Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

E. Büyükelçi Erozan: 'Sorun bölgesel gelişmişlik farkı'

İYİ Parti Bursa Milletvekili Adayı E. Büyükelçi Ahmet Erozan, Ortadoğu'da oynanan oyunlara karşılık Türkiye'nin bölgesel gelişmişlik sorununu ortadan kaldırması gerektiği uyarısında bulundu. Erozan, "Bugün Erbil'de milli gelir kişi başına 4 bin dolar; Şırnak'ta bin 500 dolar. Bunu aşamazsak orada yaşayan vatandaş Ankara'ya değil; Erbil'e bakar" dedi.

Haber Giriş Tarihi: 22.06.2018 16:08
Haber Güncellenme Tarihi: 22.06.2018 16:08
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
E. Büyükelçi Erozan: 'Sorun bölgesel gelişmişlik farkı'

İYİ Parti Bursa 2. Bölge 1. Sıra Milletvekili Adayı Ahmet Kamil Erozan, dış politika ve ulusal gündeme dair birikimlerini Bursa Gazeteciler Cemiyeti’nin yayın organı olan Marmara Bayram Gazetesi’yle paylaştı. Bursa Haber Gazetesi Yazıişleri Müdürü Caner Evyapan’ın sorularını yanıtlayan İyi Parti Kurucular Kurulu ve Genel İdare Kurulu Üyesi E. Büyükelçi Erozan, Ortadoğu'da yaşanan gelişmeleri değerlendirerek, Türkiye'nin öncelikle bölgesel gelişmişlik sorununu ortadan kaldırması gerektiğini söyledi.

- Türk Silahlı Kuvvetleri seçim öncesinde Kandil'e yönelik önemli bir operasyon yürütüyor. Aynı zamanda bölücü örgütün Suriye kolunun Menbiç'ten çekilmesi konusunda da ABD ile uzlaşmaya varıldı. ABD'nin daha önce tam tersi yönde takındığı tutumunu değiştirmesi ne anlama geliyor?

Türkiye bu operasyonları aslında hep yapıyordu. ABD ile Irak temelli bir sorunumuz yok. Esas anlaşmazlığımız Suriye kaynaklı. Daha önce Irak hükümeti ya da kuzeydeki bölgesel yönetimden dile getirilen tepkiler de bu kez yok. Bu durum, Kuzey Irak'taki operasyonun Bağdat ve Erbil'in izni olmasa bile bilgisi dahilinde olduğunu gösteriyor. Fakat Afrin'de de yaşadığımız gibi, "Bir gece ansızın gelebilirim" ifadesini çok dile getirirseniz; Kandil'e girersiniz ama Kandil boş olur. Kandil'i bugün gündemde tutmak biraz kamuoyuna yönelik bir mesaj. Hiçbir askeri operasyon, "Yarın geliyorum" diyerek yapılmaz. Bu operasyonun terör örgütüne ancak manevi zararı olabilir. Artık örgüt birden fazla merkezde bulunuyor. Kandil'in 20 yıl önce stratejik önemi vardı. Şimdi böyle bir durum yok; sembolik bir önemi var. Mesele bugün Kandil değil...

- Türkiye'nin Ortadoğu'ya yönelik ılımlı politikası Ahmet Davutoğlu döneminde çok ani bir şekilde yön değiştirdi. Bunun da ağır faturaları oldu. Bu durumun düzeltilmesi için neler yapılmalı?

Sayın Erdoğan bir balkon konuşmasında konuk ülke temsilcilerini işareten, "Bizim başarılarımıza hayranlık duyuyorlar. Nasıl başardığımızı öğrenmek istiyorlar. Biz de kendilerini eğitiyoruz" ifadesini kullandı. Bu, bir anlamda AKP'nin liderlik ettiği bir zincir. 'Müslümanların İslamlaştırılması' gibi başka bir boyut verilmeye çalışılıyor. Bunu iç politikada yaşıyoruz ama dış politikaya da yansıtırsak ortaya olmayacak durumlar çıkar. Yaşadığımız zemin kaybının asıl nedeni bu. Din ve mezhep odaklı bir dış politikaya kayıldı. Davutoğlu döneminde Türkiye'nin liderliğinde Sünni esaslı bir oluşum hedeflendi. Doğal olarak Sünni olmayanlar makbul olmaktan çıktılar. Esad bunun en somut örneği. Başka bir ülkenin içişlerine müdahale ettik. Başkalarının içişlerine müdahale ederseniz, sizin de içişlerinize müahale edilir. Dış politikadaki en temel ilkelerden biridir. Suriye'de bir sorun varsa bunu Suriyeliler çözmeli.

