Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Özdalga ve Yıldırım yayın yasağına tepkili: Ancak totaliter rejimlere yakışır

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AK Parti'den istifa eden milletvekilleri, dört bakan hakkında Meclis'te kurulan araştırma komisyonunun çalışmaları hakkında getirilen yayın yasağına tepkili. AK Parti'de iki dönem milletvekilliği...

Haber Giriş Tarihi: 29.11.2014 10:12
Haber Güncellenme Tarihi: 29.11.2014 10:12
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Özdalga ve Yıldırım yayın yasağına tepkili: Ancak totaliter rejimlere yakışır
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AK Parti'den istifa eden milletvekilleri, dört bakan hakkında Meclis'te kurulan araştırma komisyonunun çalışmaları hakkında getirilen yayın yasağına tepkili. AK Parti'de iki dönem milletvekilliği yapan Ankara milletvekili Haluk Özdalga, getirilen yasağın "tamamen hukuk dışı ve geçersiz" olduğunu belirtirken, Burdur Milletvekili Hami Yıldırım da yasağın "totaliter rejimlere yakışır bir yayın yasağı" olduğunu düşünüyor. Yıldırım'a göre yayın yasağı, "Yaptığı işin yanlışlığını bilen yönetimlerin koyacağı bir yasak." Özdalga da "Bunların hepsi ne kadar korku içinde olduklarını gösteriyor." diye konuşuyor.

Meclis'te dört bakan hakkındaki rüşvet ve yolsuzluk iddiaları konusunda kurulan komisyona yayın yasağı getirilmişti. Muhalefet bu duruma sert tepki gösterirken, Avrupa Birliği de yasağı eleştirmişti. Başbakan Ahmet Davutoğlu ise konulan yayın yasağını, komisyonun "yargısal sürecin bir parçası" olduğu gerekçesiyle savunmuştu.

'YASAĞIN HUKUKİ DAYANAĞI YOK'

17 Aralık sonrasında AK Parti'den istifa eden isimlerden biri olan Ankara Milletvekili Haluk Özdalga, Cihan Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada yasağı eleştirdi. Mahkemenin aldığı yayın yasağının "tamamen hukuk dışı ve geçersiz" olduğunu söyleyen Özdalga, "Bu keyfi bir karardır. Hukuki dayanağı yoktur." dedi. Özdalga, "TBMM'nin çalışmaları bu çalışmaların hangisinin gizli olacağı gizli çalışmaların nasıl yapılacağı iç tüzükte var Anayasa'da var. İç tüzükte ve Anayasa'da olmayan hükümlere mevcut olmayan kurallara dayanarak böyle bir yayın yasağı getirilmesinin hiçbir geçerliliği yoktur hukuken." şeklinde konuştu.

'YAPTIĞI İŞİN YANLIŞLIĞINI BİLENLERİN KOYACAĞI BİR YASAK'

Aynı dönemde AK Parti'de istifa eden Burdur Milletvekili Hami Yıldırım da yayın yasağını eleştirdi. Cihan'a konuşan Yıldırım, "Son yayın yasağı totaliter rejimlere yakışır bir yayın yasağı." değerlendirmesinde bulundu. Yasağın "Yaptığı işin yanlışlığını bilen yönetimlerin koyacağı bir yasak" olduğunu dile getiren Yıldırım, "Ben bazen diyorum ki bu milletvekillerinin suçu yok, hepsi bilmiyor çünkü bunları. Ama şu yapılan şeylerde kimler arkasında duruyor bunu bilemiyorum tabi arkasında durmayan da vardır ama genel olarak partinin anlayışına bakarak söylüyorum. Demek ki bilerek yapıyorlar. Bu rezaletleri bu anlayışı ortaya koyan kişiler kimlerse belirleyici konumda olanlar her yaptıklarının yanlışını biliyorlar ve yapmaya devam ediyorlar. Bildikleri için yayın yasağı koyuyorlar. 'Evet biz bu rezaletleri yapıyoruz bunun duyulmaması lazım' endişesi var çünkü." şeklinde konuştu.

'GERÇEKLERİN ORTAYA ÇIKMASINI İSTEYEN YASAK KOYAR MI?'

Öte yandan 4 bakan hakkında kurulan komisyonu da "tam bir garabet" olarak niteleyen Yıldırım, "Yaşanan süreç tam bir garabet. Ötelendi, toplanmadı, vesaire... Seçim geçildi, dosyalar elendi, küçültüldü, içinden bazı belgeler alındı. Milletvekillerine komisyon üyesi milletvekillerine dahi gösterilmedi. Sonra gösterilmesine dair usul belirlendi gelin burada sırayla bakın diye. Bugün de komisyon başkanının müracaat ve Meclis Başkanlığı'nın da uygun görmesiyle savcılığa yazı yazılıyor ve bununla ilgili haberlere yayın yasağı getiriliyor. Şimdi siz hakkıyla yapacağınız bir araştırma için böyle bir yasağı koyar mısınız? Eğer gerçeklerin bütün yönleriyle ortaya çıkmasını istiyorsanız böyle bir yasak ister misiniz? İstemezsiniz. Bütün çıplaklığıyla açığa çıksın istersiniz." dedi.

