandı.
Şehir hastaneleri
Bakan Akdağ, şehir hastaneleri ile ilgili soru üzerine ise, Bilkent’teki hastaneyi gelecek seneye yetiştirmeye çalıştıklarını, Etlik’teki hastanenin ise 2018’de açılacağını, bu yıl Mersin’i, onun peşine de belki bu yılın sonuna Yozgat ve Isparta’daki şehir hastanelerini hizmete sunacaklarını kaydetti.
Yeni doğan aşısı
Bakan Akdağ, yeni doğan aşısı konusunda Anayasa Mahkemesinde alınan kararla ilgili de, "Türkiye’de bizim aşılama ile ilgili bir sorunumuz yok, onun için yeni bir kanuni düzenlemeye de şu anda ihtiyaç yok. Aşılama oranlarımız yüzde 97-98 seviyesinde. Avrupa’dan da daha ileri bir aşılama yüzdesine sahibiz. Vatandaşımız da bu hususta yeterli farkındalık oluşmuş durumda. Anayasa Mahkemesinin kararını yanlış buluyorum. Anayasa Mahkemeleri de yanlış yapar, onların da yanlışlık yapma lüksleri vardır ancak Anayasa Mahkemesinin kararları uyulması gereken kararlardır. Başvuru ferdi bir başvuruydu, biz de o ferdi başvuruya uyduk. Şu anda farkındalık çok yüksek olduğu için herhangi bir kanuni düzenleme yapmaya ihtiyaç görünmüyor. Vatandaşlarımız bu işin farkında bir zorluk çekmiyoruz" dedi.
Sigara için yeni teklif
Bakan Akdağ, sigara ile ilgili çalışmalarla ilgili de şu bilgileri aktardı:
"Hükümetimize iki teklifle gidiyoruz Sağlık Bakanlığı olarak. Bunun için kanuni düzenleme lazım. Birincisi, sigara paketlerinin tezgahlarda görünmesine mani olacak biçimde, kapalı bir dolaba konarak satılması. Vitrinlerden sigara görünebilecek biçimde satış yapılması mümkün değil ancak özellikle tezgah arkasında, ödemelerin yapıldığı yerlerde raflara sigaraların doldurulduğunu görüyoruz. Bunun bir cezbedici faaliyet olduğunu düşünüyoruz. Buna mani olmak için hükümetimize Sağlık Bakanlığı olarak teklif götüreceğiz. İkincisi de düz paket dediğimiz bir uygulama var. Avustralya’da başlayan, diğer bazı ülkelerde uygulanmaya başladı. Sigara markaları küçük ve görünmeyecek bir biçimde paketin köşesine konuyor, geri kalanı uyarı ile doldurulmuş oluyor. Böylece marka ile gençleri cezbetmek konusunda firmaları biraz zorlamış oluyoruz. Bunların her ikisinin de faydalı olacağını biliyorum ancak bizim 2017’de iki alanda toplumsal farkındalık çalışmalarımız olacak. En etkili olabileceğimiz spot filmler ya da orta ölçekli filmler nasıl olur? Hangi mecralarda neler yaparız? diye çalışıyoruz. Bunlardan birisi, sigara karşıtı mücadele, öbürü de şişmanlık ve hareketsizlik karşıtı mücadele. 4 Ekim’de Dünya Yürüyüş Günü’nde ben kamuoyuna bir söz verdim 10 kilo vereceğim diye. 2,5 kilosunu verdim, aslında şimdiye kadar 3,5 kilo hedefim vardı, hedefin bir kilo gerisindeyim, biraz daha gayret göstermem gerekecek herhalde. Şubat’ın 4’ünde bu soruyu bana soracağınızı biliyorum."
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.