Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

DGP Lideri Bal: Başbakanlık filosuna 222 araç eklenmesi israfın daniskasıdır

Demokratik Gelişim Partisi (DGP) Genel Başkanı İdris Bal, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, “Kamudaki taşıt israfını önleyeceğiz.” açıklamasına rağmen 222 yeni araç almaya karar vermesinin, israfın daniskası olduğunu söyledi.Bal, partisinin...

Haber Giriş Tarihi: 05.03.2015 16:53
Haber Güncellenme Tarihi: 05.03.2015 16:53
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
DGP Lideri Bal: Başbakanlık filosuna 222 araç eklenmesi israfın daniskasıdır
Demokratik Gelişim Partisi (DGP) Genel Başkanı İdris Bal, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, “Kamudaki taşıt israfını önleyeceğiz.” açıklamasına rağmen 222 yeni araç almaya karar vermesinin, israfın daniskası olduğunu söyledi.

Bal, partisinin Manisa il başkanlığı binasının açılışını yaptı. Açılıştan sonra gazetecilerin sorularını cevaplayan Bal, Başbakanlık'a 222 yeni araç alınmaya karar verilmesini, trajikomik ve ibretlik bir olay olarak değerlendirdi. Bu insanların iktidara yolsuzluğa, yoksulluğa, yasaklara ve israfa son vermek için geldiklerini söyleyen İdris Bal, “Yolsuzluğun da, israfın da daniskasını yaptılar. Hani makam araçları deniyordu? Yani tavuk hafızalı olmamalıyız. O günlere gitmeliyiz. Ne diyorlardı? AKP, makam araçları üzerinden politika yapmadı mı? 'Lojmanları kapacağız' diye politika yapmadı mı? Hattâ göstermelik olarak milletvekili lojmanlarını satmadı mı? Ama gerçek yüzleriyle karşımıza çıktılar. Herkes aldanabilir, herkes aldatabilir ama iki defa aynı delikten akıllı insanlar ısırılmaz. Onun için artık bu iktidara dur demenin zamanı geldi.” dedi.

'YANDAŞLARINI ZENGİN ETMEK İÇİN DEVLET KURUMLARINI ONUN BUNUN BİNALARINDA TUTUYORLAR'

Bu yalanlara dur demenin zamanının geldiğini belirten DGP Lideri Bal, “Hani makam araçları üzerinden siyaset yapıyordunuz ya, ne oldu? Fazlasını yapıyorsunuz, israfın fazlasını yapıyorsunuz. Görülmemiş derece makam aracı alıyorsunuz. O da yetmedi, kendi yandaşlarını zenginleştirmek için devlet kurumlarını onun bunun binalarında tutuyorlar. Neden? Çünkü müthiş kira geliri sağlıyorlar. Kendi çevresini zenginleştiriyor. O kendi çevresi ne yapıyor? Havuza para atıyor. Havuzda para ne oluyor? Havuz medyası oluşturuluyor. Özgür medyanın olmadığı bir yerde demokrasiden söz edilemez. Yeni alınacak araç meselesi, aslında AKP’nin tam bir çelişkisidir, tam bir ikiyüzlülüğüdür, israfın daniskasıdır.” diye konuştu.

'ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI OLAMAZ, ÇÜNKÜ ASLA OBJEKTİF OLAMADI'

