Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

MHP Lideri Bahçeli’den ’Üniversitelerde Terör’ Uyarısı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Üniversitelerde bir yanda yalnızca öğrenimlerine devam etme, sınıflarını geçme gayesi taşıyan Türk gençliği varken, diğer yanda PKK’nın yedekleri, üniversitedeki uzantıları vardır. Hiç kimse sorumluluktan...

Haber Giriş Tarihi: 29.03.2016 12:22
Haber Güncellenme Tarihi: 29.03.2016 12:22
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Üniversitelerde bir yanda yalnızca öğrenimlerine devam etme, sınıflarını geçme gayesi taşıyan Türk gençliği varken, diğer yanda PKK’nın yedekleri, üniversitedeki uzantıları vardır. Hiç kimse sorumluluktan kaçmasın, gerçekleri haykırmaktan korkmasın" dedi.
MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında terörün dünya çapında bir tehdit ve insan hayatına yönelen yok etme eylemi olduğunu dile getirerek, teröre karşı uluslararası müeyyidesi olan bir siyasi, hukuki ve pratik eylem zemini gerektiğini belirtti. Terör karşı çok zayıf durumdaki Uluslar arası işbirliği ağının güçlendirilmesinin önemine dikkat çeken Bahçeli, "Terörü destekleyen ülkelere karşı uluslararası toplum yaptırımlar uygulamalı, terör suçlularını insanlık suçlusu ilan edip bireysel suçların dışında bütün insanlığa karşı işlendiği için bu eylemden dolayı da ayrıca yargılanmalıdır. Lahey’deki, eski Yugoslavya Ceza Mahkemesi, uzun bir aradan sonra Sırp kasap Radovan Karadziç’i Bosna Hersek’te işlediği soykırım suçundan dolayı nasıl 40 yıla mahkum etmişse, terör suçluları da benzer şekilde yargılanmalı, ağır cezalarla tecrit edilerek mahkum edilmelidir. Hatta idam cezasının, ülkelerin ceza sistemlerinden bütün adi suçlar için çıkarılsa bile terör suçları için yer alması sağlanmalıdır" diye konuştu.
"PEŞ PEŞE GELEN ŞEHİT HABERLERİ HEPİMİZİ KAHREDİYOR"
Bölücü terör örgütüne yönelik yürütülen operasyonları değerlendiren Bahçeli, "Peş peşe gelen şehitler hepimizi kahretmektedir. Terör Türkiye’yi canevinden vurmaktadır. Üzülerek takip ediyoruz ki Doğu ve Güneydoğu fiilen işgal edilmiş gibidir. Özellikle Mardin Nusaybin’den, Şırnak merkezden, Hakkari Yüksekova’dan yürekleri kavuran acı haberler devamlı surette gelmektedir" dedi.
"Henüz hayatının baharında 24 Mart’ta Şırnak’ta şehit olan Yozgatlı Osman Belkaya’nın elleri öpülesi dedesi, olanlar karşısında ağlayan bir polis memurunun gözyaşlarını silerken, ’Ağlama yavrum, düşmanı sevindirme. Biz gururluyuz’ vakur duruşuna kim ya da kimler layık olabilecektir?" diyen Bahçeli, "Çözüm sürecinden pişman olmak yetmez, bunun bir bedeli olmalıdır. Bu kin ve kan sürecini buzluğa kaldırmak yetmez, bir daha ağızlara dahi alınmaması lazımdır. Yoksa 20 Temmuz’dan bu tarafa sayıları 400’e yaklaşan şehitlerimizin hakkını kimse ödeyemez. Kimse bu manevi külfetin altından kalkamaz. ’Çözüm sürecini silah stoklama süreci olarak değerlendiler. Çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar’ demek kimseyi kurtarmaz, milli öfkeden korumaz" ifadelerini kullandı.