'YARGILANMAYI EN ÇOK AKP'LİLERİN İSTEMESİ LAZIM'

Yıldırım, şunları ekledi: "Yani yargılanması böyle bir durumda en çok AKP'lilerin yani bu ortaya çıkan rezaletlerle alakası olmayan elbette bir sürü milletvekili var. Nasıl diğer partilerde düzgün insanlar varsa AKP içinde de var. Bu insanların en fazla istemesi lazım değil mi? Şaibeden kurtulalım. Bizim kardeşim bunlarla işimiz yok. 'Bu yolsuzluklarla bizim alakamız yok' demesi lazım. Bunun da en doğal yolu buyurun yargı çalışsın. Hadi onu yok ettiniz çalıştırmıyorsunuz, sulh ceza hakimleri vasıtasıyla kapattınız üstlerini takipsizlik verdiniz. Bari Meclis'in çalışmasına karışmayın. Veya onu destekleyin ki yani biz bunların içinde yokuz, 17 Aralık'tan sonra o kadar çok ben durup durup Allah'a şükrediyorum ki Allah benimle bunların yollarını ayırdı. Bunlar derken, bütün AKP'deki kalan milletvekillerini aynı havuza koyup böyle bir şey kastetmiyorum. Bu anlayışla benim yolumu ayırdı. Ondan sonra o kadar çok yanlış şeyler yapıldı ki öyle kanunlar çıkarıldı ki bunun vebali herhalde çok ağır olacaktır. Çok şükür onlardan hiç olmazsa ayrı tarafta yer aldım ve o günahlara ortak olmadım. Bunlar zamanla ortaya çıkacak. AKP'ye oy vermiş insanlar bunu görecek eninde sonunda fark edecek."

'HİÇ YÜZLERİ KIZARMADAN SİSTEMATİK ŞEKİLDE ÜZERİNİ ÖRTMEYE ÇALIŞIYORLAR'

Öte yandan 17 Aralık sürecine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Haluk Özdalga, yaşananların AK Parti ve hükümet kanadının iddia ettiğinin aksine bir darbe girişimi olduğuna inanmadığını belirtti. Özdalga, "Bu iş 17 Aralık'ta ortaya çıktı neredeyse bir sene oluyor. Bu bir sene içinde AKP'nin ne yaptığına bakıyorsunuz. Hiç yüzleri kızarmadan sürekli olarak ve sistematik bir şekilde bunun üstünü örtmeye çalışıyorlar. Hukuku ayaklar altına aldılar. HSYK'nın yapısını değiştirdiler. Şimdi Yargıtay'ın ve Danıştay'ın yapısını değiştirmeye çalışıyorlar. Tek kişilik mahkemeler kurdular ve olağanüstü yetkiler verdiler bu mahkemelere." dedi.

'KORKU İÇİNDE OLDUKLARINI GÖSTERİYOR'

"Bunların hepsi ne kadar korku içinde olduklarını gösteriyor." değerlendirmesinde de bulunan Özdalga, bunun aynı zamanda iddiaların doğru olma ihtimalinin ne kadar kuvvetli olduğunu gösterdiğini vurguladı. Ankara bağımsız milletvekili, "Ben de uyandırdığı izlenim madem bu kadar korkuyorlar bu kadar panik içindeler demek ki bu iddialar doğru. Benim kanaatim bu. Bunu gösteriyor. Bu kadar telaş içinde. Yaptıkları tek şey üstünü örtmek ve üstünü örtmek için bu ülkedeki demokrasiyi ve hukuk devletini bile yıkmayı göze almış durumdalar." diye ekledi.

'EĞER DARBE RİSKİ VARSA YAPILACAK İŞ DEMOKRASİ VE HUKUKU GÜÇLENDİRMEKTİR'

Özdalga, darbe iddiası konusunda ise şöyle konuştu: "17 Aralık bir yolsuzluk olayı değildir, bir darbe teşebbüsüdür diyorlar. Ve bu yaptıklarının gerekçesi olarak yani demokrasiyi ve hukuk devletini ayak altına almanın gerekçesi olarak 17 Aralık darbesini gösteriyorlar. Bu da tabi çok tutarsız bir iddia. Eğer bir ülkede darbe riski darbe tehdidi varsa ne yapmak gerekir? Yapılacak ilk iş eğer darbe tehdidi varsa o ülkede demokrasiyi güçlendirmektir. Hukuk devletini güçlendirmektir. Bunlar tersini yapıyorlar, darbe var diye demokrasiyi ve hukuk devletini eziyorlar. Halbuki darbe ihtimali AKP'nin bugün yaptığı gibi demokrasinin ezildiği ve hukuk devletinin ayak altına alındığı yerlerde artar. Darbeyle mücadele etmek bir tarafa darbe ihtimali artar."

'DARBE KELİMESİ ÇOK FAZLA KULLANILIYOR VE ANLAMINI YİTİRİYOR'

"Bazı kelimeler çok fazla kullanılıyor ve anlamını kaybediyor. Nasıl ki AKP 17 Aralık'a darbe dedi tamamen geçersiz bir şekilde. Muhalifler de karşı çıkanlar da AKP'nin başka yaptıklarına darbe diyorlar. Darbenin ne olduğunu biliyoruz. Bence ne 17 Aralık bir darbedir, ben darbe kelimesini o kadar dikkatsiz özensiz bir şekilde kullanmak istemiyorum. Yeri geldiğinde doğru yerde kullanalım ki aşınmasın eskimesin o kelime. 17 Aralık bir darbe değildir buna karşılık AKP'nin yaptığı da bir karşı darbe değildir. AKP'nin yaptığı; demokrasiyi ayak altına alıyor hukuk devletin eziyor. Mahkemeleri hakimleri kendisine siyasi iktidara bağlıyor. Bunun adı darbe değil demokrasi dışı bir keyfi yönetimdir. Darbenin darbe tehdidinin darbe ihtimalinin olduğu ülkelerde yapılması gereken demokrasiyi güçlendirmektir, hukuku güçlendirmektir. Çünkü darbe ihtimali, darbe tehdidi demokrasinin ve hukuk devletine ayaklar altına alındığı yerde artar."
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.