Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

DSP Genel Başkanı Türker: Medyanın bütününe indirilmiş bir darbe

DSP Genel Başkanı Masum Türker, Zaman gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ile Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın gözaltına alınmasını, 'medyanın bütününe indirilmiş bir darbe’ olarak nitelendirdi. Partisinin...

Haber Giriş Tarihi: 20.12.2014 14:19
Haber Güncellenme Tarihi: 20.12.2014 14:19
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
DSP Genel Başkanı Türker: Medyanın bütününe indirilmiş bir darbe
DSP Genel Başkanı Masum Türker, Zaman gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ile Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın gözaltına alınmasını, 'medyanın bütününe indirilmiş bir darbe’ olarak nitelendirdi.

Partisinin düzenlediği bir dizi programa katılmak üzere Adana’ya gelen Türker, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen basın toplantısında konuştu. Bazı medya gruplarının ‘nasıl olsa biz bu işin içinde değiliz’ diye düşünüp hükümetin sahneye koymaya çalıştığı senaryoda rollerini oynadıklarına dikkat çeken Türker, “Bir gün sıranın onlara da geleceğini hiçbir zaman unutmasınlar. Zaman ve Samanyolu’na yapılan işlem toplumu sindirme amacı güdüyor. Eleştirel medya olmasın istiyorlar. Soruşturmadaki iki yazı bir dizi işin bahanesidir.” dedi.

Geçmişte Mustafa Balbay’a, Tuncay Özkan’a, Ahmet Şık’a ve Nedin Şener’e olduğu gibi bugün Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca’ya yapılan muameleye karşı çıktıklarına işaret eden Türker, ülkede medyanın sindirildiğini, bunun bütün yayın organlarına yayılma ihtimali olduğunu vurguladı. Eleştiri hakkının engellendiğini, medyanın normal işleyişine son verilen bir hedefe doğru gidildiğini belirten Masum Türker, yargı, yasama ve yürütmeden sonra 4’üncü güç olan basının gücünün kırılmak istendiğini aktardı.

DSP Genel Başkanı, baskınlar sonunda gözaltına alınanların çoğunun ‘adli kontrol’ olmadan serbest bırakıldığını, alıkonanların da mahkemede serbest kalacağını vurguladı. Bir terör örgütü varmış gibi dava açılmasını ve işin ucunun Fethullah Gülen’e kadar yansıtılmasını beklediklerini anlatan Türker, eylemin muhtemel amaçlarına dair analizler yaptı. Türker, şöyle devam etti: “Gülen, sığınma talep edip Amerika’da kalırsa Tayyip Erdoğan o zaman son Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) kendisine destek veren cemaatlere yönelik attığı imza için bir gerekçe oluşturmuş olacak. ‘Bunu din kardeşliği için yapmadım; zaten karşımızdaki kişi bizden değildi, her an gitmeye hazır bir kişiydi' diyecek. Bu iki senaryo da iflas etmiştir. Çünkü artık kimse iktidarın, özellikle cumhurbaşkanının siyasi duruşundan dolayı inancı kalmamıştır. Cumhurbaşkanının gerek bu son eylemde gerekse muhalefet ile ilişkilerinde Türkiye’nin ulusal bütünlüğünü sağlayacak profil çizmediğini hepimiz görüyoruz. Adete ülkeyi artık bir parti hükümeti anlayışına götüren durum sergiliyor. Bu süreçte ciddi bir dönüşüm yaşıyoruz. Sermaye el değiştiriyor, yeni yeni vurguncular ortaya çıkıyor. Yolsuzluklarda bunu açıkça gösteriyor. Yolsuzlukların olduğu yerde yoksulluk ve üretimsizlik birinci sırada gelir. 2015 seçim yılı olmasına rağmen Türkiye ekonomisini uzun seneler etkileyecek bir girdapla karşı karşıya kalacağız.”

