Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

'Meclis'te ne dersek, referandumda da o!'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin, "Bizim ağzımızdan evet yada hayıra ilişkin bir ifade çıkmamışken referandumu yapıp sonucu ilan edenler bilsin ki kaos elçileri kriz çığırtkanları darbe şakşakçılarıdır. Önemle ifade ediyor kalın olarak çiziyorum, MHP'nin TBMM'de tercihi ne olursa milletin karşısında da tıpatıp aynısı olacaktır. Meclis'te evet dersek, milletin huzurunda da evet deriz" diye konuştu.

Haber Giriş Tarihi: 25.10.2016 12:31
Haber Güncellenme Tarihi: 25.10.2016 14:35
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
'Meclis'te ne dersek, referandumda da o!'
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Devlet Bahçeli, başkanlık sistemine ilişkin sözlerinin yanlış anlaşılmaya devam ettiğini belirterek “Fiili başkanlık uygulamasına resen ve kendiliğinden son verilmesi en haklı ve doğal beklentimizdir. Yok bu mümkün değilse fiili durumun hukuki boyut ve içerik kazanması için demokratik bir sürecin işletilmesi pekala en geçerli ikinci yoldur. MHP'nin dediği budur" diyerek sözlerini anımsattı.

"MHP PARLAMENTER SİSTEMDEN YANADIR"

Bahçeli şöyle devam etti: "Mahalleyi ayağa kaldırmak için bizim başkanlık sistemine olumlu baktığımızı iddia edenler acaba bu sonuca nereden ve nasıl varmışlardır. Heceleyeyim dedim anlamadılar, kara tahtayı işaret ettim oralı olmadılar. Daha ne söyleyeyim, nasıl izah getireyim? Bunlar hangi dilden haberleşip konuşuyorlarsa bize bildirsinler ki ona göre davranalım. İsterlerse Mors Alfabesi, isterlerse dumanla iletişim kuralım yazıktır hiç olmazsa kendilerini ikna edelim. MHP parlamenter sistemden yanadır dahası revize ve reforma tabi tutulmasını istemektedir dedim. Ne çare, kulp takmayı sürdürüyorlar."

"MECLİSTE EVET DERSEK MİLLETİN HUZURUNDA DA EVET DERİZ"

MHP'nin özü ve sözünün bir olduğunu vurgulayan Bahçeli şöyle dedi: "AKP'nin anayasa hazırlık teklifi henüz ortaya çıkmadan Meclis'te demokratik bir tartışma ve müzakere ikilimi oluşmadan hakkımızda hüküm verip infaz edenler sanki Kaf Dağından kar bağışlıyorlar. TBMM'de 'evet' referandumda 'hayır' diyecekmişiz. Bunu söylüyorlar. Ve bir grup Truva atı bunun milletin aklıyla alay etmek olacağını zırvalıyor. Aslında kendilerinin bizim ağzımızdan evet yada hayıra ilişkin bir ifade çıkmamışken muhtemel anayasa hazırlık teklifinin neleri ihtiva edip etmediği belli değilken referandumu yapıp sonucu ilan edenler bilsin ki kaos elçileri kriz çığırtkanları darbe şakşakçılarıdır. Bunların hali tamı tamına nato kafa nato mermerdir. Önemle ifade ediyor altını kalın olarak çiziyorum, MHP'nin TBMM'de tercihi ne olursa milletin karşısında da tıpatıp aynısı olacaktır. Meclis'te evet dersek, milletin huzurunda da evet deriz. Özümüz de birdir, sözümüz de birdir. Kıvrak bir karakter yapısıyla oraya buraya göz kırpan, herkese mavi boncuk dağıtan bir yaklaşım tarzı bize terstir. Neysek oyuz, neye inanıyorsak onu söyleriz. Kalburla su taşımayız, sinekten yağ çıkarma telaşına kapılmayız. Anamuhalefet partisinin ağzı ve sicili bozuk sözcüleri tekeri döndürülen iftira kervanının mihmandarlarıdır."