Bal, doların tarihi rekor artışıyla ilgili soruya ise şu cevabı verdi: “Cumhurbaşkanımız'ı kutluyorum. Niye kutluyorum? Bu müdahaleleriyle Anayasa'ya, parlamenter geleneklere, ekonominin ruhuna uymayan müdahalelerle kriz çıkartıyor. Bu yaptığıyla bizi ve İdris Bal’ı yanıltmadı. Ben dedim ki, ‘Erdoğan’dan bir cumhurbaşkanı olmaz. Başbakan olur ama cumhurbaşkanı olmaz.’ Niye olmaz? Objektif davranamaz. Anayasa’ya uyumlu davranamaz. Bütün siyasi kesimleri kucaklayamaz. Bütün siyasi partilere aynı mesafede olamaz. Sayın Abdullah Gül’ü bir tarafa koyun ve Erdoğan’ı bir tarafa koyun. Dolayısıyla Erdoğan asla ve asla objektif olamadı, olamaz. AKP’nin lideri gibi davranıyor. Müdahalelerine devam ediyor ve bu müdahaleler orada kalmıyor, bu müdahalelerin bedelini vatandaş ödüyor. Sağcısıyla solcusuyla milletimiz ödüyor, çünkü ekonominin kendine göre kuralları vardır. Emirle, talimatla enflasyon ne yükselir ne de düşer. Bunun kendi içerisinde arza, talebe, ekonominin kendi dinamiklerine göre bir yapısı vardır ama Erdoğan bunu bilmiyor ki müdahale ediyor. O müdahale ettikçe dolar yükseliyor, dolar yükseldikçe bizim borcumuz artıyor. Nasıl borcumuz artıyor? Bu iktidar 120 milyar dolar civarında dış borçla geldi, şimdi 400 milyar doları aştı. Şimdi 400 milyar orada kalır ama onun TL karşılığı artıyor. Neden? Çünkü Türk Lirası'nın değeri düştükçe aslında bizim TL bazında dışarıya borcumuz artıyor. Yapılan hesaplamalara göre tabii ki bu çok net olmayabilir, 100 milyar liraya yakın bedel ödüyoruz. Hep Cumhurbaşkanı'nın bu gereksiz müdahalelerinden dolayıdır. Ben kendisini milletim adına uyarıyorum. Anayasa'ya uymaya davet ediyorum. Ekonomiye gereksiz müdahaleler yapmamasını tavsiye ediyorum. Bunu da milletimi sevdiğim için yapıyorum. Zira bizim ülkemiz Yunanistan gibi olmamalı. Bizim ülkemiz istikrar içerisinde olmalı ve biz bütün gücümüzle teknoloji üretmeye yönelmeliyiz. Terörü sonlandırma yönelmeliyiz ama maalesef bu gelinen durum Cumhurbaşkanı'nın eseridir. Sorumluluğun, vebalinin tamamı onun üzerinedir.”

'TUTUKLAMALARLA MEDYAYA GÖZDAĞI VERİYORLAR'

DGP Genel Başkanı Bal, AKP iktidarının yargı önüne çıkmamak, şeffaf olmamak, hesap vermemek için bir taraftan polise, bir taraftan yargıya, bir taraftan medyaya baskı yaptığını söyledi. Bal, “Medya deyip geçmeyin. Gelişmiş ülkelerde, birinci sınıf demokrasilerde yasama, yürütme, yargı, bir dördüncü güç olarak medyayı sayarlar, düşünce kuruluşlarını sayarlar. İşte yalanları ortaya çıkarmasın, yanlışlar ortaya dökülmesin, yanlışın ipliği pazara çıkmasın, hırsızlık, yolsuzluk tartışılmasın diye yoğun bir şekilde medyaya baskı yapıyor. Bir taraftan 20-30 civarında gazeteyi, televizyonu havuz medyasında topladı, bir taraftan özgür olmaya çalışan, doğruları yazmaya çalışan medya mensupları Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak gibi gazeteciler işlerinden atıldı. Şimdi de Mehmet Baransu, o çerçevede gözaltına alınıp tutuklanıyor. Bu birçok açıdan önemlidir. Bir açıdan gözdağı verme, ‘Diğer medya mensupları siz de bakın. Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla. Biz bak böyle yaparız, adamı tutuklarız, adamı atarız. Siz de ayağınızı denk alın. Sadece iktidarın istediği gibi yorumlar yapın.’ anlamına geliyor. Diğer taraftan da Mehmet Baransu ve onun gibi demokrat olmaya çalışan basın dürüstçe yaptıklarından dolayı, dürüstçe yaptıkları açıklamalardan, yorumlardan, araştırmalardan dolayı cezalandırılıyor ama ben diyorum ki ne 28 Şubat'çılar, ne 12 Eylül'cüler, ne 27 Mayıs'çılar kaldı. Bugün bu zulmü, bu baskıyı medyaya yapan, yargıya yapan, polisimize yapan, iş dünyasına yapan, sivil toplum kuruluşlarına yapanlar, yarın bunun hesabını bağımsız yargının, böyle siyasi hareket eden değil, önünde hesabını verecekler ama ben şu söylüyorum, her doğum sancılıdır. İşte günümüzde eğer yargıya, medyaya, polise, iş dünyamıza baskı varsa bu şu anlama gelir, gelecekte demokrasinin hakim olacağı, özgürlüklerin hakim olacağı, özgür medyanın var olacağı bir demokrat bir Türkiye geliyor demektir.” dedi.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.