'OPERASYONLAR BAŞKA GAZETE SAHİPLERİNE YÖNELECEK’

Türkiye’de medyanın ciddi bir şekilde suskunluğa dönüştürülmek istendiğini bildiren Masum Türker, 14 Aralık operasyonuna benzer bir girişimin bazı gazete sahiplerine de yöneleceğini savundu. İktidarın bu konuda kademe kademe gittiğini ileri süren Türker, “İlk kademe Ergenekon (davaları) sırasında gazete yazarlarına ve çalışanlarına yönelikti. Şimdi gazete ve televizyon yayın yönetmenlerine dönük operasyon yapıldı. Üçüncü operasyon ise Tayyip Bey’in 3 Kasım’da seçildiği günden beri hayalinde olan, geçmişte de kimi zaman dillendirdiği bazı gazete sahipleri üzerine giderek Türkiye’yi tek sesli hale getirecektir. Bu durum ülkede otoriter rejimin yavaş yavaş faşizm üretecek şeklide dizayn edildiğini gösteriyor. Bu bize Hitler dönemindeki papazın hikayesini hatırlatıyor.” diye konuştu.

'ŞEB-İ ARUS TÖRENİNDE İLK KEZ SİYASİ KONUŞMA YAPILDI'

Son Şeb-i Arus töreninde artık Türkiye’de her şeyin cumhurbaşkanına endeksli olacağının, muhalefetin sesinin kısıtlanacağının herkesçe görüldüğünü ifade eden Türker, şunları söyledi: “Alışılmışın dışına, tek kişi olunca da siyasi odaklı bir konuşmayı ilk defa Mevlana’nın ölüm yıl dönümü Şeb-i Arus’ta yaşadık. Geçmişte ben de katıldım; iktidar ve ana muhalefet partisi de konuşurdu. Ama orada yalnız sevgi ve hoşgörü ve insanların birlikte yaşama duygusundan söz edilirdi. Bu kez meydan okuma ve farklı dinsel yorumların yapıldığına şahit olduk. Türkiye şu anda yatay bölünme aşamasındadır. Eğer Türkiye’de bir paralel yapı aranıyorsa bunun hükümet çevrelerinden ve politikalarından aranması gerekir. Çünkü ülkede bir çok yerde paralel yapılar oluşmuş. Ama hükümet sesiz kalıyor. Terör örgütünün kendi mahkemesini ve hapishanesini bazı ilçelerde kurduğunu görüyoruz. Buna rağmen hükümet sesiz kalıyor. Hükümet bile bile ülkenin bölünmesine yol açıyor.”

‘ZAMAN’A VE SAMANYOLU'NA YAPILANLAR TOPLUMU SİNDİRME AMACI GÜDÜYOR’

Soru üzerine Türkiye’de hiç kimsenin güvende olmadığının altını çizen DSP Genel Başkanı, hükümetin, kendisine yakın olan vakıfların yeterli öğrenci bulamaması üzerine diğer dershane ve öğrenci yurtlarını gündeme getirdiğini anlattı.

Diğer gazete sahiplerine yönelik planların şimdilik üçüncü bir safhaya kaldığını iddia eden Türker, “Adım adım gidiyorlar. Zaman ve Samanyolu genel yayın yönetmenlerinden sonra üçüncü safhada diğer gazeteler ki o gazete sahipleri medya ve diğer iş kollarında beli bir güce ulaşmışlardır. Aslında bazılarının isimleri yavaş yavaş konuşulmakta. Ama ben konuşmak istemiyorum. Cumhurbaşkanı zaten bunların mesajını veriyor. Hepimiz, bazen başsavcılar bile onun bu söylediklerinden yarın olabilecek şeyleri öğreniyorlar. Bu da Türkiye’yi kıskaca bağlayacak, halkı daha yoksullaştıracak ve yolsuzlukların önünü açacak yeni bir düzenle karşı karşıyayız. Bunların ne yapacağı belidir. Onlara destek veren diğer cemaatlerin ve gruplar ile siyasi partilerin bundan sonra Milli Güvenlik Siyaset Belgesi adı altında legal olup illegal faaliyetler yaptıklarıyla ilgili suçlanma ihtimali var.” şeklinde konuştu.

Bakanlar Kurulu toplantısının Ak Saray’da yapılmasına ilişkin soruyu cevaplayan Türker, cumhurbaşkanını ‘paralel bir hükümet’ kurmakla eleştirdi. Türker, “Kişilikli bir başbakan bu eylemi sık sık görürse hükümetten çekilmelidir.” ifadelerini kullandı.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.