"AKP NE HAZIRLADIYSA GETİRSİN GÖRELİM"

AK Parti'nin hazırladığı yeni anayasa teklif metinin yakında TBMM gündemine geleceğini kaydeden Bahçeli şöyle devam etti: "Sayın Binali Yıldırım, Afyonkarahisar'da üstünde çalıştıkları anayasa teklif metininin hemen hemen bittiğini açıklamıştır. Yakında bu teklif metni TBMM'nin gündemine gelecektir. Bu durum karşısında Milliyetçi Hareket Partisi ilke ve ülkülerine uygun olacak şekilde teklifi inceleyecek, elbette bir karar ve sonuca varacaktır. Peşin hükümlüler, Türkiye'nin istikbaliyle ilgili hiçbir endişe taşımayan siyasi yan kesiciler bizim ne yapacağımızı, nasıl bir tutum takınacağımızı o zaman göreceklerdir. AKP'nin muhtemel hazırlığı TBMM'de kabul ve onay görürse millete gitmekten, demokrasinin tartısına çıkmaktan da hiç kimse çekinmemelidir. Millet egemendir, son sözün sahibidir. Milliyetçi Hareket Partisi millete inanmakta, demokrasinin faziletlerine sonuna kadar ihtiram göstermektedir. Türk milletinin tercihine tahammül edemeyenler, şimdiden kesin sonuçlara ulaşıp önüne geleni asıp kesenler; eğer demokrasiye husumet beslemiyorlarsa milletle yollarını tamamen ayırmışlar demektir. Bizler hadimiz, millet hakem ve hakimdir. Henüz ortada fol yok yumurta yokken Milliyetçi Hareket Partisi'ni siyasi ve sinsi polemiklerin içine çekip itibarsızlaştırmaya çalışanları da emini olunuz ki not edip çok yakında mahcup edeceğiz ve hepsini birden de şaşkına çevireceğiz. AKP ne hazırladıysa getirsin görelim, bakıp değerlendirelim. Sonra da neyi doğru ve kaçınılmaz görüyorsak onu yapacağımızdan, aldığımız kararın ardında sağlam şekilde duracağımızdan herkesin müsterih ve emin olması başlıca dileğimdir."

Bahçeli'nin konuşmasından diğer satır başları ise şöyle:

Türkiye Cumhuriyeti gelip geçici heveslerin mahsulü değildir. Uğruna can verip, kan döken kahramanların sayesinde Cumhuriyetle buluşmuştur. Hiç kimse Cumhuriyetin ilke ve esaslarını değiştirme yanlışlarına başvurmasın. Geleceğimizin ana çatı ve rotası Türkiye Cumhuriyeti'dir. 29 Ekim 1923 ızdırap dolu yılların açılmamak üzere kapandığı tarihi bir kavşaktır. Tarihin en zor dönemlerinde nice badirelerle başa çıkan milletimiz, ülkemizin üzerine çöken kara bulutları dağıtacaktır.

Karşımıza Mondros'u çıkardılar takılmadık, işgale kalktılar teslim olmadık, Serv'i yırtıp kafalarına fırlattık. Cumhuriyeti yıkma çalışmaları dün vardı, bugün de var. Milli iradeyi hazmedemeyen odaklar, dün olduğu gibi bugün de faaldir. Türk milleti uyanık ve şuurludur. 15 Temmuz'da olduğu gibi istilaya teşebbüs eden alçakları yerin dibine gömmeye muktedirdir.

Türkiye’nin dibe çekilmesine sessiz kalmayacağız. Demokrasi kundakçılarıyla mücadelemizi sürdüreceğiz.