"ÇAĞRIM HÜKÜMETEDİR"
Terör örgütü PKK’nın üniversitelerdeki faaliyetlerinin son dönemde yoğunlaştığına dikkat çeken Bahçeli, hükümet ve ilgili kurumlara çağrıda bulundu. "Dağda, şehirde her değerimize ateş saçan şerefsizler, üniversiteleri de karıştırmak istemektedir. Teröristler ilim ve irfan yuvalarımızı kirletmektedir" diyen Bahçeli, şöyle devam etti:
"Bilhassa 23 Mart günü Hacettepe Üniversitesi’nde yaşanan olaylar, diğer üniversitelerde baş gösteren terörist tahrikleri alarm zilleri çalmaktadır. Hala medyada karşıt görüşlü öğrencilerin kavgasından bahsedilmektedir. Hala bazı üniversite rektörlüklerinin açıklamalarında çatışmaların öğrenciler arasında olduğu iddia edilmektedir. Bu nasıl bir hezeyan, nasıl bir akıl tutulması ve zırvadır? Tekrar söylüyor, altını kalın şekilde çizerek ifade ediyorum; üniversitelerde bir yanda yalnızca öğrenimlerine devam etme, sınıflarını geçme gayesi taşıyan Türk gençliği varken, diğer yanda PKK’nın yedekleri, üniversitedeki uzantıları vardır. Hiç kimse sorumluluktan kaçmasın, gerçekleri haykırmaktan korkmasın. Çağrım hükümetedir. Çağrım YÖK’edir. Çağrım rektörleredir. Artık kararınızı veriniz. Durduğunuz yeri netleştiriniz. Üslup ve beyanlarınızı da acilen temizleyiniz."
BAHÇELİ’DEN ÜLKÜCÜLERE ÇAĞRI
Öğrencinin görevinin okumak, ailesine, milletine ve ülkesine hayırlı ve faydalı birer fert olmak olduğunu vurgulayan Bahçeli, ülkücü gençlere de çağrıda bulundu. "Hiçbir kardeşim nedeni ne olursa olsun, herhangi bir kavganın tarafında, kısır tartışmanın içinde bulunmamalıdır" diyen Bahçeli, şöyle devam etti:
"Milliyetçi-Ülkücü gençlik provokasyonlara gelmeyecek kadar dikkatli ve uyanıktır. Milliyetçi-Ülkücü gençlik başkalarının tuzağına düşmeyecek kadar sabırlı ve şuurludur. Milliyetçi-Ülkücü gençlik cesaretini ve geleceğini heba etmeyecek kadar aklı başında ve uzak görüşlüdür. Oyun varsa bozacak olan Türk gençliğinin potansiyel gücü, eğilmez başı olan Milliyetçi-Ülkücü gençliktir. Türk devletinin güvenlik görevlileri vardır ve onlara güvenimiz tamdır. Hiç kimse kendisini polisin, askerin yerine koymamalıdır. Ve üniversiteler teröristleri, destekçilerini derhal kampüslerden arındırmalı, gittikçe tehlikeli düzeye çıkan gerilimin önüne geçmelidir. Bizim sokaklarda işimiz yoktur. Bizim kaybedecek zamanımız, yarınları kararacak evladımız da yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi ne yapacaksa iktidarda yapacak, neyi hedefliyorsa meşru yollardan ulaşacaktır. Bunların bilinmesini ve herkesin buna göre hareket etmesini ümit ediyor, gelişmeleri yakından takip ettiğimi özellikle belirtmek istiyorum."
"BEDDUALARLA HATIRLANACAK SAPIK EN İĞRENÇ SUÇU İŞLEDİ"
Türkiye’nin istikrarsızlık döngüsüne hapsolduğunu savunan Bahçeli, toplumsal hayatın kriz geçirdiğini ifade ederek, "Karaman’da 45 evladımıza yapılan cinsel saldırı vakası hafife alınacak bir konu değildir. Beddualarla adı hatırlanacak sapık en iğrenç suçu işlemiştir. Ve bunu, ismi medyaya yansıyan bir vakfın çatısı altında yapmıştır. Elbette her kurum, kuruluş, dernek veya vakfın içinden böylesi müptezel ve münferit tipler çıkabilecektir. Önemli olan bu canileri süratle toplumdan ayıklamak ve adalete teslim edebilmektir" dedi.
"İktidar partisi AKP’nin çocuk istismarı konusundaki ikircikli ve gelgitli tutumu bizim bir diğer üzüntü kaynağımız olmuştur" ifadesini kullanan Bahçeli, "Partimizin vermiş olduğu çocuk istismarlarını araştırma önergesine önce hayır diyen, bir gün sonra da kamuoyu baskısı nedeniyle çark eden şüphesiz ki Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Başbakan’ın Manisa’da gerçekleri çarpıtan, AKP’nin bu konuda en ön safta olduğunu ifade eden sözleri asılsız ve yalandır. Türk milleti her şeyi görmüş, tarafları fark etmiş, niyet sahiplerini okumuştur. Sırf önergemize hayır demek için çocuk istismarına kulak tıkayan AKP’nin maskesi açıkça düşmüş, makyajı akmıştır. Arkasından çok şükür aklıselim galip geldiğinden, TBMM’de çocuk istismarıyla ilgili araştırma komisyonu bizim yoğun çabalarımızla, diğer muhalefet partilerinin desteğiyle, son etapta ise AKP’nin ’evet’ demesiyle kurulmuştur" diye konuştu.