- Eksen kayması olarak tabir edilen ve Türkiye'nin yüzünü batıdan doğuya doğru çevirmeye başladığı süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eksen kayması ifadesine katılmıyorum çünkü esasında dünyanın ekseni kaydı. Bugün dünyanın en büyük ekonomik gücü ABD, ikinci Avrupa Birliği (AB), üçüncü Çin. Dünyanın doğusu, ekonomik anlamda göz ardı edilmemesi gereken bir yer ancak eksen kayması dendiğinde siyasi anlaşılıyor. ABD ve AB ile sorunlarımız var. Rusya ile yok gibi görünüyor ama durum farklı. Arapların bizi ne kadar sevdiği ortada! Bugüne kadar hiç kurulamayan Arap Birliği artık bizim sayemizde, 'Türkiye karşıtlığı' üzerinden kuruldu. Herkes bir araya gelip bir ağızdan Türkiye'yi kınıyorsa bir hata yapmışızdır. Biz AB'yi serbest dolaşımdan ibaret zannediyoruz. Evet AB büyük bir ekonomi ancak onun ötesinde AB demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğüne dayanan bir değerler manzumesidir. Bize 2000'lerin başında üyelik perspektifi verdiklerinde bir taramadan geçtik ve sınıfı da geçtik. Fakat bu güne geldiğimizde, o ilkeler manzumesinin her kaleminde geri gittik. Çin yakın zamanda AB'yi geçerek ikinci ekonomik güç olacak. AB de bu süreçte kıtasal üyelik sürecini tamamlayacak ama ekonomide üçüncü sıraya düşecek. Kıtasal bütünlüğünü sağlayan AB, 'görevimi tamamladım' deyip nokta koyabilir. Ya da, "AB olarak küresel hedeflerimiz var ve ekonomideki gücümüzü yeniden kazanmamız lazım" diyebilir. Bunu dediği gün, Türkiye'siz yapamaz. Bu süreçte artık AB, Türkiye'nin kapısını çalacak. Bunu şimdi de yapabilirler ancak yapmıyorlar. Çünkü Türkiye'ye 2000'lerin başında verdikleri biletin sahibi aynı Türkiye değil. AB o değerlerde kaldığı yerden devam etmek istiyor ancak biz ilkeler temelinde geriye gittik. İşte eksen kayması budur. Ödevimizi yapmamız lazım ama onlar istediği için değil; kendi vatandaşlarımıza karşı mükellefiyetimiz olduğu için. Şangay grubunun her üyesiyle iyi ilişkilerimiz var ve bunu ikili düzeyde geliştirmemek için hiçbir neden yok. Sayın Erdoğan'ın Şangay grubuyla birlikte olmak istemesinin sebebi ise oranın bir otoriter ülkeler manzumesi olması. Yani Erdoğan'a benzeyen yönetimler var ve kendisi bunu daha güvenli görüyor. O masada oturmak Türkiye için bir zul.

- Rusya ile yaşanan yakınlaşma ve ABD ile 'bir dargın bir barışık' giden ilişkiler var. Bu konudaki değerlendirmeleriniz nelerdir?

İsmet İnönü'ye atfedilen bir söz vardır; "Bir süper gücün yanında olmak ayıyla yatağa girmeye benzer." Bunu 60'lardaki Kıbrıs olayları sırasında söylüyor. Bugün ayı bir değil, iki. Biz ABD ve Rusya arasında sıkıştık ve kime yaranacağımızı bilemiyoruz. Bizim hatalarımız yüzünden bugün Rusya bizim kuzey değil; güney komşumuz. Rusya bugün, geçmişte hiç olmadığı kadar Suriye'de. İran'da bizim sayemizde artık Suriye'de. Bölgenin kuzeyindeki Kürt koridoru, hemen güneyinde bir Şii koridoru ve en güneyde bize karşı bilenen Arap koridorunu hiç kimse dış politika başarısıyla açıklayamaz. Sıfır sorun, sıfır komşuya dönmüş durumda. ABD ile sorun çok. Bir değil iki papaz meselesi var. S-400'ler, Zarrab meselesi ve muhtemel yaptırımlar, F-35'ler, hapisteki başkonsolosluk personeli var. Bir de Trump var! Batılı meslektaşlarım Türkiye için 'hep öngörülemeyen bir ülke' derler. Çünkü biz tarihi, kültürel ve sosyal geçmişimizle batılıların en doğulusu; doğuluların en batılısıyız. Aynı zamanda gelişmişlik itibarı ile güneylilerin en kuzeylisi; kuzeylilerin en güneylisiyiz. Bu bizi öngörülemez kılıyor. Bir de Trump'ı hesaba kattığımızda, karşılıklı öngörülmezlik süregidiyor. ABD'nin, İsrail'in güvenliği için Suriye özelinde yarattığı politika, İngilizlerin 'böl, parçala, yok et' esasına dayanan 'ortak devlet' anlayışını ortaya koyuyor. Birçok örneğinde olduğu gibi, devletin içinde devletçikler yaratılarak yönetime direkt etki ediliyor. Bu açıdan bakınca Suriye'de bir Kürt kantonunun geldiğini görmek zor değil. Buradan bize bir tehdit gelmiyorsa, bununla o ülkenin halkı uğraşmalı. Biz Şam'daki yönetim kimse onunla muhatap olmalıyız. Bugün Erbil'de milli gelir kişi başına 4 bin dolar. İstanbul'da milli gelir 20 bin dolarken Şırnak'ta bin 500 dolar. Bu Kürt sorunu değil, bölgesel gelişme sorunu. Ben bunu aşamazsam, orada yaşayan vatandaşım Ankara'ya değil; Erbil'e bakar. Bu düzen kesinlikle değişmelidir...

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.