'TÜRKMEN KATLİAMININ HESABINI KİM VERECEK'

Devletimizi diri ve zinde tutan geleneksel köklü değerlerinin yıpratıldığı dönemdeyiz. Terör Türkiye’yi ablukaya almıştır. Irak ve Suriye odaklı gerilimleri ülkemizin iç huzurunu zedelemektedir. Musul operasyonu gittikçe kızışmaktadır. Sınırlarımızın hemen dibinde yer yerinde oynamaktadır. Musul’un temizliği bir an önce yapılmalıdır Türkiye bu harekatta asla kenarda kalmamalıdır. Irakta kimin ne söylediğinin nerede durduğunun anlamı yoktur. Irak terör örgütlerine karşı diz çöktüğünden her türlü dış telkine müsait haline gelmiştir. Bu ülkedeki istikrarsızlık Türkiye’yi doğrudan etkiliyorsa bunu suskun kalmamız milli akla asla sığmaz.

Yakın bir gelecekte Kerkük, Tuzhurmatu’ya ya da herhangi Türkmen kentinde katliamlar seriye bağlanırsa bunun hesabını kim verecektir. Musul yanarken yerimizde durmayız. Kerkük infaz edilirken rahat olamayız. Kürdistan için oyunlar oynayanlar akıllarını başa alsınlar. Herkes bilsin ki biz okumuzu atıp yayımızı hala asmadık. Asmaya da niyetimiz yoktur.

"BAŞİKA'DAN ÇEKİLMEK HAKKARİ'DEN ÇEKİLMEKLE EŞ DEĞER"

Irak kendi içinde siyasi bölünmüşlük yaşamakta, görüş ayrışmaları derinleşmektedir. Türkiye Musul operasyonun her aşamasında rol almalı, aktif ve zorlayıcı olmalı. Şuanda Başika’dan çekilmek Hakkari’den çekilmekle eş değerdir. Irak’ta sahada olduğumuz kadar kurulacak gereken masalarda olmamız doğrudur.

TÜRK BAYRAĞI'NIN YAKILMASI

Kuyumuzu kazanların kuyularını kazar, enselerinden tutarız. Bölge ve dünya ile bağımızı kesmemizi bekleyenlerin alınlarını karışlarız. Türk'e kefen biçmeye kalkanlara aziz milletimiz gök kubbeyi başlarına yıkar. Türk Bayrağını yakan şerefsizlere de şunu söylüyorum; bayrak bizim ruhlarımızda asılıdır, bu iğrençliği yapanların bunu anlaması imkansızdır. ABD'nin gölgesine sığınan korkak ve kuklaların bayrağımıza saldırması efendilerinin emirleridir. 'Osmanlı işgali bitti' yaygarasıyla Türk bayrağını ayaklar altına alanların onurları varsa, ar ve namuslarına sürülen lekenin temizlenmesidir.

Bilerek vatan topraklarından vazgeçmek milletin kabul etmeyeceği ihanettir. Misaki Milli bu hayat alanının resmiyete dökülmüş belgesidir. Osmanlı İmparatorluğu 1699 yılındaki etki alanlarıyla birlikte 24 milyon kilometrelik alanda hüküm sürmekteydi. 1299 yılından Karlofça Anlaşması'nın imzalandığı 400 yıllık zamanda rahmetle andığımız ecdadımız her gün 164 kilometrekare toprak kazanmıştır. Gerilemeye başladığımız 1699 tarihli anlaşmadan 12 Ağustos 1914 tarihine kadar yaklaşık 20 milyon kilometrekare toprak kaybettik. 12 Ağustos 1914-30 Ekim 1918 yıllarında ise 3 milyon kilometrekarelik toprağımız gitmiştir. 4 yıllık toprak kayıplarımız, 4 ayda bir Almanya, 3,5 ayda bir İngiltere, 2 ayda bir Yunanistan, 14 günde bir Belçika, 5 günde bir Lübnan kaybedilmiştir.

Türk milleti tarihte varlığının bedelini en ağır biçimde ödemiş millettir. Biz geçmişimizin acı dolu sayfalarından ders aldık. Bu nedenle gidilecek başka ülkemiz yok. Dünkü hakimiyet havzalarımızla ilgilenmezsek bunu ne tarihe ne de ecdadımıza anlatamayız. Musul’a sokulmazsak Ankara’yı tehlikeye sokarız. Türkiye birilerinin peşinden koşan değil ardından sürükleyen ülke olmalıdır.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.