"KARAMAN’DAKİ VAHŞİLİĞİ KINAMAK YETMEZ"
"Karaman’daki vahşiliği kınamak yetmeyecektir. Sapığın en ağır şekilde cezalandırılması konusunda toplumsal bir konsensüs olduğu tartışmasızdır" diyen Bahçeli, "Adalet buna ilgisiz ve duyarsız kalmamalıdır. Zira adalet, tıpkı 17-25 Aralık sürecinde olduğu gibi hakkı teslim etmez, müdahalelere açık olursa, toplum vicdanı bir kez daha darbe yiyecektir. Kim suç işlemişse hak ettiği cezayı çekmeli, yapılanlar kimsenin yanına bırakılmamalıdır. İster terörist, ister tecavüzcü, ister rüşvetçi, isterse de bir başka türden suçlu olsun mutlaka ağır şekilde karşılığını görmelidir. Mahkemelerin baskı altına alınması, hakim ve savcıların siyasi zulüm görmeleri hukuk devletine kesif bir saldırıdır. Böyle bir durumda devlet ağır yara alacaktır" ifadelerini kullandı.
"YENİ BİR ALGI OPERASYONU, YENİ BİR SİNSİ KAMPANYA DEVREYE ALINDI"
Bahçeli, yaklaşık bir haftadır 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk sürecinin kilit ismi olan İranlı karanlık bir şahsın ABD’de yakalanıp mahkeme önüne çıkarılmasının konuşulduğunu belirtti. Bahçeli, Reza Zarrab’ın tutuklanmasına ilişkin olarak sözlerini şöyle sürdürdü:
"Havuz medyası ise, iddianameyi hazırlayan ABD’li savcının paralel olduğuna peşinen hükmetmiş, okyanus ötesi kaynaklı yeni bir darbe planı yapıldığına dair yorum ve haberleri ısıtıp ısıtıp servis etmiştir. Bu savcının paralel olup olmadığını elbette bilemeyiz. Kaldı ki merak da etmiyoruz. Çünkü ülkemiz yeterince paralel yorgunu, yeterince paralel karmaşanın mağdurudur. Fakat şunu da söylemeden geçmek sanıyorum doğru olmayacaktır; yeni bir algı operasyonu, yeni bir sinsi kampanya devreye alınmıştır. Bizim ABD’li bir savcının yazdığı iddianameden öğreneceğimiz, bulacağımız, şimdi oldu diyeceğimiz esasen bir şey bulunmamaktadır. İranlı kaçakçının çevirdiği dolapları, yediği herzeleri biz zaten biliyor, detaylarıyla hafıza kayıtlarımızda taşıyoruz. ABD’den duyacağımız yeni bir şeyin olmadığını, olsa bile bunun kanaatlerimizi temelden değiştirmeyeceğini, eğer varsa okyanus ötesinden kaynaklı siyasi tasarımlara prim ve destek vermeyeceğimizi de açık yüreklilikle ifade ediyorum."
"GÜN GELECEK DEVRAN DÖNECEK, 17-25 ARALIK’IN HESABI SORULACAK"
"Türkiye veya ABD’de şarlatan her zaman her yerde şarlatandır, kara paracı, altın kaçakçısı, rüşvet simsarı olmak malum şahıs için değişmeyecek bir kaderdir" diyen Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bu itibarla derin tahlillere, uzun analiz ve değerlendirmelere gerek olmadığı düşüncesindeyim. Yine de 4 Nisan’da hakim karşısına çıkarılacak İranlı kara paracının alnına kara bir leke gibi yapışmış tüm iddia ve suçlamalardan dolayı sonuna kadar yargılanması sağlanmalıdır. Bu hukuki süreçte hükümetin bilgi ve belge verilmesiyle ilgili taleplere soğuk ve mesafeli durmaması başlıca tavsiyemizdir. İranlı kara para tüccarı yolsuzluk ve kanunsuzlukların hesabını Türkiye’de vermedi, dilek ve temennimiz bari ABD’de vermesidir. Türk milleti bu kanun kaçağının hakkında ne karara varılacağını, adli sürecin nereye kadar uzanacağını sabırla beklemektedir. Gerçekler ortaya çıkarılmalı, gayri meşru ilişkiler somutlaştırılmalı, suç ve suçlular deşifre edilmeli, yetim hakkına göz koyan haramzadeler halkasının önemli siması bedel ödemelidir. Madem İranlı kaçakçı tutuklanmıştır, madem mahkemeye çıkarılacaktır, o halde gizli saklı bırakılan, milletimizin gözünden kaçırılan ne varsa hesabı görülmelidir. Türk milleti bu yargılamanın sonucunu beklemektedir. Şimdiden söyleyeyim, gün gelecek devran dönecek 17-25 Aralık’ın hesabı sorulacaktır. Mazlumların ahı yerde kalmayacak, rüşvet ve yolsuzluktan kararmış devirlerin kapakları ardına kadar açılacaktır. Şunu unutmayınız ki, Milliyetçi Hareket Partisi başka başkentlerin arkasına düşmeyecek kadar onurlu, komşuda pişsin bize de düşsün demeyecek kadar şahsiyetli, akıntıya kapılmayacak kadar iradeli, siyasi operasyonlara gelmeyecek kadar da akıl sahibidir. İranlı kara paracının aleyhinde ne söylenirse söylensin, milli vicdan hakkındaki hükmü çoktan vermiş, gereğini ifa için sadece uygun zaman ve zemini beklemek için pozisyonunu almıştır. İnanıyorum ki bu da çok uzak değildir."
"DURUM BÖYLEYSE TBMM ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONU’NA NE OLACAK?"
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun anayasa konusunda yol haritası hazırlandığı yönündeki sözlerini hatırlatan Bahçeli, "Durum böyleyse TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na ne olacaktır? AKP’de uzlaşmadan kaçmaya mı karar vermiştir? Davutoğlu’nun bu acelesi nedir, neye yormak gerekmektedir? CHP’yi ikna için sırasıyla hangi faaliyetler yapılmıştır? AKP’nin kısa süre içinde TBMM’ye getirmeyi vaat ettiği yeni anayasa hazırlığı toplumsal mutabakatı yok saydığına göre, Türk milleti bu oldubittiye nasıl cevaz verecektir?" dedi.
MHP’nin yeni anayasa çerçevesindeki görüşlerinin net olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bizim duruş ve tutumumuzda herhangi bir değişlik olmamış, olmayacaktır. Bizim AKP’nin tek yanlı, dayatmacı, millet ve devlet çıkarlarını ikinci plana atan anayasa yapımına iyimser bakmamız mümkün değildir. Ve de AKP’nin başkanlık pençesine alınmış yeni anayasa hazırlık teşebbüsünün doğru, isabetli ve meşru bir tercih olmayacağı da bugünden aşikardır. AKP, B planına göre davranıp hazırladığı yeni anayasayı TBMM’ye getirdiği takdirde Milliyetçi Hareket Partisi gerekli demokratik mücadelesini ve kamuoyunu aydınlatma görevini kararlılıkla yerine getirecektir. Anayasa kapsayıcı olmadıktan, siyasi ve sosyal tarafların iştirakiyle üzerinde geniş bir ittifak sağlanmadıktan sonra hiçbir yaraya merhem olmayacak, hiçbir beklentiye cevap teşkil etmeyecektir. Bu kadar önemli bir toplumsal sözleşmenin bir ayda yazılması nasıl mümkün olacaktır? Başbakan’ın bu soruya verecek mantıki bir cevabı olduğuna inanmak istediğimi, Türkiye’nin bu nazik ve kırılgan döneminde anayasa kaynaklı yeni tartışmaların hakikaten de felaketle sonuçlanacağını ikaz ve önemle belirtmek istiyorum. Ülkemizin kaybedecek, israf edecek zamanı kalmamıştır. Yeni anayasa hazırlık süreci şayet geniş kapsamlı bir mutabakata dayanır, milli ve manevi gerçekleri ihtiva ederse gelişme ve kalkınma yolunda önemli bir eşik aşılacak, yoksa 140 yıllık tartışmalar artarak devam edecektir. Türk siyaseti ve siyasetçisi, hukuk kurallarının tam ve eksiksiz işlediği bir ortamda, ülke kaynaklarını en iyi ve en verimli bir şekilde kullanarak ülkesini geleceğe hazırlayıp taşımakla mükelleftir. Herkesi de bu ortak amacın gerçekleşmesi yolunda göreve, sorumluluk almaya davet ediyorum."
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.